AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör olarak atanması ile başlayan eylem ve etkinliklere dönük tahammülsüzlük sürüyor.
Son olarak Boğaziçi Üniversitesi içerisinde gerçekleştirilen resim sergisi bahane edilerek, İçişleri Bakanı S. Soylu ve kayyım rektör Melih Bulu’nun hedef göstermesi sonucu 5 öğrenci gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan öğrencilerden 1’i serbest bırakılırken, 2 kişi hakkında ev hapsi, 2 kişi hakkında ise tutuklama kararı çıktı. Bu gelişmelerin ardından Boğaziçi Dayanışması yayınladığı yazılı açıklama ile arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedi.
Açıklamada kulüp odalarının da kimseye haber verilmeden polis tarafından basıldığı ve sergi eserleri ile LGBTİ+ bayrakları ve pankartlarının toplandığı belirtilerek direnişe saldırının çok yönlü olduğu şu ifadelerle belirtildi:
“Direnişimiz ve başka birçok mücadele bu suçlamalar doğrultusunda “LGBTİ+ dernekleri kapatılsın" ve "İstanbul Sözleşmesi feshedilsin" çağrıları arasında mahkûm edilmeye çalışıldı. Bu süreçte LGBTİ+Iar birçok nefret söylemine maruz kaldı, bu nefret söylemlerinin cezasız kalması kabul edilemez! Arkadaşlarımız hükümet yetkilileri ve hükümet yanlısı medya tarafından açıkça hedef gösterilirken, kayyum Melih Bulu'nun sosyal medyada başlatılan linç kampanyasına katılarak attığı tweet ve rektörlük tarafından açılan soruşturma gösteriyor ki Melih Bulu'nun atandığı görevde kalması üniversitenin özgürlüğüne şu ana kadar yapılan en büyük saldırıdır. Melih Bulu, onu atayan iktidarın sesinden fazlası olmadığını bu hareketiyle bir kez daha göstermiştir. Bu saldırılar İçişleri Bakanlığı, YÖK, Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Valiliği ve kayyum Melih Bulu'nun sanatçı arkadaşlarımızı ve LGBTİ+Iarı hedef göstermesiyle bizzat ve açıkça devlet otoriteleri tarafından işlenen bir nefret suçu boyutuna ulaşmıştır.”
"Toplumun direnen her kesimi bu saldırıların hedefindedir"
Saldırıların toplumun her kesimine dönük olduğu belirtilen açıklamada “LGBTİ+Iar, öğrenciler, sanatçılar, Kürtler, kadınlar, işçiler... toplumun direnen her kesimi bu saldırıların hedefindedir. Direnenler; onların baskıdan, kayyumdan başka hiçbir şey vaat etmeyen iktidarlarını sarsmaktadır. Bu mücadeleyi sürdürenler olarak bugüne kadar kimsenin sesini kısmadık, kısmayacağız. Ne hedef şaşıracağız ne de kendimizi susturacağız. Herkesin kendi sözünü söyleyebildiği, üniversite emekçilerinin, öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin söz ve yetki sahibi olduğu bir üniversite için mücadele ediyoruz, edeceğiz. İfade özgürlüğünün milli, kültürel, dini hassasiyetler gerekçesiyle kısıtlanmasını hiçbir koşulda kabul etmiyoruz. Açık ya da örtük otosansür dayatmalarına boyun eğmeyeceğiz” denildi.
Tarafımız mücadele edenlerin tarafıdır
Açıklamada, gelenek ve inançların iktidar tarafından mücadelenin önünü kesmek için kullanıldığı ifade edilerek şunlar belirtildi:
“Gelenekler ve inançlar hakkındaki hassasiyetler tarihin başından beri ezilenlerin ve onların haklı mücadelelerin önünü kesmek için kullanıldı, kullanılıyor. Bugün saflar nettir. Karşımızda ülkeyi “hassasiyetleri” nedeniyle açık cezaevine çevirmiş bir İktidar var. Seçilmiş belediye başkanları “güvenlik hassasiyetleri” nedeniyle hapistedir. Erkeklik değerleri “incindiği” için onlarca kadın ve LGBTİ+ şiddete maruz kalmaktadır. Patronların “hassasiyetleri” nedeniyle tüm grevler yasaklanmakta, ertelenmektedir. Bizim tarafımız ise mücadele edenlerin tarafıdır.”
Son olarak talepler şu şekilde sıralandı:
“1. Tutuklanan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın, ev hapsi uygulaması kaldırılsın!
2. Polis, kampüsü ve çevresini bir an önce terk etsin!
3. Kayyum Melih Bulu ve tüm kayyumlar derhal istifa etsin!
4. Rektörlük seçimleri, üniversitelerin tüm bileşenlerinin katılımıyla demokratik bir biçimde yapılsın!
5. LGBTİ+lara yönelik nefret söylemi suç kapsamına alınsın!”