Güncel gelişmeler
2022 yılının son günlerindeyiz. Ekonomik krizin derinleştiği, yoksulluğun kitleselleştiği, milyonlarca işçi ve emekçinin en temel yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı bir dönemden geçiyoruz. Derinleşen ekonomik krize kaçınılmaz olarak ağırlaşan sömürü koşulları, kitlesel işsizlik, sermaye devletinin tırmanan baskı politikaları ve gerici faşist kuşatması eşlik ediyor. Bu tablo milyonlarca emekçinin yaşamını her geçen gün daha da çekilmez hale getiriyor.
Başta ekonomik kriz olmak üzere, sosyal, siyasal, toplumsal boyutları olan çok yönlü krizin yıkıcı sonuçlarından gençlik de payına düşeni misliyle alıyor. Yüz binlerce genç, derinleşen ekonomik-mali krizle beraber eğitim hakkına ve eğitim sürecinin en temel unsurlarına dahi erişemiyor. Beslenme, barınma, ulaşım gibi temel haklar bile geniş gençlik kesimleri için adeta büyük bir lükse dönüşmüş durumda. Geleceksizlik sorunu ise daha da katmerleşti. Yoğunlaşan faşist baskı ve yasaklar ise gençliğin özgürlük sorununu alabildiğine derinleştirdi. Konser ve festival yasaklarından üniversitelerde eylem, etkinlik ve siyaset yasaklarına değin, bir dizi saldırıyla gençlik kitleleri baskı ve zorbalıkla kuşatılmış bulunuyor.
Gerici-faşist AKP-MHP iktidarı, krizin faturasına karşı geniş kitlelerin ayağa kalkacağı/isyan edeceği korkusu ile faşist baskı ve zorbalığını arttırdı. Bu faşist baskı ve zorbalık gençliği de hedef aldı. Örgütlü gençlik kitleleri çeşitli toplumsal sorunlar karşısında sokağa her çıktığında, azgın bir devlet terörü ile karşılaştı. Gözaltı, işkence, yargı terörü ile susturulmak istendi. Sermaye devletine bütün bu baskı ve zorbalık yetmemiş olacak ki, yeni eğitim öğretim yılı başlarken İçişleri Bakanlığı tarafından üniversitelere dönük faşist bir genelge yayınlandı. Genelge ile bir yandan siyaset yasakları derinleştirilmek istenirken, öte yandan her türlü kol kulüp faaliyetlerinin engellenmesi, barınma, beslenme gibi sorunlar karşısında gelişebilecek tepkilerin bastırılması, öğrencilerin istihbarati faaliyet kapsamında denetlenmesi öngörülüyor. Kuşkusuz üniversitelerde 15 Temmuz sonrası tüm bu faşist baskı ve saldırılar fiili olarak uygulanıyordu. Ancak, faşist genelge ile söz konusu fiili duruma yasal bir kılıf kazandırılmış oldu.
Öte yandan, geçtiğimiz süreçte Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan direniş gençlik içerisinde dinci-gerici iktidara karşı ciddi bir öfke biriktiğini ve bu öfkenin her an patlayabileceğini ortaya koydu. Dolayısıyla, kendisini hedef alacak yeni direnişlerin yaşanma ihtimali gerici-faşist rejimi fazlasıyla korkutuyor ve kimyasını bozuyor. İşte bu yüzden gelişebilecek direnişlere karşı her türlü fiili-yasal saldırı hazırlığı yapıyor. Öyle ki, yeri geldiğinde gerici faşist çeteleri de üniversitelerde kullanmaktan geri durmuyor. Yeni eğitim öğretim yılının başında İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve daha birçok üniversitede gerici-faşist çeteleri polis-ÖGB işbirliği ile devrimci, ilerici ve muhalif öğrencilerin üzerine salması, bu politikanın somut örnekleri oldu.
Barınma eylemleri
2022 yılı, (tıpkı bugün olduğu gibi) dinci-gerici tarikatların toplumsal yaşamda ve gençlik içerisindeki yıkıcı etkisinin gündem olması ile başladı. Elazığ’da bir tarikat yurdunda kalan Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara, geleceksizlik ve barınma sorununu “aile, tarikat baskısı” ile bağı içerisinde anlattığı bir mesajla yaşamına son verdi. Bunun üzerine birçok şehirde siyasi kurumlardan gençlik örgütlerine, sendikalardan meslek odalarına varıncaya değin eylemler örgütlendi. Gençlik örgütlerinin öncülüğünde örgütlenen eylemlerde polis terörü estirildi. Onlarca genç gözaltına alındı. Gözaltına alınan gençlere dava açılırken, KYK yurtlarında kalan, KYK kredi bursu alan öğrenciler yurtlardan atıldı, kredi ve bursları kesildi. Sonrasında, yıl boyunca gerçekleşen birçok eylem dolayısıyla onlarca devrimci-ilerici öğrenci yurttan atma ve kredi/burs kesme saldırısı ile karşılaştı.
