İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu, Paris'te “İbrahim Kaypakkaya ve ‘71 devrimci kopuşu” başlığıyla panel düzenledi. İbrahim Kaypakkaya'nın katledilmesinin 50. yıldönümünde yapılması planlanan etkinlik, Paris'te Partizan emektarlarından Dursun Dayı'nın hayatını kaybetmesi nedeniyle ertelenmişti. Bundan dolayı 4 Haziran günü gerçekleştirilecek panele çağrı amacıyla yeniden afişleme çalışması yapıldı.
Paris’teki Dersim Derneği'ndeki etkinlik için salona, “Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! / TKİP” imzalı pankart ve ‘71 devrimci kopuşunun sembol isimleri İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ile Mazlum Doğan'ın resimleri asıldı. Salon girişinde BİR-KAR standı açıldı.
Etkinlik İbrahim Kaypakkaya başta olmak üzere devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler için yapılan saygı duruşu ile başladı. Ardından etkinlikte BİR-KAR adına selamlama konuşması yapıldı. Konuşmada, 3 Haziran günü Paris Komünarları'nın katledildiği duvarda anma olduğu, 4 Haziran günü Kaypakkaya için bir araya gelindiğine dikkat çekildi ve tarihin her döneminde, dünyanın her yerinde devrim mücadelesinde katledilenlerin olduğunu ve anıldığını ancak Kaypakkaya'nın ‘71 devrimci kopuşunun parçası olarak ayrı bir yerde vurgulanması gerektiğini ifade etti. Selamlama konuşmasının ardından sunuma geçildi.
‘71 devrimci kopuşu tarihsel kazanım ve mirasımızdır!
Seminerde yapılan sunumda ‘71 devrimci liderlerinin, ‘71 Devrimci çıkışını, dolaysıyla devrimi temsil ettiği, Türkiye de devrimciliğin başlamasına bu üç liderin ve yoldaşlarının öncülük ettiği belirtildi. Bu çıkışla geleceğe devrimci bir miras bırakıldığı, Kaypakkaya’nın ise o dönemin özgün koşullarında siyasal ve teorik tahlilleriyle bu mirasın oluşumunda farklı yerde durduğu ifade edildi.
Devrimci kopuşun ardından 50 yıl geçtiği belirtilen sunumda, elli yılın ardından ve bugün gelinen aşamada ‘71 devrimci hareketinin gerisine düşüldüğü, bu tarihsel çıkışla yaratılan devrimci miras ve değerlerin ağırlıklı olarak tüketilmesi noktasına gelindiği belirtildi. “Bunun tesadüf olmadığı gibi niyetlerle de alakalı olmadığı” belirtilen sunumda, devrimci mirası ve değerleri yaşatmanın, ancak onu işçi sınıfı devrimciliği ekseninde yeniden üretmekle mümkün olabileceği, bunun başarılmadığı durumda, o geçmişin gerisine düşmek ve yaratılan devrimci mirası tüketmek kaçınılmaz bir akıbet olarak yaşandığı dikkat çekildi.
Türkiye sol hareketinin yaşadığı elli yıllık evrimin ardından, ana gövdesiyle tasfiyeci süreçler içinde tükenerek tümden reformist ve parlamenterist bir çizgiye oturmuş olduğu, ‘71 devrimcilerinin devrim adına yükselttikleri bayrağın, solun ezici bir bölümü tarafından terkedilip gerisin geri TİP çizgisine dönüldüğü ve TİP parlamentarizminde karar kılındığı belirtildi. ‘71 mirasının devrimci özünün yaşatılması ve yarınlara taşınmasının, mevcut tablo üzerinden çok daha büyük bir önem kazandığına işaret edildi.
Sunumun devamında ‘71 devrimci çıkışını olanaklı kılan tarihsel birikim özetlendi. Bu çerçevede dünyadaki büyük hareketliliğin yanı sıra Türkiye’de ‘60’lı yılların büyük sosyal uyanışı ve mücadelesi, solun bu dönemde kitleselleşip meşrulaştığı özetlendi. Bu dönemdeki sosyal mücadelenin merkezinde işçi sınıfı durduğu halde işçi sınıfının devrimci partisi olmadığı, döneme burjuva sosyalizminin damga vurduğu anlatıldı.
Gençlik hareketi içinde yetişmiş kadroların, parlamentrist, reformist ve darbeci gelenekten koparak THKP-C, THKO ve TKP-ML’nin oluşumuna öncülük ettikleri, bu örgütlerin bu kopuş süreci içinde şekillendiği belirtildi. Tarihi önemdeki bu adımın devrimci hareketin doğumu olduğu belirtildi. Kaypakkaya’nın, tarihimizin en önemli devrimci önderlerinden olduğu vurgulanan sunumda, ‘71 hareketi içinde ‘60 sol hareketinden en köklü biçimde kopuşu da Kaypakkaya’nın başardığı, Kemalizm ve ulusal sorun alanında burjuva ideolojisinin ‘60’lar sol hareketi üzerindeki büyük hegemonyasını kıran kişinin de Kaypakkaya olduğu vurgulandı.
