Pandemi dönemini fırsata çeviren sermaye iktidarı işçi ve emekçilere sefaleti dayatmaya devam ediyor. Açlık sınırının altında bir asgari ücretle çalışan milyonlar, kölece çalışma koşullarının da baskısı altındalar. Evden çalışma gibi esnek çalışma modellerini kalıcı hale getirmeye çabalayan sermaye sınıfı ve devleti aynı zamanda kırıntı düzeyinde kalan haklara da saldırıyor. Anayasada yer alan sendikal örgütlenme hakkı işten atma, ücretsiz izin saldırılarıyla fiilen yasak haline getiriliyor. Pandemi nedeniyle “işten atmaların yasaklanması” kararı da türlü oyunlar ve yasalar yoluyla boşa düşürülüyor. “Yüz kızartıcı suçlar” gerekçesiyle sermayedarlara işçileri tazminatsız işten atmayı sağlayan 25/2 maddesi bu amaçla kullanılıyor. Bu ve benzeri maddeler gerekçe gösterilerek özellikle örgütlü mücadeleye saldırılırken, işçiler işsizlik tehdidi altında ağır sömürüye mahkum edilmek isteniyor.
Topyekûn saldırılara karşı dayanışmaya, topyekun mücadeleye!
Tüm bu saldırılara ve ağır sömürü uygulamalarına karşı işçiler haklarına sahip çıkarak mücadele ve direniş yolunu seçiyor. Sinbo’da ücretsiz izne karşı kazanımla sonuçlanan direniş sonrası TOMİS üyesi bir işçi bu sefer de 25/2 maddesi gerekçe gösterilerek işten atılmıştı. Sinbo işçisi bu saldırıya da direnişle yanıt verdi.
Sendikal örgütlenmeye karşı düşmanlık SML Etiket fabrikasında da yaşandı. 22 işçinin tazminatları verilerek işten atılmaları sonrası DEV TEKSTİL üyesi üç işçi de kendi fabrikaları önünde direnişe geçti. Aynı şekilde Migros Depo, Ekmekçioğulları, Baldur, Cargill, Döhler ve PTT işçileri gasp edilen haklarını geri alabilmek için direniyor.
Mevcut çalışma ve yaşam koşulları, geleceğin işçileri, emekçileri olacak biz liselilerin de temel gündemlerinden biridir. Bu nedenle, nasıl ki işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası isek, üniversitelilerin Boğaziçi ile başlayan “özerk-demokratik üniversite” talebiyle yürüttükleri direniş de bizim geleceğimizi doğrudan ilgilendirmektedir. Özerk-demokratik üniversite talebi bizimde talebimizdir. Haftalardır süren Boğaziçi direnişi tutuklama ve gözaltı terörü ile bastırılmaya çalışılsa da direniş, ülkenin dört bir yanında yükseltilen dayanışmayla büyüyor. Üniversite öğrencilerinin sürdürdükleri eylemler, yaptıkları açıklamalar gençliğin özgürlük ve gelecek kavgasından vazgeçmediklerini göstermektedir.
İşçilerin, emekçilerin ve üniversite gençliğinin yükselttiği bu direnişler bizim de mücadelemizdir. Güvenceli bir gelecek, insanca yaşama ve çalışma hakkımız için biz liseliler de bu direnişlere sahip çıkmalı, onların sesini bulunduğumuz her alana taşımalıyız.
Aşağı bakmayacak, boyun eğmeyeceğiz!
Okulların açılmasına dair bir takvim açıklanmış olsa da yayılmayı ve tehdit olmayı sürdüren koronavirüs salgınına karşı ciddi hiçbir önlem alınmamakta; tüm öğretmen ve öğrencilere için aşı ve düzenli test yapılması için hiçbir adım atılmamaktadır. Böylece hem eğitim hakkımız gasp edilmekte hem de sağlığımız riske atılmaktadır. Eğitim alamayan milyonlarca öğrenci varken merkezi sınavları yapma ısrarları devam etmektedir. Sınav ücretlerine yapılan zamlar da ÖSYM’nin “kâr sağlamıyoruz” açıklamasını boşa çıkarır niteliktedir.
Pandemi ile birlikte eğitim sorununun daha da derinleştiği, sınıfsal eşitsizliklerin daha fazla görünür olduğu bu zamanlarda direnmekten başka seçeneğimiz yoktur.
Kronikleşen bu eğitim sorunlarına, gençliğin teslim alınmasına yönelik arttırılan baskılara, işçi ve emekçilere dönük saldırılara karşı örgütlenmek, mücadeleyi yükseltmek, direnmek tek yoldur.
İşçi gençlik el ele örgütlü mücadeleye!
Direnen işçilerle ve Boğaziçi öğrencileriyle dayanışmaya!
Tutuklu öğrenciler serbest bırakılsın!
Devrimci Liseliler Birliği