İspanya yargısının Katalan liderlere hapis cezası

İspanya ile Katalonya arasındaki sorun, geçmişe dayanan ulusal bir sorundur. İspanya’nın eskiye dayanan sömürgeci geleneğindeki despotlukla Katalanların ayrılmasına “rıza” göstermeyeceği, Ekim 2017’de yapılan referandum ve 14 Ekim’de sözde yargılama ile Katalan liderlere verilen cezalar ile bir kez daha açığa çıkmış bulunuyor. Emperyalist kapitalizm çağında burjuvazi, ulusal sorunu -çözmek bir yana- döne döne yeniden yaratır. Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Katalonya’da olduğu gibi dünyanın birçok yerinde de yaratmaya devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 24 Ekim 2019
  • 20:33

İspanya Yüksek Mahkemesi, 2017’de yapılan bağımsızlık referandumunu düzenleyen Katalan liderlere halkı isyana teşvik etme suçlamasıyla 13 yıla kadar değişen hapis cezaları verdi.

Ekim 2017’de Katalan yönetimi, Katalonya’nın bağımsızlığı için bir referandum gerçekleştirmişti. Referandumdan önce İspanya Yüksek Mahkemesi, referandumu anayasaya aykırı ve illegal ilan etmişti. Buna rağmen gerçekleştirilen referandumda Katalanların ezici bir çoğunluğu bağımsızlıktan yana oy kullanmışlardı.

Akabinde Pedro Sanchez liderliğindeki İspanya merkezi hükümeti, Katalan hükümet üyesi olan 12 politikacı hakkında tutuklama kararı çıkartmıştı. Haklarında tutuklama kararı çıkarılan 12 kişiden 3’ü yurtdışına çıkmış, 9’u ise tutuklanmıştı.

İspanya Yüksek Mahkemesi, 9’u tutuklu bulunan 12 Katalan politikacı hakkındaki mahkeme sürecini, Şubat 2019’da resmen başlatmıştı. Katalan liderlerin Madrid’deki yargılanması, 16 Mart Cumartesi günü İspanya’nın başkentinde on binlerce göstericinin katıldığı yürüyüş ile protesto edilmişti.

Yargı süreci televizyonda “canlı” yayınlanmış, Katalan liderlerin ve avukatlarının savunmalarına çok az yer verilmiş, verildiği kadarıyla da özünden koparılıp aleyhte görüntüye dönüştürülmeye çalışılmıştı. Buna karşın iddia makamının iddiaları kesintisiz verilmiş, aleyhte tanıklık eden polislere saatlere varan açıklamalar yaptırılmıştı.

Bu trajikomik “yargılama”, İspanya basınında olduğu gibi, diğer Avrupa ülkelerinin basınında da “sözde yargılama” olarak kendine yer bulmuştu. Şubat 2019’da başlayan “yargılama” Haziran 2019’da sona ermişti. O günden bu yana bütün taraflar “yüksek yargı”nın vereceği kararı bekliyordu.

Ve nihayet 14 Ekim 2019’da beklenen karar açıklandı.

Katalan liderlere 9 ila 13 yıla kadar varan hapis cezaları

2019’un Haziran ayında sonuçlanan dört aylık yargılamanın kararını 3 ay sonra açıklayan İspanya Yüksek Mahkemesi, 2017’de yapılan bağımsızlık referandumunu düzenleyen Katalan liderleri halkı isyana teşvik etme suçlamasıyla, 9 ila 13 yıla varan hapis cezaları ile cezalandırdı. Cezalandırılanlar arasında eski Katalan hükümetinin Kültür Bakanı Jordi Cuixart, Hükümet Sözcüsü Jordi Turull, İçişleri Bakanı Joaquim Forn, Dışişleri Bakanı Raül Romeva, Çalışma Bakanı Dolors Bassa, Adalet Bakanı Carles Mundo, Kamu İdaresi Bakanı Meritxell Borras, Ticaret Bakanı Santi Vila, Egemenlik Bakanı Josep Rull ve Katalonya meclisinin eski başkanı Carme Forcadell de var.

Katalonya eski başkanı Carles Puigdemont ise aranan 4 diğer politikacıyla birlikte 2017’nin sonlarında İspanya’dan ayrılmaları nedeni ile yargılanamadılar. Ancak Puigdemont hakkında yeni bir tutuklama kararı çıkarıldı. Şu anda Belçika’da yaşayan Puigdemont’un Belçika tarafından tutuklanıp İspanya’ya verilip verilmeyeceği ise belirsizliğini korumaya devam ediyor.

