Üniversitenin Sesi okurlarının 'Kriz Var' şiarıyla düzenlediği etkinlik Taksim'deki Divriği Kültür Derneği'nde gerçekleşti.
Etkinlik saat 14.00'te açılış konuşmasıyla başladı. Üniversitelerin bölünmesine karşı çıkan gençliğin birliğinin sürmesi için Üniversitenin Sesi'nin doğduğu belirtilen konuşmada ekonomik kriz, intihar eden gençler ve emekçiler hatırlatıldı. Erdoğan'ın “Bedavacılığa alışmayın” söylemi ve çalışmadan okuyamama gerçeğine dikkat çekilerek sermaye devletinin öte yandan emekçilere de sefalet ücreti reva gördüğüne değinildi. Siyasal gericilik tablosuna karşın Flormar gibi direnişlerle sınıf hareketinin kendisini gösterdiği belirtilerek birlik vurgusu ile konuşma sonlandırıldı.
Demirer: Bu düzenle sınıfsal bir hesaplaşma gerek
Açılış konuşmasının ardından akademisyenler, kriz üzerine sunumlarını gerçekleştirdi. Yazar Temel Demirer beşeri kriz üzerine sunumunda krizin emperyalizm ve kapitalizmin sonucu olduğunu vurguladı. “Eski ölüp de yeni doğmayınca çürüme başlar” diyen Demirer “Kriz kapitalizmin çürüyüp çürüttüğü bir kriz” dedi. Marksizm'in güncelliği ve devrimin zorunluluğuna dikkat çeken Demirer, Türkiye’de son 4 yılda ruhsal hastalıkların yüzde 50 oranında arttığını, ülkenin anti depresan kullanımında dünyada 3. sırada olduğunu belirterek bu durumu yaratan kapitalist düzenle radikal ve sınıfsal bir hesaplaşma yapılması gerektiğini söyledi. Bunun için örgütsüzlüğün aşılması gerektiğini ifade eden Demirer, bunun mümkün olduğunun Paris Komünü ve Ekim Devrimi ile kanıtlandığına dikkat çekti. Demirer kapitalizm sosyalizmle aşılamadığı için bugün bir barbarlık yaşandığını vurguladı.
Özbudun: Eğitim sistemi çürümüştür
Eğitimde kriz üzerine konuşan Sibel Özbudun kapitalizmin ayakta kalmak için her türden gericiliği yaşama geçirdiğini vurgulayarak, Türkiye gericiliğinin kaynağının da bu olduğuna dikkat çekti. Akademide neo-liberalizmin eğitim kalitesini de ortadan kaldırdığını vurgulyan Özbudun üniversitenin özelleştirilmesinin bilimin üniversiteden kovulması anlamına geldiğine dikkat çekti. Eğitim sisteminin dindar ve kindar nesil yetiştirmek için seferber edildiğini vurgulayan Özbudun bunun için uygulananlara dair örnekler verdi. Üniversite sayısının yüksekliğine karşın eğitim kalitesinin düşüklüğünden bahseden Özbudun üniversitelerin denetiminin tamamen cumhurbaşkanına bağlı olmasını hatırlattı. Üniversite rektörlerinin gerici ve çağ dışı beyanlarından örnekler veren Özbudun eğitim sisteminin çürümüşlüğüne vurgu yaptı. Üniversitelerde yaşanan taciz, tecavüz, mobbing, silahlı şiddete değinerek tutuklu öğrenci sayısının da 70 bin olduğunu hatırlattı.
Fincancı: Sağlık alanı özel sektöre devredildi
Sağlıkta krize ilişkin konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, sağlık alanının ağırlıkla özel sektöre devredilerek sağlık hakkının ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Kriz nedeniyle İstanbul Tıp Fakültesi'nde 20 kişilik başladıkları eğitimleri 60 kişinin üzerine çıkardıklarını, eğitim modelinin doktor adaylarını yarışma haline ve iş arayışına soktuğunu anlatan Fincancı sağlık harcamalarının yetersiz olduğunu, sağlık çalışanı sayısının arttığını, bunun işsizlik ve ucuz çalışmaya yol açtığını belirterek donanımlı hekimlerin özel sektöre kaydığını ifade etti. Kriz gerekçesiyle sağlık alanında yapılan kesintilere, bakanlığın hastanelere gönderdiği "zorunlu olmadıkça ameliyat yapmayın" genelgelerine değinen Fincancı bunların sonucunda acil servislerde yığılmalar, aile hekimlerine ve eczanelere daha fazla başvuru olacağını belirtti. Sağlık alanında da tarikat ve cemaatlerin açtığı "alternatif tıp" merkezleri ve hacamatçılığın yanı sıra şiddette artış yaşandığını, buna karşın 2018 yılında yurtdışından silah alımı için 97 milyar 188 milyon harcama yapıldığını söyledi.
Hamzaoğlu: İnsan olabilmek için sosyalizm
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, “insana karşı ve akıl dışı bir toplum biçimi” olarak nitelediği kapitalizmin, insanlığın refah düzeyini artık arttıramadığına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Kapitalizmin insan sağlığına düşmanlığına dair bir örnek veren Hamzaoğlu, 2000'li yıllara gelirken AIDS'in tedavisinin bulunduğunu ancak ilacın "fikri mülkiyet hakkı" nedeniyle pahalı olduğunu, tamamen ticari amaçlarla ve nadiren kullanıldığını anlattı. "Sağlıklı bir toplum istiyorsak kapitalizmi hep beraber yok etmek gerekiyor" diyen Hamzaoğlu "Paran kadar sağlık" uygulamalarına değindi. Kriz nedeniyle kötüleşen beslenme ve barınma koşullarının da toplum sağlığını bozduğuna dikkat çekerek "Kapitalizmde ne insanlık olur ne sağlık olur. Sağlıklı olabilmek için sosyalizm. İnsan olabilmek için sosyalizm" dedi.
Söz direnişçilerin
Aranın ardından direnişçiler sahneye çıktı. Sarıyer İlçe Sağlık Müdürlüğü'ndeki işinden atılmasına karşı direnen Türkan Albayrak direnişinin sendikalara rağmen gerçekleştiğini belirterek 124 günde 70 kez gözaltına alındığını aktardı, "Bu ülkede hakkını arayanların dışında haber olabilecek bir şey var mı?" diyerek basının suskunluğuna tepki gösterdi.
Greif işçileri adına yapılan konuşmada direniş anlatılarak "Örgütlenmekten başka hiçbir çaremiz yok" denildi, aradan geçen 4,5 yıla rağmen dava açılması teşhir edildi.
HHB’li Av. Didem Baydar Ünsal bir yıllık tutsaklığın ardından bir kısmı tekrar tutuklanan meslektaşları ve eşi için Çağlayan'daki adliye önünde başlattığı direnişini anlattı ve direnişlerin önemini vurguladı.
Ercan Kesal’la edebiyat ve sinema alanına ilişkin söyleşi gerçekleştirilmesinin ardından ara verildi. Devamında sinevizyon izlendi ve tiyatro gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından serbest kürsü bölümüyle devam eden etkinlikte, üniversitenin bölünmesinin sonuçlarının yanı sıra geleceksizlik, diplomalı işsizlik başta olmak üzere gençliğin karşı karşıya olduğu sorunlar, üniversitelerin farklı fakültelerinden öğrenciler tarafından ifade edildi.
Birlik, örgütlenme ve mücadele çağrısının yapıldığı kapanış konuşmasının ardından etkinlik saat 19.00'da sona erdi.
Kızıl Bayrak / İstanbul