Akın var
güneşe akın!
Güneşi zapt edeceğiz
güneşin zaptı yakın!*
‘68 gençlik hareketi adeta anti-emperyalist mücadele ile özdeşleşmiştir. Politik bakış açısındaki tüm zayıflıklara rağmen ‘68 kuşağı emperyalizmin ülkedeki egemenliğine ve köleleştirme politikalarına karşı duyduğu öfkeyi örgütlü ve eylemli süreçlerle dışa vurmayı başarmıştır. Bu eylemli süreçlerin öne çıkanlarından bir tanesi de 15-18 Temmuz’da 6. Filo’ya karşı gerçekleşen Dolmabahçe Direnişi’dir. Dolmabahçe Direnişi’nde İTÜ yurdunda kalan Hukuk Fakültesi öğrencisi Vedat Demircioğlu polisin yurda gerçekleştirdiği baskın sırasında 2. kattan atılmış, komaya giren Demircioğlu birkaç gün sonra hayatını kaybetmiştir. Polisin Demircioğlu’nu komaya sokması eylemleri ateşlemede önemli bir rol oynamıştır.
Gençlik 6. Filo’ya karşı!
Dolmabahçe Direnişi öncesinde gençlik, işçi hareketi ile birlikte anti-emperyalist mitingler yapmış, İstanbul’a gelen 6. Filo’ya karşı açlık grevine girmiş, Türkiye’nin NATO’ya girişini protesto etmek için mitingler ve “İstanbul’da NATO’ya hayır!” Haftası gibi etkinlikler düzenlemişti. 1968 Haziran’ına gelindiğinde ise parasız, bilimsel eğitim ve öğrencilerin yönetime katılması, söz ve oy hakkı sahibi olması talebiyle üniversitelerde “Haziran İşgalleri” yaşanmıştı.
Gençlik hareketi açısından böylesi hareketli süreçlerin yaşandığı bu dönemde 6. Filo’nun tekrardan İstanbul’a geleceği haberinin alınması üzerine gençlik örgütleri 15 Temmuz’da bir araya gelerek “eğitim kurulu” oluşturdular. Böylece 6. Filo şahsında emperyalizme karşı kendiliğinden değil, örgütlü bir tepkinin oluşturulması amaçlanıyordu. Sermaye devletinin bu hazırlığa yanıtı eylem için yapılan hazırlık toplantısına saldırmak ve 11 kişiyi gözaltına almak oldu. Ancak bu saldırı gençliği engelleyemedi. Ertesi gün Dolmabahçe’de planlanan eylem yapıldı, protesto 17 Temmuz’da da devam etti.
“Kardeşimizin kanını takip et”
17 Temmuz akşamı Dolmabahçe’deki eylemlerin ardından Gümüşsuyu’ndaki İTÜ yurduna çekilen öğrencilere polis saldırmış, çıkan çatışmada 47 kişi yaralanırken 30 kişi de gözaltına alınmıştır. İşte bu çatışma sırasında Vedat Demircioğlu da polis tarafından pencereden atılmış ve komaya girmiştir.
18 Temmuz’a gelindiğinde, Demircioğlu’nun polisler tarafından komaya sokulması öfkeyi arttırmıştı. Yurt avlusuna iki taşın arasına “Kardeşimizin kanını takip et” yazılı döviz konulmuştu. Yurt avlusuna toplananlar dövizin ardından kan izlerini takip ederek Demircioğlu’nun pencereden atıldığı yere geliyordu. Kulaktan kulağa saat 12.00’de Dolmabahçe’ye yürüneceği dolaşıyordu. İşte bundan sonra Amerikan askerlerinin Dolmabahçe’de denize atıldığı direniş gerçekleşmiştir.
Yurt binasından önce Taksim Anıtı’na yürünmüş, burada konuşmalar yapılmıştı. Eylem tertip komitesinin niyeti eylemi Dolmabahçe’ye taşımadan Taksim’de bitirmekti. Ancak komitenin eylemi Taksim’de bitirme çabaları “Dolmabahçe’ye, Dolmabahçe’ye!” sloganları ile karşılanmış, toplanan kitle komitenin gerici tutumunu aşan bir refleks sergileyerek Dolmabahçe’ye yürümüştür.
Amerikan askerleri denize atıldı
Dolmabahçe’de gerçekleşen direniş 7 saati aşkın süre devam etti. Dolmabahçe’de toplanan öğrencilere halk da katılmıştı. Amerikan askerleri denize atılıyor, kamyonlarla gelen Amerikan malzemeleri yakılıyordu. Emperyalizme duyulan öfkeyle gerçekleşen bu direniş ancak polisin azgın saldırısı ile sonlandırılabildi.
Demircioğlu’nun komaya sokulması ve 6. Filo’ya duyulan öfkenin dinmemesi ile birlikte 20 Temmuz’da Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Beyazıt Meydanı’nda “Barış için emperyalizmle savaş” mitingi kararı aldı. Ancak bu eylem gençliğin devrimci enerjisini pasifize eden bir eylem olarak değerlendiriliyordu. FKF’ye üye gençler dahi mitingi “Beyazıt Meydanı’nda laf devrimciliği” olarak tanımladılar.
24 Temmuz’a gelindiğindeyse Vedat Demircioğlu’nun komadan çıkamayarak hayatını kaybetmesi sonucu sermaye devletinin tüm engelleme çabalarına karşı anma törenleri düzenlendi. Gençlik örgütleri Demircioğlu’nu anmak için kendi eylem çizgilerinde kitlesel eylemler, sembolik cenaze törenleri düzenlediler.
Kuşkusuz 6. Filo’nun Dolmabahçe’ye gelişi ile başlayan eylemli süreç hem politik hem de pratik açıdan pek çok zaaf içeriyordu. Kemalizm’le henüz hesaplaşmamış gençlik hareketinin öne çıkarttığı slogan ve söylemlerde ulusalcı bakış açısı öne çıkıyordu. Eylemlere öncülük eden TİP’in etkisindeki FKF parlamentarizmden, milli demokratik devrimi savunan Devrimci Öğrenci Birliği ise “askeri darbe”den medet uman bir çizgideydi. Henüz devrimci bir kopuş yaşamamış gençlik hareketinin ufkunu da bu düzen içi çözüm yollarından medet uman bakış açıları yönlendiriyordu. Ancak yaşanan süreçler bir bakıma devrimci gençlik hareketi adına okul işlevi gördü. Gençlik eylemli süreçler içerisinde gerici tutumları mahkum etmeye, devrimcileşmeye başladı. İşte tam da bu sebeple tüm eksik yanlarına rağmen emperyalizme karşı örgütlü bir tepki gösterilmesi açısından 15-18 Temmuz direnişi anti-emperyalist mücadele tarihi açısından önemli bir yerde duruyor.
* Vedat Demircioğlu’nun polisler tarafından komaya sokulmasının ardından Dolmabahçe’ye gerçekleştirilen yürüyüş sırasında gençlik hep birlikte Nazım Hikmet’in “Güneşi içenlerin türküsü” şiirini okuyordu.
Kaynak:
Ali Yıldırım, FKF, DEV-GENÇ Tarihi (1965-1971), Belgelerle Bir Dönemin Serüveni, Genişletilmiş 2. Basım, Doruk Yayınları.