Dünyanın her yerinde işçi ve emekçilere yönelik iktisadi ve sosyal saldırılar dur durak bilmiyor. Her yerde koyu bir siyasal gericilik hakim hale geliyor. Parlamenter sistemin yok hükmünde sayılıp devre dışı bırakıldığı ülkelerin sayısı çoğalıyor. O kadar ki OHAL ve KHK’lar yavaş yavaş dönemin olağan yönetim biçimleri haline geliyor. Dönemin dikkate değer bir diğer olgusu ise son dönemlerde, olağanüstü yetkilerle donatılmış “tek adam” rejimleri kurma girişimlerindeki artıştır. Yakın dönemde bu yönlü bir girişime sahne olan ülkelerden biri de Ermenistan’dır.
Sarkisyan’ın “tek adam”lık hevesi kursağında kaldı
Ermenistan 2018 yılına dek yarı-başkanlık sistemi ile yönetilmekteydi. 2015’teki referandum ile de başbakanın geniş yetkilerle donatıldığı parlamentarist sisteme geçiş onaylandı. Nihayetinde, yönetimdeki Cumhuriyetçi Parti, başbakanlığı sona eren Serj Sarkisyan’ı aşırı yetkilendirilmiş başbakanlığa aday olarak ileri sürdü.
Cumhuriyetçi Parti, Ermeni oligarklarının temsilcisidir. İktidarı döneminde işçi ve emekçiler sürekli yoksullaşırken, sadakatle hizmet ettiği Ermeni oligarkları ha bire zenginleştiler. Öte yandan bu aynı partinin adı sayısız yolsuzluk vakası ile anılıyor ve dosyası oldukça kabarıktır. Ermeni işçi ve emekçileri Cumhuriyetçi Parti’ye ve Sarkisyan’a öfke yüklüydü ve protestolar için hazırdı. Nitekim, muhalif lider Nikol Paşinyan’ın çağrısı ile başta başkent Erivan olmak üzere her yerde Cumhuriyetçi Parti ve Sarkisyan karşıtı protesto eylemleri yükselmeye başladı.
İşçi ve emekçiler hedeflerini doğru saptadı. Protestolar dosdoğru parlamento, bakanlıklar, başsavcılık, merkez bankası ve kimi diğer devlet binalarına yönelikti. 13 Nisan’da başlatılan protestolarla ilk hamlede devleti temsil eden bu kurumlar kuşatıldı. 17 Nisan’da parlamento toplantıya çağrıldı. Serj Sarkisyan’ın “tek adam” yapılıp yapılmayacağına dair oylama vardı. Tam bu sırada emekçiler parlamentoya doğru yürüyüşe geçtiler.
Daha önceki yıllarda da hükümete yönelik protesto eylemleri yapılmıştı. Ne var ki her defasında polis zoru ile önü alınmış, bastırılmıştı. Bu kez geçmişte yaşananlar tekrarlanmadı. Bu kez toplumun çok daha geniş kesimleri de harekete dahil oldu. Sözgelimi, işçiler grev ilan etti, öğrenciler boykotlara başvurdu. İşsizler, emekliler ve kadınlar da sokaklara aktılar. Hep birlikte sokaklara barikatlar kurdular. Metrolar çalışmadı, böylece ulaşım günlerce aksadı. Göğüs göğüse polisle sert çatışmalar yaşandı. Son derece keyfice çok sayıda gözaltı yapıldı, tutuklamalara başvuruldu. Kısacası, hayat adeta felç oldu.
Bununla da kalınmadı. Muhalif lider Nikol Paşinyan görüşme yapmaya gitti, gözaltına alındı. Onu diğer muhalif iki politikacının gözaltına alınması izledi. Bu, bardağı taşıran damla oldu. Protestolar başta Erivan’da olmak üzere her yerde gitgide yayıldı, kitleselleşti. Yığınların öfkesi önü alınamaz biçimde sokakları ısıttı. Bu arada askerler de kışlalarından çıktılar. Tam bu aşamada Sarkisyan dize geldi. “Paşinyan haklıydı, ben haksızdım” diyerek istifa etti. Muhalif liderler serbest bırakıldı. İşçilerin grevleri, öğrencilerin boykotları, işsizlerin, emeklilerin ve kadınların sokak eylemleri amacına ulaşırken, Sarkisyan’ın “tek adam” hevesi kursağında kaldı.
Kitle hareketinin öğretici dersi
Hiç kuşkusuz, Ermenistan’daki emekçi kitle hareketinin hedefine ulaşmasında, hareketin derinliklerindeki yakıcı sorunların önemli rolü var. İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları dayanılmaz boyutlardadır. İşsizlik tavan yapmış bulunuyor. Düşük ücret politikaları Ermeni işçilerinin de en can yakıcı sorunlarındandır. Emekli aylıkları en alt düzeydedir. Yoksulluk ha bire derinleşmekte, toplumun büyük çoğunluğu açlık sınırlarında yaşamaya çalışmaktadır. Bu nedenledir ki özellikle son dönemlerde ülkeden yoğun bir kaçış var. Öte yandan Ermenistan’ın ekonomisi, dışarıdaki Ermeni kökenli sermaye kodamanlarının desteklerine bağımlıdır. Tüm bunları hak ve özgürlüklere dönük ardı arkası kesilmeyen saldırılar ve giderek boğucu hale gelen baskılar tamamlıyor.
Protestoların başladığı an, deyim uygunsa Ermeni emekçiler için bıçağın kemiğe dayandığı andı. Dahası bu kez saldırılar bir bütün olarak oldukça can yakıcıydı, öfke çok büyük, hoşnutsuzluk çok derindi. Tepki toplumun çok daha büyük kesimlerini kapsıyordu. Askerlerin de harekete katılması bir diğer husustu. Ve son olarak da harekete sonuç almaya kilitlenmiş bir kararlılık hakimdi. Haliyle dizginlenemedi ve bastırılamadı.
Parlamenter dalavereler, seçim hileleri, seçimler vesilesiyle bol keseden yığınlara verilen karşılıksız vaatler değil, bu kez mücadele, yalnızca emekçi yığınların kararlığının ifadesi mücadele esas alındı. Yani Sarkisyan’ın “tek adam” olma özlemi ve hevesini boşa çıkartan, bir kez daha sokağın gücüydü. Ermenistan’daki emekçi kitle hareketinin en öğretici dersi de bu oldu.