Kolombiya’da işçi-emekçi yoksulların eylemleri devam ediyor. Sermaye devleti koronavirüs salgınıyla başlayan karantina önlemleri kapsamında sokağa çıkmayı sınırlayıp, sözde sosyal yardımları devreye sokmuştu.
Sokakta seyyar satıcılık, zanaatkarlık yapanlar ya da hizmet alanında çalışanlar koronavirüs salgınının ardından gelen kısıtlamalarla yoksulluktan açlığa itildiler. İşlerini kaybedenler gıda için sosyal yardıma bağlı hale gelirken, devletin sözde yardım sisteminin tam bir fiyasko olduğu görüldü. “Evde dayanışma” adı verilen sistemde devlet, ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırmayı vaat etmişti. Fakat yardım gönderilen bölgelerde ihtiyaç sahibi halkın yarısına dahi yeterli yardım ulaştırılmıyor. Maddi yardım için telefon aplikasyonu üzerinden sistem kurulurken emekçi halkın büyük bir çoğunluğunda akıllı cep telefonlarının olmadığı gerçeği yok sayılıyor. Belediye başkanları belediye web sitelerine kayıt olmadıkları için emekçileri suçluyor, hatta dalga bile geçiyorlar.
Yetersiz yardımlarla görüntüyü kurtarmaya çalışan sermaye iktidarı tarafından işçi ve emekçiler açlığa ve ölüme terkedildiler. Evde aç insanların olduğunu göstermek için kırmızı bez takılarak işaretler veren emekçiler, nisan ayının son haftasında tepkilerini örgütlü şekilde dile getirmeye başladılar. İki gün önce Robledo bölgesinde sadece 450 yiyecek paketi dağıtılınca öfke patlamaya dönüştü. Emekçiler devlet yetkililerine tepki göstererek, sokaklara barikat kurmaya başladılar.
Ülkenin ikinci en büyük şehri olan Medellin’de de işçi ve emekçiler bir haftadır otobüs durağı blokajları, sokak gösterileri, camlardan tencere-tava çalma eylemleri yapıyorlar. Eylemciler TransMilenio tren hattının Bogota’daki istasyonlarını da engellediler. Bogota’nın banliyölerinden Ciudad ve Bolivar mahallelerinde balkon ve pencerelerden tencere-tava konserleri ve protesto mitingleri gerçekleştirildi. Eylemlerde daha fazla yiyecek ve ödenek talebi öne çıkıyor.
Bogota ve Cali gibi diğer şehirlerde de gösteriler gerçekleşiyor. La Buitrera’da eylemcilere katılan çiftçiler, belediye başkanının ofisi önünde eylem yaptılar. Birçok yerde araba lastikleri yakılarak ana caddelerde eylemler gerçekleştiriliyor.
Sermaye düzenini savunan belediye başkanları emekçi halkın açlığını yok sayıyorlar. Medellin Belediye Başkanı Daniel Quintero, isyan karşısında klasik bir burjuva temsilcisi olduğunu gösterip, eylemcileri suçladı: “Bunlar, kamusal düzensizliğe neden olmak için yaşadığımız durumdan yararlanmak isteyen haydutlar.” Oysa eylemlerdeki talepler ve açlığın simgesi kırmızı bezlerle yürünmesi durumu açıkça ortaya koyuyor.
Aktivistlere yönelik sistematik suikastlar
Kolombiya’da koronavirüs kısıtlamaları koşullarında açlık isyanları yaşanırken, ülkenin diğer bir bölgesinde de aktivistlere yönelik suikastlar sürüyor. 2 Mayıs’ta Uenseslao Guerrero isimli bir eylemci evinden kaçırılarak katledildi. Bu, 2020’nin başından bu yana işlenen 84. cinayet. 30 Nisan’da da başka bir yerel topluluk lideri olan Alvaro Narvaez ve ailesinin üç üyesi silahlı adamlar tarafından öldürülmüştü. Koronavirüs sınırlamalarında sokakta ihtiyaçlarını almaya çıkanlara ceza yağdıran polisler, iş silahlı faşist çetelerin suikastlarına gelince kıllarını kıpırdatmıyorlar.
Polis tacizi artıyor
Yalnızca bununla da kalmıyor. Sermayenin kolluk güçleri aşırı yetkilerle donatıldıkları salgın koşullarını açıkça istismar da ediyorlar. İşçi ve emekçilere daha yoğun şiddet uygulayan polis, halkı korkutmak için keyfi cezalar yazarak, baskıyı artırıyor. İki farklı şehirde son günlerde yaşanan polis tacizi vakalarıysa bunun bir diğer yanı. Bosa bölgesinde polisler sokakta tek başına olan bir kadını taciz ederek zorla polis otobüsüne bindirdiler. Mağdur kadın, polisin cinsel ilişkiye girme “önerisi” yaparak taciz ettiğini ifade etti.
Başka bir kadın da Cali şehrinde polis tacizine uğradı. Motorlu polis devriyesi 20 dakika boyunca kadını arkadan takiple taciz etti. Olay, polislerin önce laf atıp ardından takip etmeye başladıkları kadının şikayetiyle ortaya çıktı.
Ellerindeki yetki sayesinde cezasız kalan polis vb. güçler, kadına yönelik şiddet ve taciz suçlarında başı çekiyorlar. Sözde toplum güvenliği için istihdam edilen, fakat gerçekte sömürü düzenini korumaktan başka bir işlevi olmayan kolluk güçleri, kadınları taciz ederek, insanlara keyfi cezalar yazarak, sinmiş bir korku toplumu yaratmaya çalışıyorlar. Fakat aynı Kolombiya’da emekçi halkın isyanları bu korku atmosferinin parçalandığını da gösteriyor.