Arjantin'in kısa süre önce başa geçen faşist/şarlatan Devlet Başkanı Javier Milei, ilk icraatıyla Arjantin pesosunu devalüe etti. Ardından çarşamba akşamı yaptığı "ulusa sesleniş/cadena nacional'' konuşmasında saldırı programının detaylarını açıkladı. Tüm radyo ve televizyon kanalları tarafından yayınlanan konuşmasında “mevcut kira yasasının yürürlükten kaldırılması, daha esnek bir iş yasası, turizm acenteleri tekelinin kaldırılması, Aerolineas Argentinas havayolu şirketi gibi devlete ait şirketlerin özelleştirilmesine yönelik hazırlıklar da dahil olmak üzere, 70/2023 sayılı Kararname’nin toplam 30 tedbir içerdiğini” söyledi.
“Döviz açığının kapatılması için fiyatların daha çok yükselmesi ve iç pazarın daralması pahasına bugün itibariyle ihracatı yasaklamak yasaktır'' diyen faşist demagog, Arjantin'in yeniden önde gelen bir ihracat ülkesi haline getirileceğini, ülkenin ekonomik çerçevesini belirleyen 300'den fazla yasanın yürürlükten kaldırılacağını ya da modernize edileceğini ilan etti.
Milei'nin konuşmasını haberleştiren muhafazakar Alman gazetesi Die Welt, “Arjantin'in ekonomik geleceğine ilişkin gerçek güç mücadelenin bu kararname ile yeni başladığını” yazdı.
Konuşmadan saatler önce başkent Buenos Aires'te toplanan binlerce kişi Milei hükümetine karşı bir gösteri düzenledi.
Muhafazakar güvenlik bakanı Patricia Bullrich, yolların kapatılması bahanesiyle güvenlik güçlerini harekete geçirmekle yetinmeyerek, sokak blokajlarına katılan göstericileri sosyal yardımları kaybetmekle tehdit etti. Sendika temsilcileri Bullrich'i protestoları kriminalize etmek ve grev hakkını baltalamaya çalışmakla suçladı.
Ancak Milei'nin, akşam geç saatlerde yaptığı konuşmanın ardından kendiliğinden gelişen tepkiler başkentin birçok mahallesinde ve Buenos Aires'i çevreleyen eyalette, Güney Amerika'da geleneksel bir uygulama olan ve “protestolarda tencerelere kaşık vurma” anlamına gelen "cacerolazos" sesleri duyuldu. Binlerce kişi, ilan edilen sosyal yıkım saldırısını protesto etmek için kendiliğinden şehir merkezine akın etti. Kongrenin önündeki çitlere tırmanan birçok eylemci genel grev çağrısında bulundu.
***
Uzun süredir iktidarda olan Peronistler ülke ekonomisini tam bir yıkıma sürüklediler. “Sol/sosyalist” maskeli Peronistlerin başarısızlığını istismar eden Milei, “yüzde 45'lik yıkıcı yoksulluk oranı, yüzde 62'lik feci çocuk ve genç yoksulluğu, yüzde 200 yıllık enflasyon” gibi sorunları seçim propagandasında pervasızca kullandı. Faşist demagojisinde daha çok özelleştirme ve daha çok kuralsız çalışmayı içeren ultra-liberal ekonomi politikaları bir çözüm olarak pazarladı.
Buenos Aires merkezli bağımsız ekonomi danışmanı Carl Moses die Welt'e yaptığı açıklamada, “Milei ultra-liberal politikası konusunda gerçekten ciddi görünüyor. Eğer paket kabul edilirse bu, dünya çapında ilgi çekecek ultra-liberal bir devrim olacaktır” diyerek Şikago çocuklarının Arjantin'i bir deney alanı yapmak istediklerini dile getirdi.
