Hızla yayılan ve söndürülemeyen orman yangınlarına ilişkin uzmanlar yaptıkları açıklamalar ile yangınların artışındaki insan ve rant faktörüne dikkat çekiyor.
Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın sorularını yanıtlayan Dr. Sedat Kalem, “Son 30 yıla baktığımızda yılda ortalama 2 bin civarı orman yangını oluyor. Belli periyotlarla bu yılki gibi yükselişler oluyor. Burada önemli olan yangının sayısı ile yanan alan arasındaki oran. 2021’de yaşadığımız olay sıra dışı. Yangınların sayısı çok. Toplam yanan alanın büyüklüğü bundan önceki yıllarla kıyaslanmayacak kadar fazla. 20 yılda yanan alan kadar 2021’de orman yandı” dedi.
“Adım başı maden sahaları”
Kalem, orman yangınlarının birkaç nedeni olabileceğini anlatarak “İklim krizi yangınların parlamasını ve büyümesini teşvik ediyor ama yangını başlatan şey iklim değil. Burada insan faktörü öne çıkıyor. Yangınların yüzde 95’i insan kaynaklı” diye konuştu. Kalem, Türkiye’de orman ve insan yaşamının çok iç içe geçmiş vaziyette olduğuna dikkat çekerek “Biz ormanların içine çok girdik. Her yerde maden sahaları var. Adım başı taş ocağı var. Paramparça olmuş bir orman dokusu. Burada da yangının kıvılcımlarının çıkması sürpriz sayılmamalı” dedi.
Kalem, yangınlardan ders çıkartılması gerektiğine değinerek, “Başından hazırlıklı olabilseydik bunlar yaşanmazdı ama bunlardan da ders çıkarmamız gerek. Türkiye bu yangınları gelecekte de görecek. Belki 15 gün sonra yeniden başlayacak. Artık bitti dememek lazım. Bu artık bir gerçek. Bir iklim gerçeği var” diye konuştu.
Sedat Kalem, yangınların ekolojik yaşama etkilerini de değerlendirirken “Yüzlerce yıl doğanın santim santim işlediği bir değeri birkaç günde kaybediyorsun. Doğal miras. Orada kaybolan sadece ağaç değil bizim gözle görmediğimiz birçok canlı. Diğer canlılar... Bir anda yok oluyor. Yangınların ekolojik bedelini bilemiyoruz. Bunlar artık yangınlar tamamen bittikten sonra belli olacak” ifadelerini kullandı.
“Uygun ağaçlandırma”
Yanan alanlarda neler yapılması gerektiğine yönelik ise Kalem, “Yanan alanlara ayrı ayrı bakmamız lazım. Yanan yerlere ilgili teknik ekipler gidip bakacak. Bu ormanın kendi kendine yeşerebilme olasılığı var mı? Buna bakacaklar. Eğer kızılçamsa tohumları kendini korumaya alıyor ve yangından sonra ilkbaharda çimlenebiliyor. Ya da maki bitkileri var onlar da yangından sonra bakarsın üstleri kapkara olmuştur ama toprağın altında kalan kısmı ilk yağmurda yeşerir. O zaman koruma altına alarak kendi haline bırakmak lazım. Öyle olmayan yerlerde bölgeye uygun yerli bitki ile ağaçlandırma yapılmalı” dedi.
“Ortak filo önerisi”
Orman yangınlarıyla mücadelede kurumların işbirliğinin önemli olduğunun altını çizen Kalem, “Her şey Türk Hava Kurumu’nun üzerinden konuşuluyor ama belki artık Orman Genel Müdürlüğü’nün kendi filosunun olması gerek. Hava Kuvvetleri’nin olanaklarından yararlanılabilir. Belediyeler sürece dahil edilmeli. Yangın çıktığında kim ne yapacağını bilmeli. Yangın çıktıktan sonra politika üretilmemeli. Orman yangınlarını artık bir seferberlik olayı haline getirmemiz gerekir. Akdeniz ülkelerinin artık iklim değişikliğini de dikkate olarak işbirliği yapmaları gerek. 18 tane ülke var. Bu ülkeler bir araya gelerek ortak bir filo oluşturabilirler. Orman yangınlarıyla ilgili her konuda işbirliği yapabilirler” dedi.