Emperyalist güçler ve siyonistler uzun süreden beridir Filistin davasını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Bu amaçla vahşi katliamlardan sahte barış vaatlerine kadar uzanan her yola başvurdular. Bölgedeki Amerikancı rejimleri bu suça ortak ettiler ancak kirli emellerine ulaşamadılar. Tüm girişimleri Filistin halkının direnişine tosladı.
Ağır bedeller pahasına da olsa kararlılıkla sürdürülen bu direniş emperyalist-siyonist güçleri diken üstünde bırakıyor. Direnişin tasfiye edilmesi için çaba sarf eden şeriatçı Körfez rejimleri, Filistin halkına karşı işlenen suçlara ortak oluyorlar. Körfez’in ırkçı-siyonistleri dost, İran’ı düşman ilan eden şeyh-ağa-kral-emir takımı, Filistin davasının oldu-bittiye getirilip tasfiye edilebilmesi için adeta petro-dolar boca ediyor.
Siyonist damadın hezeyanları
ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması emrini veren Donald Trump, iliklerine kadar ırkçı-siyonist olan damadı Jared Kushner’i İsrail çıkarlarını savunmakla görevlendirdi. Sık sık İsrail’i ziyaret eden Kushner, gırtlağına kadar rüşvet-yolsuzluk batağına saplanmış bulunan Binyamin Netanyahu’ya destek veriyor.
Irkçı-faşist Netanyahu’nun emriyle Filistin halkına saldıran İsrail ordusu katliam yaparken açıklama yapan Trump’ın damadı, “barış planı” nakaratını yeniden piyasaya sürdü. Son iki yıldır geliştirilen planı (Asrın Anlaşması), barışın inşası için iyi bir başlangıç noktası diye yutturmaya çalışan Kushner, “Üzerinde çalıştığımız çerçeve gerçekçi, icra edilebilir ve iki tarafı da daha iyi bir noktaya taşıyacak bir şey olacak.” iddiasını ortaya attı.
Trump yönetimi İsrail katliamlarına destek verdiğini ilan ederken, Kushner, Ramazan ayından sonra barış planının açıklanacağı “müjdesi” veriyor. Siyonistlerin tüm cinayetlerine destek veren, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden, “Golan Tepeleri İsrail topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır” zırvasını ortaya atanlar, utanmadan barıştan söz ediyorlar.
Damat Kushner’in İsrail için “güvenli Ortadoğu” vaat eden planı, Filistin halkının davasından vazgeçeceğini, bazı kırıntılar karşılığında direnişin tasfiye edilebileceğini var sayıyor. Bu varsayımla, yurdunu işgalden kurtarıp özgür-onurlu bir yaşam kurmak için direnen Filistin halkıyla alay ediliyor. Kushner’in küstahlığı, ABD-İsrail-Körfez şeyhleri koalisyonu tarafından dayatılan “Asrın Anlaşması”nın başarıya ulaşacağının var sayılmasından kaynaklanıyor.
Filistin halkı Sina Çölü’ne, toprakları İsrail’e…
Kushner’in “barış planı” diye yutturmaya çalıştığı “Asrın Anlaşması”, İsrail işgalinin tüm Filistin topraklarına yayılmasını hedefliyor. Oysa bu hedefe ulaşılabilmesi için, Filistin halkının davasından vazgeçmesi gerekiyor. Buna göre başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devleti kurma mücadelesi terk edilmeli, mülteciler geri dönüş hakkından vazgeçmeli, Filistin halkı Sina çölünde kurulacak gettolarda yaşamaya razı olmalıdır.
Emperyalistlerin desteğiyle Filistin topraklarının %90’ına yakınını gasp eden siyonistler, son bir hamle ile geri kalan kısmı da işgal etmeyi hedefliyorlar. Bu küstahlığı “barış palanı” diye yutturmak isteyen emperyalist-siyonist güçler, şeriatçı körfez rejimlerini kullanarak hedefe doğru yol alabileceklerini sanıyorlar. Petro-dolarların yanı sıra dini de kullanarak ABD-İsrail planına hizmet etmek için can atan bu ucube rejimler, siyonistlerle gizli yürüttükleri ilişkileri açık hale getirdiler. Hiçbir koşulda hedeflerine ulaşmaları mümkün olmasa da, Filistin halkı üzerindeki basıncı arttırmaya devam edecekler. Direnenleri havuç-sopa politikasıyla ezmeye, işbirlikçileri palazlandırmaya çalışacaklar.
Halkın direnişi bu kepazeliğe geçit vermeyecek!
Filistin halkı, “Asrın Anlaşması” adıyla anılan kirli planın ne anlama geldiğini, neleri hedeflediğini biliyor. Bazı işbirlikçi kesimler olsa da, Filistin’deki örgütlerin hiçbiri bu planı açıkça kabul etmiyor. Silahlı direnişi sürdüren örgütler ise, bu plana geçit vermeyeceklerini bir süre önce ilan etmişlerdi.
İsrail’in cinayet işlemesine rağmen, gerici dönüş hakkı eylemleri aylardır devam ediyor. Bu eylemlerde gösterilen ısrar, sadece örgütlerin değil, halkın da geri dönüş hakkını ölümüne savunduğunu kanıtlıyor. Bu koşullarda ne İsrail ordusunun kurşunları ne Amerikan’ın bombaları ne Körfez şeyhlerinin petro-dolarları Filistin halkının direnişi karşısında başarıya ulaşabilir.
Filistin sokaklarından medyaya yansıyan tepkiler, “Asrın Anlaşması”nın kabul görmesinin imkansız olduğunu ispatlar niteliktedir. Filistin halkı sadece emperyalist-siyonist saldırganlara değil, onlarla suç ortaklığı yapan gerici-şeriatçı rejimlere karşı biriken öfkesini de dile getiriyor.
Bu kirli plan, yazık ki Filistin halkının sorunlarını, acılarını derinleştirecek. Ödenen bedelleri ağırlaştıracak. Ama bu, “Asrın Anlaşması”na boyu eğileceği, direnişten vazgeçileceği anlamına gelmiyor. Tersine siyonist işgale, zorbalığa, katliamlara karşı daha kararlı bir direnişin boy vermesine zemin hazırlayacaktır.
Öncelikli hedefi Filistin olsa da bu saldırı bölgenin tüm halklarını kapsıyor. Filistin halkının direnişi bu uğursuz anlaşmayı tarihin çöplüğüne havale edecektir. Tüm ilerici-devrimci güçler ise hem anlaşmaya karşı çıkmak hem Filistin halkının direnişiyle enternasyonal dayanışma ağları kurmak sorumluluğuyla karşı karşıya bulunuyorlar.