2022 yılının gençlik mücadelesi açısından öne çıkan bir diğer gündemi ise barınma sorunu oldu. Pandemi sonrasında üniversitelere gelen yüz binlerce genç ciddi bir barınma sorunu ile karşılaştı. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde KYK yurtlarının yetersiz kapasiteleri nedeniyle on binlerce öğrenci barınma ihtiyacını karşılayamadı. Barınma sorununu karşılayamayan öğrenciler okulu bırakmak ya da dondurmak zorunda kalırken, bir kısmı ise tarikat-cemaat yurtlarına, özel apartlara ve emlak simsarlarına mahkûm edildi. KYK yurtları ise yıl boyunca niteliksizliği, yetersizliği ve pahalılığı üzerinden gündemdeki yerini korudu. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler başta olmak üzere Bursa, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Muş, Van, Bingöl, Ağrı, Iğdır, Düzce, Bilecik, Dersim, Malatya, Muğla, Elâzığ, Isparta, Antalya ve daha pek çok ilde KYK yurtlarında kalan öğrenciler yurtların yetersiz kapasitelerine, niteliksizliğine, beslenme ve ulaşım sorunlarına dair eylemler gerçekleştirdi. 2022’nin son aylarında ise İstanbul’da kaldığı KYK yurdundan atılan Dev-Genç’li Burak Başer Esenyurt’ta KYK yurdu önünde oturma eylemi gerçekleştirmeye başladı. Barınma sorunu karşısında gelişen bu eylemler denebilir ki oldukça yaygındı. Ancak bu eylemlerin ortak talepler ekseninde, birleşik bir zeminde gerçekleştiğini söylemek bugün için mümkün değil. Yine de oldukça yaygın olan bu eylemlerin yıl biterken hala sürdüğünü ve gençliğin biriken mücadele potansiyelini gözler önüne serdiğini söyleyebiliriz.
Vakıf üniversitelerinde zamlara karşı eylemler
2022 yılının gençlik mücadelesi açısından öne çıkan bir diğer gündemi ise, vakıf üniversitelerinde eğitim-öğretim ücretlerine yapılan astronomik zamlara karşı gelişen tepkiler oldu. Yüzde üç yüzü bulan zam oranları karşısında onlarca vakıf üniversitesinde öğrenciler eylemler gerçekleştirdi. Doğuş Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Gelişim Üniversitesi, Arel Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Topkapı Üniversitesi, Biruni Üniversitesi, Haliç Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi ve daha birçok üniversitede öğrenciler astronomik zamları protesto ettiler. Zamları protesto eden üniversitelilere ise üniversite yönetimleri tarafından adeta ceza yağdırıldı. Doğuş Üniversitesi’nde zamlara karşı eylem gerçekleştiren onlarca öğrenciye soruşturma açıldı, 6 öğrenciye birer yılı bulan uzaklaştırmalar verildi. Ancak üniversite yönetimlerinin baskı ve zorbalığı gelişen eylemleri engelleyemedi. Birçok vakıf üniversitesinde eylemler dönem ilk haftalarında günlerce sürdü.
Vakıf üniversitelerinde öğrenim ücretlerine gelen zammın yanı sıra birçok üniversitede yemekhane ücretlerine, kentlerde ulaşım ücretlerine yüzde yüzü bulan zamlar geldi. Zamlar karşısında İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve daha pek çok ilde ve üniversitede irili ufaklı eylemler gerçekleştirildi.
Yasaklar tanınmadı!
