Yurtdışında komünistler TKİP’nin kuruluşu ile Ekim Devrimi’nin yıldönümlerini her yıl olduğu gibi bu yıl da merkezi bir etkinlikle kutlamaya hazırlanıyorlar. “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim!” şiarıyla hazırlıkları yürütülen merkezi gece yine Almanya’nın Wuppertal kentinde yapılacak. Gecenin programı esas olarak gençliğin kültürel-sanatsal çalışmalarından oluşuyor. Yanı sıra Türkiye’den ezgileriyle Pınar Aydınlar konuk ediliyor.
Ekim Devrimi’nin 102., TKİP’nin 21. kuruluş yıldönümü vesilesiyle 23 Kasım Cumartesi günü düzenlenecek merkezi gece, saat 17:00’de başlıyor. Gecenin çağrı metni ise şöyle:
“Sınıf karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!”
İşçiler, emekçi kardeşler,
Son 10 yıla damgasını vuran küresel kapitalist krizin her yeni atağı, tüm dünyada ekonomik ve sosyal haklara, demokratik hak ve özgürlüklere daha şiddetli saldırıların bahanesi olarak kullanılıyor. Kapitalizmin kaleleri sayılan Avrupa ülkelerinde dahi haftalık çalışma süreleri uzatılmaya çalışılıyor, ücretler ve alım gücü düşüyor, taşeron ve esnek çalışma biçimleri peyderpey yaygınlaşıyor. Kâra doymak bilmez iştahlarıyla kapitalist tekeller, bir yandan kriz ve rekabet gerekçesiyle ağır çalışma koşulları dayatıyorlarken, bir yandan da sık sık kitlesel işten çıkarma saldırılarını gündeme getiriyorlar. İşçi ve emekçilerin ürettiği zenginlik bir avuç azınlığın elinde devasa boyuta ulaşırken, yüz milyonlarca insan açlıkla, ilaçsızlıkla, eğitimsizlikle, konut yoksunluğuyla boğuşuyor. On milyonlarcası savaşların yıkımını yaşıyor veya mülteciliğe itiliyor.
Bu akıl dışı tablonun gerisinde emperyalist-kapitalizmin çok yönlü bunalımı ve çözümsüzlüğü var. Emperyalist hegemonya krizi kapitalist ekonomik bunalım eşliğinde günden güne derinleşiyor. Sahne gerisinde yaşam işçi ve emekçiler, kadınlar ve gençlik için katlanılmaz hale getirilirken, sahnenin ön planında emperyalistler arası kıyasıya kapışma hüküm sürüyor. Emperyalist nüfuz uğruna Suriye, Libya, Afganistan, Yemen vb. ülkeler sürekli savaş sahnesine dönüşmüş durumda. Keskinleşen ekonomik rekabetin bir sonucu olarak Asya-Pasifik, Kafkasya, Ortadoğu, Doğu Akdeniz gibi bölgeler gerilimin merkezleri haline getiriliyor. Kaynaklar sorunların çözümüne değil, militarizme ve silahlanmaya, rekabete ve savaşlara harcanıyor.
Emperyalist dünya burjuvazisi salt insanlığa ağır bedeller ödetmekle de kalmıyor. Sayısız canlı türüyle ve bitki örtüsüyle tüm ekolojik sistem emperyalist-kapitalist barbarlığın tehdidi altındadır. Kapitalizm, insanlığın on binlerce yıldır üzerinde yaşadığı yeryüzündeki kaynakları son 100-150 yıl içinde adeta kurutmuştur. Doğal kaynakların sermayenin kârı ve büyümesi uğruna acımasızca yağmalanması ve talanı doğanın dengesini altüst etmiş bulunuyor. Tehlike o denli büyüktür ki henüz çocukluk çağlarındaki genç nesiller dünya çapında çevre ve iklim için mücadele etme zorunluluğu duyuyorlar.
Nereden bakılırsa bakılsın, bir barbarlık düzeni olan emperyalist-kapitalizmin savunulacak bir yanı da savunabileni de kalmamıştır. Dünya burjuvazisinin, dolayısıyla emperyalist-kapitalizmin bu son bunalımına ve günden güne ağırlaştırdığı sorunlara dair herhangi bir çözümü de yoktur. Bunu artık bizzat emperyalist şefler itiraf etmektedirler. Egemen sınıfın tek yapabildiği, işçi sınıfı ve emekçi kitleleri dizginlemek için polis devleti uygulamalarını olağanlaştırmak, faşist baskı aygıtlarını tahkim etmek, yabancı düşmanlığını ve ırkçılığı körüklemek, faşist akımların önünü açmaktır. Sınıf eksenli bir mücadelenin gelişmesini engellemek içinse her türden kimlik siyaseti öne çıkarılmakta, din, mezhep, milliyet, cinsiyet ayrımları kışkırtılmaktadır.
Kardeşler,
Burjuva gericiliğin saldırganlığına, alt kimlikler üzerinden bölme, denetleme ve dizginleme siyasetine rağmen, dünyanın dört bir yanı aynı zamanda proleter kitle hareketlerine, sınıf bölüklerinin mevzi mücadelelerine, Avrupa ülkelerinde dahi kadınların militan gösterilerine, genç kuşakların gelecek uğruna kitlesel hareketine sahne olmaktadır. Emperyalist dünya burjuvazisinin en büyük korkusu, tüm bu dinamiklerin işçi sınıfı önderliği altında birleşmesi, kurulu düzeni cepheden karşısına almasıdır. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim!” bilinciyle sahneye çıkıp, “Kapitalizme karşı sosyalizm!” bayrağını yükselttiklerinde, emperyalist-kapitalist barbarlıktan ve yarattığı tüm sorunlardan kurtuluşun yolu da açılmış olacaktır.
Bunun nesnel koşullarının olgunlaştığı topraklardan biri de sınıf çelişkilerinin keskin bir şekilde yaşandığı Türkiye’dir. Burjuva gerici ideoloji ve kültürün kuşatmasına rağmen işçi ve emekçi bölükleri iktisadi-sendikal haklar temelinde hep hareket halindeler. Kürt halkı kendisine yönelik şovenist kudurganlığa ve tırmandırılan kirli savaşa karşı özgürlük ve eşitlik tutkusuna sarılarak mücadele ediyor. Kadınlar gerici baskı-şiddet-tecavüz-cinayet sarmalına karşı militan eylemliliklere imza atıyorlar. Gençlik gerici-faşist iktidarın “dindar ve kindar nesil” dayatmasına boyun eğmiyor. Alevi emekçiler eşitlik talepleriyle gerici-faşist iktidara karşı direniyorlar...
Bütün bu mücadele potansiyelini devrimci bir sınıf hareketi ekseninde birleştirmek, günümüzün en yakıcı sorumluluğudur. Her alandaki örgütsel-siyasal faaliyetimizi bu bilinçle yürüten işçi sınıfı devrimcileri olarak, tüm işçi ve emekçileri, Ekim Devrimi’nin 102., Türkiye Komünist İşçi Partisi’nin kuruluşunun 21. yılını kutlamak üzere düzenleyeceğimiz, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim!” gecesine katılmaya, devrim davasına omuz vermeye çağırıyoruz.
Gece Tertip Komitesi