Mahkeme kararının açıklandığı gün başlayan gösteriler

Kararın açıklandığı gün olan 14 Ekim Pazartesi’den başlayan gösteriler hızını kesmiş olsa da devam ediyor. Hava alanını bloke edilmesinden sokakların hıncahınç dolmasına kadar, her taraf eylem alanına dönüştü adeta. Cuma gününden başlayarak bütün Katalonya’da genel grev çağrısı yapıldı. Yalnızca Barcelona’da genel greve katılım yarım milyonun üzerindeydi. Katalonya çapında bu sayı bir milyonun üzerindeydi.

Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken, diğer taraftan dört yıl içinde dördüncüsü yapılacak olan erken genel seçimler, Katalonya dahil İspanya’nın gündemini belirliyor. Burjuva partileri dört yıl içerisinde dördüncü defa seçime giderek, artık eskisi gibi yönetemez durumda olmalarını beyan etmiş oluyorlar.

28 Nisan 2019 Pazar günü İspanya’da yapılan erken genel seçimlerde Başbakan Pedro Sanchez’in liderliğindeki İspanya Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) birinci parti olmuştu. Oyların yüzde 29’unu alan PSOE, mutlak çoğunluğu sağlayamamasına rağmen, son on bir yılın en iyi sonucunu alarak, parlamentodaki 350 sandalyeden 123’ünü kazanmıştı. Bu, koalisyon hükümeti veya yeniden azınlık hükümeti anlamına geliyordu. Zira salt çoğunluğu sağlaması için 176 sandalye kazanması gerekiyordu. Ne var ki, 28 Nisan seçimlerinden bu yana ne bir azınlık ne de bir koalisyon hükümeti kurulabildi. Bu nedenle 10 Kasım Pazar günü İspanya yeniden erken genel seçime gidiyor.

Erken genel seçime giden yolda bir dizi yasak

İspanya Seçim Kurulu, cezalandırılan Katalan siyasetçiler ile yurtdışına bulunan politikacılara destek amaçlı Katalonya’da kamu binalarına asılan pankart ve sarı kurdelelerin kaldırılması kararından sonra, basında kullanılan birtakım ifadeleri de yasakladı. Seçim Kurulu’ndan yapılan açıklamaya göre, Katalonya resmi televizyonu TV3 ile radyosunun kullandığı “siyasi tutuklular” ve “sürgündeki başkan” ifadelerinin seçim kampanyası süresince kullanılamayacağına hükmedildi. Sağcı Vatandaş (C’s) partisinin şikayetini kabul ederek basın kuruluşlarına söz konusu yasağı getiren Seçim Kurulu, “siyasi ve sosyal çoğulculuk ilkesinin yanı sıra, kamuoyunu seçim dönemlerinde ulaşması gereken bilgilerin eşitliği ve tarafsızlığından dolayı” bu kararı aldığını duyurdu.

Görünen o ki hem İspanya’da ve hem de Katalan özerk bölgesinde bu çelişki ve çatışmalar çetrefilleşerek devam edecek. Katalanlar mücadelelerinden vazgeçmeyecekleri gibi, İspanyol burjuvazisi de konumu gereği geri adım atmayacak/atamayacak.

“Emperyalizm çağı ulusal sorunu şu veya bu ülkeye ilişkin bir iç özel sorun olmaktan çıkarmış, onu dünya ölçüsünde genelleştirmiş, böylece çözümünü de ezilen halkların dünya ölçüsünde emperyalizmin baskı, sömürü ve köleliğinden kurtuluşu genel sorununa bağlamıştır. Burada hem sorunun kaynağı, hem yeni biçimi ve kapsamı, ve hem de çözümüne ilişkin temel önemde belirlemeler iç içedir. Çağımızda ulusal sorunun kazandığı bu yeni nitelik ve muhteva anlaşılmaksızın, sorunun doğru bir biçimde ortaya konulabilmesi ve dolayısıyla başarılı bir çözüme bağlanması olanaklı olamaz.” (Parti programımızda ulusal sorun I, www.tkip.org)

İspanya ile Katalonya arasındaki sorun, geçmişe dayanan ulusal bir sorundur. İspanya’nın eskiye dayanan sömürgeci geleneğindeki despotlukla Katalanların ayrılmasına “rıza” göstermeyeceği, Ekim 2017’de yapılan referandum ve 14 Ekim’de sözde yargılama ile Katalan liderlere verilen cezalar ile bir kez daha açığa çıkmış bulunuyor. Emperyalist kapitalizm çağında burjuvazi, ulusal sorunu -çözmek bir yana- döne döne yeniden yaratır. Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Katalonya’da olduğu gibi dünyanın birçok yerinde de yaratmaya devam ediyor.

A. Vedat Ceylan