“Kapitalist sömürü düzeninin ürettiği sorunlardan biri de çocuk işçiliğidir. Peki kapitalizm çocuk emeğinden neden yararlanır? Çocuk emeğinin yoğun kullanımı, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmeye başladığı evreye rastlar ve kendini ilk olarak dokuma sektöründe gösterir. Gözü doymaz kapitalistler çocuk ve kadın emeğini öncelikli olarak tercih ederler. Kadın ve çocuk emeğini hem daha ucuza satın alırlar, hem de el yatkınlığı nedeniyle daha fazla iş yaptırma olanağı bulurlar. Böylece kadınlar ve çocuklar da üretim alanına çekilirler. Sadece dokuma ve tekstilde değil, madenlerde ve küçük ölçekli sanayi sitelerinde de çocuk emeği yaygın olarak kullanılmaya başlanır. Çalışma koşulları öylesine ağırdır ki, çocuklar makinaların başında yığılır kalırlar.”
Bugün de kapitalistler ucuz işgücü olarak gördükleri çocuk işçiliği tercih ediyorlar. Türkiye’de 2 milyona yakın çocuk işçi var ve bunun yüzde 80’i kayıt dışı çalışıyor. Milyonlarca yetişkin insan işsizken milyonlarca çocuk işçinin kölece çalıştırılması, sistemin ne kadar çürüdüğünü gösteriyor.
***
Çocuk işçiliğin yasal olarak güvenceye alınmasının adı ise çıraklıktır. Çocuk işçilik Selçuklu’dan, Osmanlı’ya, Lonca-Ahilik teşkilatlarında görülürken, günümüzde de yasal adıyla “çıraklık” halini almıştır. Birçok açıdan sanat okuluna benzeyen ahilik sisteminde mesleki eğitim alınabilmekteydi. Ahilik aslında dönemin esnaf ve zanaatkarlar odasıdır. Ahilikte çırak, kalfa, usta hiyerarşisi vardı. Dönemin ihtiyacına göre mesleki eğitimin dışında dini içerikli eğitim de verilmekteydi.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra çıraklık eğitimi 1930’lu yıllarda başlamıştır. Nitelikli emek gücü ihtiyacını karşılamak için devlet fabrikaları bünyesinde çıraklık okulları açılmıştır. Ancak bugünkü çıraklık sistemi 1977 yılında çıkartılan yasalara dayanmaktadır.
İlk bakışta mesleki eğitimin bir parçası gibi görünen bu uygulama aslında çocuk işçiliği yasallaştırmaktadır. Çocukları genel eğitim sürecinin dışına iten bu uygulama, yoksul ailelerin çocuklarına dayatılmaktadır. Emekçi çocuklarının artık lise eğitimi alması bile lüks görülmekte, çıraklık okullarına gidip meslek sahibi olmanın önemi üzerine güzellemeler yapılmaktadır.
Bugün yaklaşık 1 milyon 170 bin çırak işletme ve atölyelerde sömürülüyor. Çırak olmanın yaşı gün geçtikçe düşürülüyor. Günümüzde değişen yasalar ile birlikte, ilkokul eğitiminin ardından işletmelerde “aday çırak” olarak, çıraklık dönemi gelene kadar çalışabilirsiniz. Ortaokul bittikten sonra ise artık çırak olabilirsiniz. Elbette burada da “eğitim” veriliyor. Haftada yalnızca 8 saat! Haftanın her günü okula giden bir öğrencinin aldığı eğitim de ezberci ve niteliksizken, çıraklara verilen eğitimin eğitimsizlik anlamına geldiği yeterince açık olmalı.
Çırak demek, ustasının sözünü dinlemek demek. Çırak demek, bütün atölye ya da işletmenin kirini pasını temizlemek demek. Çırak demek, yeri geldiğinde ustadan dayak yemek demek. Çırak demek, uzun saatler çalışıp son derece düşük ücret ya da cep harçlığı almak demek. Çırak demek, yapılan haksızlıkların farkında olsan bile ses çıkarmamak demek...
Çıraklık Ortaçağ’dan kalma bir sömürü kurumudur. Emek sömürüsünü ortadan kaldırma mücadelesinde özne olarak bizler de yerimizi alacağız.