Sıcak, daha sıcak, en sıcak

Gerçek ve kalıcı bir çözüm için ise insan soyunun kapitalizm belasından kurtulması gerekiyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Mart 2024
  • 16:30

Hava olaylarını tarif etmek için şu üç nitelemeyi -sıcak, daha sıcak, en sıcak- telaffuz etmeden geçemiyoruz. 2023 yılı, iklim ölçümlerinin başlamasından bu yana “en sıcak yıl” olarak kayıtlara geçti.  

Hava kayıtlarının tutulmaya başlamasından buyana ortalama sıcaklık hiçbir zaman 2023'teki kadar yüksek olmadı. Ölçümlere göre, 2023 yılı dünyada son 143 yılın en sıcak yılı oldu. Şu ana kadar 2016, 2018 ve 2022 yılları, hava durumu kayıtlarının başladığı 1881 yılından bu yana en sıcak yıllar olarak kabul ediliyordu.

2023 daha da sıcak

2023 sadece Avrupa’da değil, küresel olarak da AB'nin Copernicus’un (AB ve Avrupa Uzay Ajansı tarafından yönetilen yeryüzü inceleme programı) kayıtlara başlamasından bu yana en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti.

Copernicus verilerine göre, 1850-1900 yılları arasındaki sanayi öncesi referans dönemine göre sıcaklıklar 1,46 derece yükselmiş bulunuyor. 2023 yılı bir önceki rekorları 0,13 derece aşarak daha sıcak oldu.

Yılın başlarında Copernicus, 2023'ün yeni bir “negatif rekor” kırabileceğini ön görmüştü. Öyle de oldu. 2023, son 125 yılın en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti.

BM, “2023 yeni rekora imza attı” daha da sıcak

Copernicus'un yanı sıra Birleşmiş Milletler de iklim konferansı başlamadan önce hazırladığı ön raporda, 2023 yılını “sanayileşmeden bu yana muhtemelen en sıcak yıl” olarak tanımlamıştı. 2016 yılı sanayileşme sonrası en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmişti. 2018 yılı 2016’yı geride bırakmıştı. 2022 2018’i geride bırakmıştı. 2023 yılı ise hepsini geride bıraktı. Ancak bilim insanları 2024'te sıcaklık artışının 2023’ü de geride bırakarak daha sıcak olacağını tahmin ediyorlar.  

İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarını önlemek için, 2015 yılında Paris İklim Anlaşması'nda küresel ısınmanın iki derecenin altında tutulması, mümkünse sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5 dereceyle sınırlandırılması konusunda anlaşmaya varılmıştı.

Ne var ki, kapitalist şirketler “kâr, daha fazla kâr” uğruna gezegenimizi talan etmeye devam ettiler. Anlaşmaya imza atan kapitalist devletler ise “şirketlerin karı azalmasın” diye söz verdikleri hiçbir önlemi almadılar.  

BM'nin mevcut tahminlerine göre, sera gazı emisyonlarındaki artış göz önüne alındığında, dünya 2100 yılına kadar 2,5 ila 2,9 derecelik tehlikeli bir ısınmaya doğru yol alıyor.

Bu ise bir yandan kuraklığı, diğer yandan -birbirine zıt görünse de- sel ve çölleşmeyi tetikleyecek. Yanı sıra denizlerin su seviyesinin yükselmesi sonucu birçok yerleşim alanının sular altında kalmasına ve devasa nüfus hareketlerine yol açacak. Kısacası doğal afetler ve iklim felaketleri sonucu on, hatta yüz milyonlar yerlerinden olacak. Yıkım, yokluk, yoksulluk, açlık ve ölüm zirve yapacak.

Risk bu kadar ciddi iken, kapitalist devletler iklime dair imzaladıkları hiçbir anlaşmaya uymadılar. Uymaları da beklenmiyor. Hal böyleyken iklim felaketine sebep olanların önlem almasını beklemek abesle iştigaldir. Sorunun kaynağı olan küresel kapitalist sistemin sorunu çözme kabiliyeti yoktur.

Verili koşullarda kapitalist devletlerin ya da büyük şirketlerin önlem alması, ancak kitlelerin mücadelesiyle ciddi bir basınç yaratılması durumunda mümkün olabilir. Gerçek ve kalıcı bir çözüm için ise insan soyunun kapitalizm belasından kurtulması gerekiyor.