Ukrayna’da sıcak çatışmaya dönüşen hegemonya savaşı yeni alanlara taşınarak genişletiliyor. Ukrayna’ya saldırının dördüncü gününde çatışmaların farklı cephelerde devam ettiği bildirilirken, ateşkes görüşmeleri için de çabalar harcanıyor. Buna karşın savaşın ekonomik, diplomatik, siyasi ve siber cepheleri de aktive ediliyor. Batı medyasının ana akımı ise, bir kez daha savaşın hararetli geçtiği alan olarak öne çıkmaya başladı.
Rusya Minsk’e heyet gönderdi
Ateşkesi Ukrayna yönetimiyle görüşmeye hazır olduğunu açıklayan Putin yönetimi, müzakere heyetinin Belarus’un Gomel kentine gönderildiğini duyurdu. Heyet Ukraynalı mevkidaşlarıyla görüşmeye hazır olduğunu açıkladı, ancak Zelenski yönetimi, Belarus’un Rusya saldırısında suç ortağı olduğunu ve tarafsız bir aracı olarak görülemeyeceğini savunarak, görüşmeye katılmayı reddettiğini açıklamıştı.
Çatışmaların dün nispeten durulduğunu ancak görüşmenin gerçekleşmemesi üzerine Putin’in Rus ordusuna yeniden saldırı emri verdiği bildirildi. Bu arada ABD-AB merkezli yaptırımlara maruz kalan Rusya’nın geri adım atacağına dair bir emare görünmüyor. Rusya’ya hava sahalarını kapatan ülkelerin sayısı artarken, Putin yönetimi de aynı yöntemle karşılık vermeye çalışıyor. Rusya hava sahası da birçok ülkeye kapatıldı.
Rusya’nın belli hedeflere ulaşarak çatışmaları bitirmeyi hedeflediği görülüyor. Halen ‘işgal’ ve ‘savaş’ tanımlarını reddeden Putin yönetimi, “Ukrayna Rusya için güvenlik sorunu olmaktan çıksın kriz aşılır” demeye getiriyor. Ancak ABD-NATO-AB cephesinden gelen hamleler savaşı farklı boyutlara taşıma eğiliminin ağır bastığına işaret ediyor.
Ukrayna yönetiminde çelişkili tutum
Ukrayna yönetimi Rusya saldırısının başlamasından hemen sonra görüşmeler ve ateşkes için çağrılar yapamaya başladı. Önceleri NATO’nun kendilerini ortada bıraktığını savunan Zelenski’nin birden tutum değiştirmesi dikkat çekti. ABD-İngiltere ile AB devletlerinin para ve silah akışını arttırdıklarını ilan etmelerinin ardından Zelenski üslup değiştirdi. Savaşı sürdürmekten, halkı silahlandırmaktan, başka ülkelerden Ukrayna’da savaşacak kişilere çağrı yapmaktan, erkeklerin ülkeyi terk etmesini yasaklamaktan söz etmeye başladı.
Bu tutumu ne kadar süre devam ettirebileceği belli değil. Ancak savaşın uzadığı her günün Ukrayna için yeni yıkımlar getireceği ortada iken, Amerikan çıkarları için Rusya ile uzun süreli bir savaşa girişmek istemesi kolay değil. Böyle bir yola ancak kendisini devlet başkanı koltuğuna oturtanların baskısıyla girebilir. Buna rağmen süreç farklı olasılıklara halen açık görünüyor.
Yansıyan son haberlere göre, Zelenski Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile görüştüğünü kişisel Telegram kanalından duyurmuş. Bu gelişmenin ardından Ukrayna heyetinin Rus heyetle görüşmek için Minsk kentine gideceği açıklandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun Ukraynalı mevkidaşı Vladimir Zelenski ile görüştükten sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den müzakereler için Rus heyetini geri çekmemesini rica ettiğini söyledi. Peskob, Rus heyetin görüşmelere başlamak için hazır beklediğini de söyledi.
