“Birileri başlangıç yapmak zorundaydı. Bizim yazdıklarımıza ve söylediklerimize diğerleri inanıyor. Onlar, sadece, kendilerini bizim yaptığımız gibi ifade etmekten çekiniyorlar.”
Direnişçi, genç bir üniversite öğrencisi olan Sophie Scholl idama götürülmeden önce söylemişti bunları.
2. Dünya Savaşı sırasında faşist Nazi rejimine karşı gelişen her hareket ölümle bastırılıyordu.
Sophie ve Hans Scholl kardeşler ve arkadaşları bir direniş grubu olan “Weiße Rose”nin birer üyesiydi. Grup, Yahudi katliamını anlatan kitaplar okunduktan sonra kuruldu. Münih Üniversitesi’nde ve çevre şehirlerde bildiri dağıtarak, duvarlara slogan yazarak, halkı faşist Hitler rejimine ve savaşa karşı direnişe çağırıyorlardı.
Gestapo tarafından fark edilen grup, gizlice izlenmeye alındı.
18 Şubat 1943’te Sophie ve Hans Scholl kardeşler Münih Üniversitesi’nde bildiri dağıtırken, tutuklandılar. Üç gün süren işkence ve sorgudan sonra, 22 Şubat’ta Sophie ve Hans Scholl ile Christoph Probst giyotinle idam edildiler. Grubun diğer üyeleri Kurt Huber, Willi Graf ve Aleksander Schmorell da daha sonra ölüme mahkum edilmişlerdir.
Kapitalist sisteme ve onun temsilcisi faşist rejimlere karşı işçi sınıfının kurtuluş mücadelesi için edinilen tarihsel deneyimleri ve kazanımları hafife almıyoruz, bilakis sahip çıkıyoruz. İşte bunlardan biride Scholl kardeşlerin mücadelesidir.
Sophie konuşmasına şöyle devam etmiştir:
“Dünyadan nasıl adalet bekleyebiliriz. Davalarını hakkıyla savunmaya çalışan bu kadar az kişi varken, ne kadar güzel güneşli bir gün... Ve ben gitmek zorundayım. Ama benim ölümüm niye sorun olsun ki, eğer insanlar bizim sayemizde uyanırlarsa ve harekete geçerlerse...”
Onların isimleri cesareti ve direnişi simgeliyor. Hepimiz Hans ve Sophie Scholl’uz.
Ölümlerinin 79. yıldönümünde Sophie ve yoldaşlarını anarken, tarih bize bir kez daha ezilen, sömürülen işçi sınıfına ve halklara baskı uygulandığını gördüğümüz her alanda mücadele etmemiz gerektiğini öğretiyor.
Kahrolsun faşizm, yaşasın direniş!
Stuttgart’tan bir KB okuru