İktidarından, muhalefetine tüm sermaye partileri işçi ve emekçileri bin bir vaatle saflarına çekmeye çalışıyor. Düzen muhalefeti “eşitlik, özgürlük, adalet” bizle gelecek, hayat pahalılığını biz bitireceğiz gibi iddialı söylemlerle alanlarda yerini alırken, AKP-MHP iktidarıysa “geçmişte biz yaptık, yine en iyisini biz yaparız!” safsataları ve seçim rüşvetleriyle oy istiyor.
21 yıllık AKP iktidarının bu ülkede kurduğu tam bir yağma ve talan düzenidir. Bir tarafta kendi yandaşlarının kasalarını doldururken, tüm sermaye sınıfı, yaratılan ucuz emek cennetiyle ihya edilmiştir. Esnek çalışma, güvencesizlik ve düşük ücret politikalarıyla sömürü ve kölelik katmerleşmiştir. Doğanın tahrip edilmesi zenginliklerin yağması görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Tüm bunlara paralel de baskı ve yasaklar arttırılmıştır. Parti devleti haline dönüşen AKP kendinden olmayan herkesi “terörist” ilan ederek, dinsel ve şoven söylemlerle toplumu kutuplaştırmaya devam etmektedir. İktidar gücünü elinde tutmak için din istismarcılığı üzerinden ve bol keseden salladığı vaatlerle oy devşirmeye çalışıyor.
“Millet İttifakı” adıyla sahnede olan düzen muhalefetiyse yaşanan ekonomik ve sosyal yıkımdan, temel hak ve özgürlüklerin gaspından bunalan milyonların büyüyen öfkesinden oy devşirmeye çalışıyor. Halbuki sömürünün, açlığın, yoksulluğun, savaşların ulusal ve cinsel ayrımların gerisinde kapitalist düzen var. Bu gerçekliğin üzeri özellikle kapatılıp, sınıfsal ayrımlar yok sayılarak, “herkese bahar getireceğiz” diyorlar. Kapitalist sömürü düzeniyle bir sorunu olmayanların bize verebileceği hiçbir şey yoktur. Gerçek olan bugün yaşadığımız sorunların kaynağı kapitalizmin kökünden yıkılmasıdır. Ancak adı üstünde düzen muhalefetinin böyle bir derdi yoktur.
Seçimlere düzen partileri dışında bir dizi sol parti de giriyor. Ancak çözüm konusunda onlar da sandıkları gösteriyor. Onlarda bizlerden çeşitli vaatlerle oy istiyor. Seçimlerde istenen başarı elde edilirse, eşitlik, özgürlük geleceğini iddia ediyorlar. Bazıları daha da ileri giderek işçi ve emekçilere refahı getireceklerini söylüyor. Oysaki kapitalist düzende, sermayenin egemenliği vardır, her şey işçilerin sömürüsü ve sermayenin kârı üzerine kuruludur. Bu AKP öncesi de böyleydi, bugün de böyledir. Sömürünün sınırlandırıldığı, işçi sınıfının görece daha fazla refah’a ulaştığı yıllara bakıldığında bu durumun arkasında güçlü direnişler, grevler yani işçi sınıfının kendi mücadelesi vardır. Bugün kazanılmış ne hak varsa bunlar seçim başarılarının değil işçi ve emekçilerin sokakta verdiği mücadelelerin sonucu olarak elde edilmiştir.
Peki, ama 15 Mayıs sabahı hiçbir şey değişmeyecek mi? Elbette ki hayatımızı cehenneme çeviren tek adama dayalı AKP-MHP parti devletinin iktidarı kaybetmesi emekçilerin belli bir kesiminde her şeyden önce bir moral kaynağı olacaktır. Dahası işçi sınıfına büyük bedeller ödeten bu rejimden hesap sormak önce biz işçilerin görevidir. Ama ne meclis, ne sermaye devletinin kurumları el değiştirse de, bizlerin sorunlarını çözemeyecekler ve çözmeyeceklerdir. Eğer 15 Mayıs sabahı düzen muhalefeti seçimi kazanır ve AKP iktidarı bırakmak zorunda kalırsa olacak olan en fazlasından AKP’siz bir AKP düzeninin devamıdır. Sömürü ve baskı politikaları belki daha kurallı, belki sermayenin bütünlüklü çıkarları daha çok gözeten bir anlayışa ama özü değişmeden aynen devam edecektir.