Sermaye devleti, 2022’nin yaz aylarında YÖK eliyle üniversitelere gönderdiği bir yazı ile mezuniyet törenlerinin “toplu yapılmasını” yasaklamak istedi. Yandaş kadrolarla ve rektörlerle dolu üniversiteler elbette bu kararı uygulamakta gecikmedi. ODTÜ ve Boğaziçi gibi dinci-gerici iktidarın özel hedefi haline gelen üniversitelerde mezuniyetlerin yapılmayacağı/parçalı yapılacağı duyuruldu. ODTÜ gibi mücadele deneyimi olan üniversitelerde mezuniyet törenleri başlı başına önemli bir yer tutmaktadır. Zira, siyasal süreçlere dair öğrencilerin hazırladığı pankartlar ve dövizler ile mezuniyet törenleri birer eylem alanına dönüşmektedir. ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelerde uygulanmak istenen “mezuniyet yasağı” gençlik içerisinde gelişen tepkiyi baskılamayı, eylemli bir çıkışı engellemeyi amaçlıyordu. Ancak ODTÜ ve Boğaziçi öğrencileri yasakları tanımadı. İki üniversitede de alternatif mezuniyet törenleri öğrencilerin, velilerin ve ilerici akademisyenlerin çabaları ve katılımıyla gerçekleştirildi. ODTÜ Devrim Stadyumu’nda gerçekleşen mezuniyet töreni oldukça kitlesel bir katılımla gerçekleştirildi. Törenlere AKP’nin yolsuzlukları, tarikat ve cemaatler ile işbirliği, ekonomik kriz, gelecek kaygısı, özgürlük sorunu, işsizlik, eğitim hakkının gaspı vb. gündemler damgasını vurdu
Gençlik tarihsel mücadele gündemlerinde de sokaktaydı
Gençlik güncel sorunlar karşısında olduğu gibi tarihsel mücadele günlerinde de sokaktaydı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1 Mayıs, 6 Mayıs, Suruç ve Ankara Katliamı anmaları, 6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıldönümü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Uluslarası Mücadele Günü gibi bir dizi tarihsel gündemlerin yanı sıra; Bartın Madenci Katliamı, genç intiharlar, barınma eylemleri, faşist saldırılar, ekonomik kriz gibi güncel gelişmeler karşısında örgütlü gençlik özneleri sokaklardaydı. Güncel sorunlar ve tarihsel mücadele günlerinde gerçekleşen eylemler kuşkusuz bugün için örgütlü gençlik öznelerinin ortaya koyduğu inisiyatife dayanıyor. Ancak bu gündemlerin gençliğin geniş kesimlerini de ilgilendiren gündemler olduğunu ve özünde bir potansiyel barındırdığını unutmamak gerekir.
Yeni mücadele yılını karşılarken “Düzene karşı devrim!”
Çok yönlü krizlerle boğuşan ve krizin faturasını emekçilerin omuzlarına yükleyerek çarklarını döndüren kapitalist sistem, gençliğe koyu bir geleceksizlik dışında hiçbir şey sunamıyor, sunamaz da. Dolayısıyla, “haklar, gelecek ve özgürlük” sorunu gençlik içerisinde her geçen gün daha da derinleşiyor, özgürlük ve gelecek özlemi giderek yakıcı bir hal alıyor.
“Günümüzde geniş gençlik kesimleri kapitalizmin derinleşen krizinin ekonomik-sosyal sonuçlarını dolaysız bir şekilde yaşıyor. Bu gerçeğin sistemle bağını bilince çıkardığını söylemek ise geneli açısından henüz mümkün değil. Fakat gençlik, eğitim sistemindeki çürüme ve çöküşü, gündelik yaşamını sürdürmek için gereksinim duyduğu temel ihtiyaçlardan, sosyal-kültürel gelişimi için gerekli olan altyapı ve kurumlaşmalardan yoksunluğu bizzat yaşıyor ve sonuçlarını derinden hissediyor. Tüm bunlar gençlik kitleleri içerisinde alttan alta öfke ve tepkinin mayalanmasına yol açıyor.” (Üniversite gençliği, sorunlar ve sorumluluklar – tkip.org)
Gençlik kitleleri içerisinde biriken öfke Boğaziçi Direnişi örneğinde olduğu gibi çoğu zaman “politik bir çıkış” ile kendisini ortaya koyuyor. Kuşkusuz içerisinde bulunduğumuz koşullar bunun potansiyelini fazlasıyla taşıyor ve yeni Boğaziçileri mayalıyor.
Yeni bir mücadele yılını karşılarken; politik gençlik örgütleri gençlik içerisinde biriken mücadele potansiyellerini iyi değerlendirilmeli, gençlik içerisinde gelişen mücadele dinamiklerini örgütlü, birleşik bir güç haline getirme bakışı ile yeni döneme hazırlanmalıdır.
Eğitim, barınma, gelecek ve özgürlük sorunu… Gençliğin tüm bu güncel-yakıcı sorunları bugün toplumsallaşmış sorunlardır… Bu kapsamda sorunların kapitalist sistemle bağını kuran bir çalışma örgütlemek, “Düzene karşı devrim!” perspektifi ile mücadelenin her adımında sorunların arkasındaki sistem gerçeğini gençlik kitlelerine göstermek önemli bir yerde durmaktadır.
Tüm bu sorumluluklar üzerinden yapılacak çok yönlü hazırlıklarla 2023 yılında devrimci gençlik mücadelesini büyütmek için adımlarımızı hızlandıralım! Birleşik, devrimci ve kitlesel bir gençlik hareketi yaratma mücadelesinde yeni mevziler kazanmak için ileri!
Devrimci Gençlik Birliği
Aralık 2022