“Türkiye’de ‘60’lı yılların büyük sosyal uyanışına, düzen sınırlarını ve kurumlarını aşamayan burjuva sosyalizminin damgasını vurduğu bir dönem oldu” denilen sunumda, bu dönemin ‘71 Devrimci Hareketi’nin çıkışıyla kapandığını, ‘70’li yıllardaki büyük halk hareketine ise, ufku demokrasiyi ve bağımsızlığı aşamayan devrimci küçük-burjuva sosyalizminin damgasını vurduğu, her iki dönemin de kapandığı ifade edildi. Yeni dönemde ancak geçmişle hesaplaşarak yürünebileneceği, bunun başarılmadığı durumda geçmişin gerisine düşüleceği komünistlerin ilk çıkış evresindeki belirlemeleri olduğu ve zamanın da bunu doğrulamış olduğu ifade edildi.
“Bugünkü sol hareket tablosu, bunu fazlasıyla doğrulamış, son seçim süreci ise sol hareketin hemen tüm gövdesiyle reformist ve parlemantarist bir kimliği tümüyle sindirdiğini kanıtlamış bulunuyor” denilen sunumda ‘71 devrimci mirasınının ve değerlerinin devrimci sınıf partisi tarafından temsil edildiği vurgulandı.
***
Sunumun ardından kısa bir ara verilerek ikinci bölüme geçildi. İkinci bölümde katılımcı dost örgütlerin katkı ve tartışmaları ile başladı. MKP temsilcisi Kaypakkaya'nın önemine dair sözlerini, parlamentonun kullanımının önemine bağlayarak tamamladı. 12 Eylül sonrası hesaplaşmanın da olduğunu savunarak, bu açıdan geleneklerinin mücadeleyi sürdürdüğünü ifade etti.
TKP/ML temsilcisi ise “TKİP Kaypakkaya'ya niye özel ilgi gösteriyor, Kaypakkaya neden anılıyor” diyerek “şaşkınlığını” ifade ederek sözlerine başladı. Kaypakkaya'nın partisi var ve bugün hala mücadele ettiğini ifade ederek, bu etkinliğin arkasındaki “niyeti sorguladığını” ifade etti. “Pragmatik kaygılar” güdüldüğünü iddia ederek sözlerini tamamladı.
Teori ve Politika dergisinden bir katılımcı ise bu konuda hareketin yazılarına kendilerinin de yer verdiğini ifade ederek anlamlı çalışmalar olduğunu ifade etti. Teori ve Politika temsilcisi Kaypakkaya'nın politik marksist olarak özgün olduğunu ve marksist bir örgüt için tarih üstü devrimci özne tartışmalarına dair yaklaşımını ifade etti. Bunun üzerinden TKİP'nin sınıf vurgusuna dair sorusunu aktardı.
Bir katılımcı da seçimde sadece teorik değil pratik açıdan da eksiklerle dolu olduğunu, devrimcilerin kitlelere gitmekte özeleştiri yapması gerektiğini belirtti. “Gezi direnişindeki kitle hala orda duruyor, biz onları kazanamıyoruz” dedi.
Odak temsilci ise sosyalist örgütlerin ortak hareket etme kültürü geliştirmesi gerekliliğini vurguladı ve "yoksa zayıf olanın güçlü olanın arkasında yedeklenmesinin kaçınılmaz olacağını" ifade etti.
Öncü Partizan temsilcisi de söz alarak “seçimlerdeki hayal kırıklığı” söyleminin bu salondaki kitleye uygun olmadığını ifade etti. Yaratılan geniş atmosferdeki parlamenterist algının seçimlerden Erdoğan çıkmasına rağmen kitlelerin devrimci bir mücadeleye yüzünü dönmesini engellediğini ifade etti.
Sunum çerçevesinde yapılan eleştiri, tartışma ve sorular yanıtlandı. Bu çercevede silahlı mücadele, legalite-illegalite, parlementer mücadele, reform ve devrim mücadelesi, sınıfın tarihsel rolü, sosyalizmin ütopyadan bilime nasıl geçtiği vb. konular üzerinde konuşuldu ve etkinliğe katılan konuşmacıların görüşleri, eleştiri ve soruları yanıtlandı. Yanı sıra dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yeni bir devrimci yükselişin yaşanacağına, adım adım bu dönemin yaklaşmakta olduğuna dikkat çekildi, bunun proleterya sosyalizmi dönemi olarak yaşanacağı vurgulandı. Devrimci sınıf partisinin bu döneme hazırlandığı vurgulanarak etkinlik bitirildi.
Kızıl Bayrak / Paris