Bu yüzden işçi sınıfı ve emekçilerin yapması gereken kendi temel talepleri için mücadeleyi büyütmektir.
Acil demokratik, ekonomik ve sosyal taleplerimiz:
-Herkese insanca yaşanabilir ücret
- Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
- 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası. Sağlığa zararlı ve tehlikeli işlerde azami 5 saatlik işgünü! - Kesintisiz iki günlük hafta tatili. 6 haftalık yıllık ücretli izin!
- İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
- Her türlü fazla mesai yasaklansın!
- İş güvenliğine ve sağlıklı çalışma ortamına ilişkin teknik ve sıhhi düzenleme ve önlemler uygulansın. İşçi temsilcilerinin yönetiminde, teknik ve sağlık uzmanlarından oluşan iş müfettişliği.
- Esnek üretim ve taşeronlaştırma yasaklansın!
- İş yasasında tarım işçileri aleyhine olan tüm hükümler kaldırılsın!
- Herkese sağlığa ve ihtiyaca uygun ucuz konut!
- Herkese parasız sağlık hizmeti!
- Her düzeyde parasız eğitim. 17 yaşına kadar zorunlu eğitim. Bilimsel, demokratik ve laik eğitim. Özerk-demokratik üniversite.
- Tüm çalışanlar için genel sigorta (işsizlik, sağlık, kaza, yaşlılık vb.). Sigorta primleri devlet ve işveren tarafından ödensin. Sosyal sigorta kurumlarında işçi ve emekçi denetimi!
- Bedensel ve zihinsel engellilere, yaşlılara, kimsesiz ve yetim çocuklara bakım ve yardım!
- Her türlü dolaylı vergi kaldırılsın. Artan oranlı gelir ve servet vergisi!
- Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!
- Tüm çalışanlar için grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı. Sınırsız grev ve genel grev hakkı. Lokavt yasaklansın!
- Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
- NATO, AB, AGİT vb. emperyalist kuruluşlarla tüm ilişkiler kesilsin!
- Türkiye’deki tüm askeri üs ve tesislere el konulsun!
- İMF, Dünya Bankası vb. emperyalist mali kuruluşlarla kölece ilişkilere son!
- Dış borç ödemeleri durdurulsun. Tüm dış borçlar geçersiz sayılsın!
- Toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!
- Eşit işe eşit ücret!
- Kadın işçilerin kadın, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasaklansın. Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık ücretli izin, tıbbi bakım ve yardım. Kadınların çalıştığı tüm işyerlerinde kreş ve emzirme odaları.
- 14 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaklansın. 14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretim genel ve mesleki eğitimle birleştirilsin.
- İnanç ve vicdan özgürlüğü!
- Din ve devlet işleri tam olarak ayrılsın. Diyanet ile gericilik yuvası tarikat ve cemaatler dağıtılsın. Devletin dinsel kurumlara yardımına son. Mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son!
- Bilim, sanat ve kültür üzerindeki her türlü gerici baskı, sansür ve kısıtlamaya son!
- Çevre tahribatına son. Doğal, tarihi ve kültürel çevre korunsun!
- Orta çağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olan çıraklık tasfiye edilsin!
Bu talepleri kazanabilmek için yapılması gereken örgütlenmek fiili meşru bir anlayışla sınıf mücadelesi vermektir. Metal işçisi yeni bir sözleşme sürecinin eşiğindedir. Gözünü sandığa dikerek oradan çıkacak sonuçlardan daha iyi yaşam ve çalışma koşullarına ulaşabileceğini düşünen her arkadaşımız şüphe yok ki büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktır. Fabrikalarda en ufak soruna karşı ses çıkaramayan, sendikasında kendi temsilcisini bile seçemeyen işçilerin ülke yönetiminde söz sahibi olacağını ya da oy atarak daha güzel günlere ulaşacağını düşünmek kendi kendini aldatmaktan ötesi değildir. Bugün işçi sınıfı için soru kime oy atacağı değil kendi sınıf örgütlerini nasıl yaratacağıdır. İşçi sınıfının siyasal ve ekonomik haklarını kazanması bu zorlu görevi yerine getirmesinden geçmektedir.
Metal İşçileri Birliği
Mayıs 2023