Millî Eğitim Bakanlığı 2014 yılının mart ayında “Proje okul” uygulamalarını başlatacaklarını duyurmuştu. O günden bugüne “Proje okul” uygulamaları kapsamında birçok gelişme yaşandı. İlk olarak “proje okullar” Türkiye'nin 40 köklü lisesinde yürürlüğe girdi. Ardından uygulama 150 meslek ve imam hatip lisesinde de yaygınlaştırıldı.
“Proje okullar”, Milli Eğitim Bakanlığı açıklaması ile belirlenen liselerde özel projelerin, uygulamaların yapılacağı okullar olarak duyurulmuştu. Bu liselerde akademisyenler de danışmanlık hizmeti verecek, laboratuvar imkânları daha yüksek olacaktı. Projenin gerekçesinde bu okulların elektronik, bilişim ve altyapı olanaklarının en üst seviyede olacağı ve üniversitelerle işbirliği yapılacağı belirtilmişti. Fakat bu projenin hayata geçtiği ilk günden bu yana amacın tek başına ifade edildiği gibi “eğitim kalitesini yükseltmek” olmadığı açıkça görüldü. Başta da ifade ettiğimiz gibi, İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Anadolu Lisesi gibi Türkiye'nin en köklü liselerinde bu uygulama hayata geçer geçmez liselerin yönetim kadroları ve öğretmenlerin tasfiyesine başlandı. Çünkü “Proje okul” kapsamında yer alan okullar bakanlık merkez teşkilatına bağlanıyor, doğrudan kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri de bakan tarafından yapılıyor.
Ardından, meslek liselerinde hayata geçirilen “proje okulları”, yine farklı bir amacın olduğunu gözler önüne serdi. “Proje okul” olarak belirlenen meslek liselerine devlet ciddi yatırımlarda bulunuyor, bu okulların alanlarına dönük makineler hibe ediliyordu. Burada da amaç öğrencileri henüz sıralarının başındayken “tam kapasite” sömürebilmekti. Koronavirüs günlerinde de görebileceğimiz üzere, eğitime ara verilmesine rağmen onlarca meslek lisesinde “yerli ve milli” gibi demagojik söylemler adı altında temizlik ürünleri, maske, tulum, önlük, dezenfektan ve tek kullanımlık çatal bıçak gibi malzemelerin üretimi gerçekleştiriliyor. Proje okul kapsamında yer alan meslek liselerinde teknolojik donanım fabrikalarla yarışır vaziyette. Fakat bu gelişim öğrenci yararına değil, daha fazla kar ve sömürü koşulları yaratmaya endeksli.
İnsanların can derdine düştüğü, geçim sıkıntıları ile boğuştuğu salgın günlerinde AKP iktidarı, dinci-gerici uygulamalarına yine “proje okul” adı altında hız kesmeden devam ediyor. İktidar, hiç çekinmeden vurguladığı “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirme hayalini imam hatipler aracılığı ile gerçekleşebileceğinin bilincinde. Bundan kaynaklı imam hatipler pıtrak gibi çoğalmakta, MEB bütçesinden her sene büyük paylar imam hatiplere akıtılmaktadır. Son olarak ise Ankara, Konya, Muğla, Kırklareli, Amasya, Bilecik ve Rize’deki toplam 22 imam hatip lisesinin ‘özel program ve proje uygulayan okul’ kapsamına alındığı öğrenildi. Böylelikle bu okullarda fen ve sosyal bilimler alanında dersler uygulanacak. Ayrıca proje kapsamında, ‘imam hatiplerden mezun öğrencilerin ülkenin karar alıcıları’ konumuna geleceği de belirtiliyor.
İmam hatiplerin artmasına ile zıt oranda bu okullara dönük talep gün geçtikçe azalıyor. Binlerce öğrenci kapasiteli imam hatipler boş kalıyor, yine buradan mezun olan öğrenciler üniversite geçiş sınavlarında açık ara geride kalıyorlar. Fen ve sosyal bilimler gibi derslerin bu okullarda da işleneceğinin duyurulması ise; imam hatiplerin perişan durumundan duyulan kaygının ürünü aslında.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs sürecinde dahi “saman altından su yürütür” gibi alınan bu kararlar bir kez daha göstermiştir ki; eğitim alanında yaşanan kaos ve dinci-gerici uygulamalar önümüzdeki dönemde çok daha yoğunlaşacaktır.