Görüşmelerden ne gibi bir sonuç çıkacağı henüz belli değil. Yine de görüşmeler ABD-NATO cephesi tarafından kösteklenmezse eğer, tarafların bir şekilde anlaşmaya varmaları mümkün görünüyor. Zira gelişmeler her iki tarafın da savaşı uzatmak istemediğine dair işaretler veriyor.
ABD-NATO-AB’den Rusya karşı taarruz
ABD ile suç ortaklarının geliştirdiği çok yönlü taarruz, esas meselenin Ukrayna olmadığını somut olarak gözler önüne seriyor. Ukrayna umurlarında olsaydı onu Rusya ile bir savaşa itmezlerdi. Ukrayna’yı ABD emperyalizminin hegemonya savaşının kurbanı olarak seçtikleri anlaşılıyor. Eski CIA şeflerinden birinin 2014’ten beri Ukrayna’da “Rus işgaline karşı direnişçi güçler” örgütlediklerini ilan etmesi, kirli hesapların yeni olmadığını gösteriyor.
ABD-NATO cephesi medya aracılığıyla da bir savaş yürütüyor. Ekonomik ambargo uygulayarak, ülkelerin hava sahalarını Rus havayollarına kapatarak, Rus merkez bankasının hesaplarını dondurarak, Rusya’yı uluslararası bankacılık sisteminin dışına atarak, siber saldırılarla Rus medyası dahil birçok kurum hedef alınarak ve diğer icraatlarla bir tür savaş histerisi ortamı yaratılıyor.
Batı cephesinin çatışmada oynadığı uğursuz rol, savaşın uzamasına zemin hazırlamak için attığı adımlarda belirginleşiyor. Ukrayna’ya ağır silahların sevk edilmesi, büyük bir mali kaynağın akıtılması, “Bu savaş uzun sürecek”, “Rusya nükleer silah kullanabilir” gibi açıklamalar yaparak yangına körükle gitmeleri, ABD cephesinin savaşı uzatmaya çalıştığına dair işaretler veriyor.
Ortamı daha da militarize etme çabalarının arttırıldığı, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine yapılan silah yığınağından anlaşılıyor. Bunun bir diğer işaretini ise, savunma harcamaları için 100 milyar euroluk ek bir fon ayıracaklarını ilan eden Almanya Başbakanı Olaf Scholz verdi. Bu ve benzer gelişmeler meselenin Ukrayna olmadığına, hegemonya çatışmasının şiddetlendirilmesi yönünde hazırlıklar yapıldığına işaret ediyor. Ukrayna savaşının uzun süreceği ‘kehanetleri” ve Zelenski yönetimini savaşı uzatması için kışkırtmaları Batılı emperyalistlerin savaş kundakçılığına devam ettiğinin göstergeleridir.
Çin ‘ekonomik savaşa’ karşı çıkıyor
Alman mevkidaşı Annalena Baerbock ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ülkesinin Ukrayna’daki sorunun çözümü için yaptırımların kullanılmasını kabul etmediğini söyledi.
“Gerçekler, yaptırımların uygulanmasının sorunu çözmeyeceğini ve yeni sorunlar yaratacağını, ekonomide herkes için zarara yol açacağını ve siyasi çözüm sürecini sekteye uğratacağını kanıtlıyor” ifadelerini kullan Yi, “Pekin yönetiminin Ukrayna’daki gelişmelere büyük önem verdiğini, gerginliğin azaltılmasına ve siyasi çözüme katkıda bulunacak tüm çabaları desteklediğini” vurguladı.
Bu arada Çin, ABD’nin Rusya karşıtı bir BM Güvenlik Konseyi kararı almasına da karşı çıktı.
Savaşın bu aşamasının önümüzdeki günlerde sona erdirilmesi ihtimal dahilinde olsa, hegemon güçler arasındaki gerilimin yeni bir evreye ulaştığını söylemek mümkün. Bu ise sürecin yeni çatışmalara gebe olduğunu, emperyalist kapitalist sistemin insan soyunun geleceğini tehdit eden çatışmaları her an tetikleyeceğini gösteriyor. Bu süreçte emperyalizme, kapitalizme, militarizme ve hegemonya savaşlarına karşı mücadeleyi geliştirmenin önemi de kat kat artmıştır.