12 Eylül’den arta kalan

Egemenler 12 Eylül’den bugüne kendi sömürü politikalarını hayata geçirmek ve kendi düzenlerini korumak için işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri, toplumun ilerici ve devrimci güçlerini baskı altıda tutmaya çalışmışlardır. Ama nasıl ki askeri darbeleriyle devrimci mücadeleyi bitirememişlerse, komünistleri yok etmeye de güçleri yetmeyecektir.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 25 Ekim 2016
  • 20:01

1970’li yıllarda Türkiye’de devrimci mücadele hız kazanmış, işçi- emekçi eylemlikleri yaygınlaşmıştı. Gençlik toplumsal sorunlara karşı alanlara, sokaklara çıkıyordu. Bununla da yetinmeyip burjuvaziden hesap sormak için devrimci mücadelenin en ön saflarında yerini alıyordu. Düzenin sahipleri, temelleri işçilerin, emekçilerin, gençlerin kanları üstüne kurulmuş olan kapitalist sistemlerini korumak için kanlı ellerini kullanmaktan geri kalmıyorlardı.

Gençliğin devrimci saflardaki mücadelesi emperyalistleri ve uşaklarını rahatsız etmekteydi. Egemen sınıf, kendi saltanatını sürdürmek için kitleleri baskı altına almak, sindirmek zorundaydı. Fakat çıkardığı yasalar, almaya çalıştığı önlemler, katliamlar ilerici ve devrimci güçleri susturmaya, eylemlerinin önüne geçmeye yetmiyordu. İşçi ve emekçilere ödetmek zorunda oldukları faturalar çoktan kesilmişti. O yüzden öncelikle yükselen devrimci mücadeleyi durdurmak zorundaydılar. Yeni katliamlar hazırlıkları ise çoktan başlamıştı.

12 Eylül 1980’de başında Kenan Evren’in bulunduğu ordu eliyle faşist bir darbe gerçekleştirdiler. İlerici ve devrimcileri tutukladılar, işkencelerle katlettiler, kaybettiler. Sokağa çıkma yasakları getirdiler. Binlerce insanı yargıladılar, hapishanelere attılar. 17 yaşındaki Erdal Eren’i işkencelerden geçirdiler, sonra yaşını büyüterek idam ettirdiler. Emperyalistler ile kolluk güçleri tarafından ortaklaşa hayata geçirilen 12 Eylül askeri faşist darbesi, toplumsal muhalefeti bastırmanın dışında sermayenin egemenliğini sürdürmek, sömürü ekonomisini sağlamlaştırabilmek, işçi ve emekçilerden daha fazla kâr elde edebilmek vs. içindi. Bunun için ise ilk önce ileri ve devrimci güçleri, yani düzenin saldırılarına karşı duracak kesimi ortadan kaldırmaya yöneldi.

12 Eylül faşizminin bir diğer amacı da sorgulamayan, eleştirmeyen, muhalefet etmeyen bir toplum yaratmaktı. Darbeciler cemaatleri ve tarikatları palazlandırarak, imam hatipleri yaygınlaştırarak, hedefleri doğrultusunda dini kullanarak kitleleri şükürcü, biat eden sürü haline getirmenin yolunu düzlediler. Uyuşturucuyla, milliyetçilikle, dincilikle gençliğin dinamizminin önünü kesmeye ve başka kanallara akıtmaya çalıştılar.

Egemenler 12 Eylül’den bugüne kendi sömürü politikalarını hayata geçirmek ve kendi düzenlerini korumak için işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri, toplumun ilerici ve devrimci güçlerini baskı altıda tutmaya çalışmışlardır. Ama nasıl ki askeri darbeleriyle devrimci mücadeleyi bitirememişlerse, komünistleri yok etmeye de güçleri yetmeyecektir.

Bizler Mahirleri, İboları, Denizleri, Mazlumları, Erdalları ve daha binlerce devrimciyi katledenin de, bugün Berkini ve Aylanı katledenin de, Kürt halkına bombalar yağdıranın da işçi ve emekçilere sefaletten başka bir şey vermeyen, biz gençlere geleceksiz dışında bir gelecek vaat edemeyen kapitalist sistemin ta kendisi olduğunu biliyoruz. Ama bizler sömürücü katilleri kendi karanlıklarında boğacağız. Daracığına korkusuzca yürüyen Erdallar, Denizler olarak geleceğiz ve değişecek dünya!