Bir grup işçi 5 Mayıs günü sabah saat 8.30'da, şehir istasyonunda buluşarak Marx’ın doğum şehri olan Trier kentine doğru yola çıktık. Yol boyunca bu büyük öğretmenin yaşamı, bizlere bıraktığı eserleri ve işçi sınıfına kazandırdığı paha biçilmez yol göstericiliği üzerine sohbetler edildi.
Üç saat süren bir yolculuk sonunda Trier şehrine ulaştık. Brückerstr. 10 numaradaki evin önüne geldiğimizde, dünya işçi sınıfının bu büyük öğretmeninin çocukluğunu, gençliğini geçirdiği bu şehirde bu caddede ve bu evin her santimetresinde bıraktığı izlere rastlamak, hissetmek bizleri müthiş heyecanlandırdı.
Müze haline getirilen bu evin önünde, içeriye girebilmek için sırasını bekleyen, her biri dünyanın farklı bir tarafından gelmiş, ayrı ayrı dillerde konuşan, büyük bir ailenin bireyleri olan bu insanların yüzlerinde aynı heyecanı izlemek, sınıf kardeşliğini ve aynı sınıfa ait olmanın en güzel örneğini gösteriyordu bizlere.
Üç kat üzerine inşa edilmiş, bir avlu bir de küçük bahçesi olan Marx’ın doğumundan sonra 17 ay yaşadığı bu ev, 1904 yılında gazete arşivleri araştırılarak, Marx'ın babası tarafından 1818 yılında başka bir eve taşınırken gazeteye verdiği bir ilan üzerinden tesadüfen bulunmuştur. 1928 yılında Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) tarafından satın alınan bina, aslına bağlı restore edilerek
5 Mayıs 1931 yılında Karl Marx’ın 113. doğum günü vesilesiyle anıt ev haline getirilmiştir. 1933 yılında iktidara gelen Hitler faşizmi tarafından zorla gasp edilen bu bina Trier şehrinde basılmakta olan faşist bir gazetenin matbaası haline getirilmiştir. Hitler faşizminin yenilgisi sonrası 1947 yılında bina tekrar Karl Marx’ın anısına müze haline getirilmiştir.
Geçen sene Eylül ayından beri yeniden restore edilerek, Marx’ın 200. doğum günü 5 Mayıs tarihinde tekrar ziyarete açılmıştır. Karl Marx müzesi haline getirilen binada asıl olarak bilimsel sosyalizmin düşüncesinin tarihsel gelişimi, Marx’ın bu sürece ilişkin hem teorik hem de pratik çalışmaları birçok orjinal belgelere dayanılarak sunulmaktadır. Ayrıca Marksizm düşüncesinden esinlenilerek dünyanın birçok ülkesinde gerçekleşen başta 1917 Ekim Devrimi olmak üzere 1918 Alman Devrimi ve Çin, Küba, Vietnam devrimleri de yaygın olarak sergilenmektedir. Yanısıra Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin bütün bir tarihi de sergilenmektedir.
Her katı, tarihsel akış dikkat alınarak düzenlenmiş olan bu müzede, farklı uluslardan kadın-erkek, genç-yaşlı yüzlerce insanın bilimsel sosyalizm düşüncesinin bu mükemmel tarihsel eserleri karşısında hissettikleri bu ortak heyecan; Marksist teorinin ve onun yaratıcısı olan bu büyük öğretmeninin, dünya proletaryası için paha biçilmez değerini ve onun yarattığı etkinin ne kadar kuşatıcı olduğunu göstermeye fazlasıyla yetmektedir.
Binanın avlusunda Marx’ın sevdiği klasik müzikleri ustaca sunan bir koronun Enternasyonal Marşı’nı dünyanın farklı dillerinden seslendirmesi heyecan ve coşkuyu doruğa çıkartırken birçok insan ise Enternasyonal Marşı’nı koronun sunamadığı dillerden söyleyerek enternasyonalizmin en güzel örneğini ortaya koymuştur.
Çin tarafından müzeye hediye edilmiş olan, bahçedeki Marx’ın büstü de; inanç ve kararlığın bir ifadesi olarak toplu halde yumruklar havada resim çektirilen ve kardeşleşmenin ete kemiğe büründüğü bir alan olmasıyla müze içerisinde duygusal anların yaşandığı özel yerlerden birisidir.
Ayrıca müze dışında her taraf, proletaryanın bu büyük ustasının resimleriyle donatılmış; alanlarıyla, sokaklarıyla, mekanlarıyla, onun anısına müzik dinletileriyle panelleri ile koca bir şehir etkinliğine dönüşmüştür. Bu etkinliklere katılan farklı uluslardan işçiler şahsında “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz” çağrısı bir kez daha tarihin yarattığı bu en büyük öğretmenin 200. doğum gününde ete kemiğe bürünmüştür.
Mülheim’dan sınıf devrimcileri