Arjantin pesosunu devalüe eden Milei ilk adımda önemli fiyat artışlarına imza attı. Özelleştirme ve deregülasyon politikalarını “bürokrasinin azaltılması” demagojisiyle gizleyerek vahşi neo liberal politikaların devlet zoruyla uygulanmasını “yenilik” diye sunmaya çalışıyor. Devalüasyonun ardından yerel ulaşım sübvansiyonlarının da iptal edileceğini açıklayan Milei, bu pervasızlığıyla yoksulların elindeki son lokmayı da finans kapitalin kasasına transfer etmek için acele ediyor. İMF Başkanı Kristalina Georgieva, Milei ile yaptığı görüşme sonrasında “çabaları desteklemeye kararlı olduklarını” bildirmişti.
***
General Sarmiento Ulusal Üniversitesi'nden Ricardo Aronskind, die Welt'e verdiği röportajda kararnameyi sert bir dille eleştirerek, "Bir dizi önlem Arjantin'de yapılabilecek en önemli işin büyük şirketlerin elinde toplanmasını amaçlıyor... Milei'nin önlemleri, toplumun her kademesinde patronların gücünün artması anlamına geliyor'' dedi.
IMF’nin desteğine yaslanan Milei'nin sosyal kesintiler ve özelleştirmelerden oluşan “ultra-liberal devrim” programının askeri ve paramiliter şiddet eşliğinde uygulamasına emperyalist blok tam destek verecektir. Onlar Arjantin’de uygulanmak istenen "şok terapisi"nden alınacak sonuçları başka ülkelerde kullanmayı deneyecekler.
Arjantinli bir kapitalistin Bloomberg'de yer alan, “Ülkeyi ileriye taşımak için ne gerekiyorsa yapmak için deli olmak gerekir” şeklindeki sözleri; Milei’ye destek veren eski Devlet Başkanı Mauricio Macri’nin devlet televizyonundan, protestoculara karşı iktidarın güdümündeki çetelerin sokaklara salınması çağrısında bulunması, Arjantin halk hareketine kin kusan sermaye temsilcilerinin nasıl da gözü dönmüş olduğunu gözler önüne serdi.
Gazeteci Emilio Gullo bu durumu şöyle özetliyor: "Bir Truva atı gibi, ama parlak neon ışıklarıyla, askeri parti demokratik bir şekilde hükümete girdi. Villarruel sadece 30 bin kayıp gibi sembolik bir rakamı inkar etmekle ve Plaza de Mayo annelerini sürekli aşağılamakla kalmıyor, aynı zamanda hüküm giymiş askerlerin kızı, oğlu, yeğeni ve insanlığa karşı suç işlemekten hapsedilmiş işkencecilerin desteğine de sahiptir."
***
Kırk yıl önce ABD destekli askeri faşist diktatörlük sona erdiğinde Peronistler, “Arjantin'de faşizme bir daha yer olmayacak” diyerek gerici safsatalarla toplumu oyaladılar. Onlarla göbek bağlarını kesemeyen sosyalist partiler, örgütler ve Peronist sendikal bürokrasisi de yayılan boş hayallere “sol jargonla” destek verdiler. Burjuva politikalara verdikleri 'sol' destekle proleter devrimci çözüm programının itibarını zedelediler. Bu ise Milei ve Villarruel gibi bir şarlatan ve katilin hızla yükselmesine zemin hazırladı.
Arjantin'de kapitalizmin krizi Peronizmin çöküşüne yol açmakla kalmadı, faşist barbarlık riskini de arttırdı.
14-18 Mayıs seçimlerinden önce reformist solun şişirdiği boş hayallerin seçimlerden sonra yerini nasıl bir moral çöküntüye bıraktığını kendi deneyimlerimizden biliyoruz. Arjantin’de ise Peronistlere destek veren solun farklı akımları bu burjuva partiyle aralarına sınır çekmeyerek sol/sosyalist politikaların gözden düşürülmesinde temel bir rol oynadılar.
Arjantin işçi sınıfı ve emekçilerinin Peronist iktidarlara karşı ortaya koydukları mücadele enerjisini proleter devrimci bir kanala akıtmak yerine onu sömürerek ayak bağı olanlar, devrimicilik iddialarını çoktan yitirdiler. İşçi sınıfı ve kadın hareketi Milei faşizmine karşı anti-kapitalist temelde güçlerini birleştirerek, kavga ateşinin içinde kendi devrimci parti ve örgütlerini yaratarak faşizm tehlikesini durdurabilirler.