İlaç tekelleri peş peşe Covid-19 aşısının geliştirildiğine dair açıklamaları yapıyorlar. Birçok ülkede çok sayıda ilaç tekelinin aşı çalışmaları henüz deneme aşamasında olmasına rağmen, ilaç tekelleri pazar payı kapmak için izin başvurularında bulundular. Ürettiği aşı henüz gerekli kurumlar tarafından onay almasa da çalışmalarını ilerleten BioNTech, Belçika’nın Puurs kentindeki Pfizer üretim tesislerinde ekim ayında yüzbinlerce doz aşı üretimi gerçekleştirdi.
Bu yılın sonuna kadar ancak 50 milyon doz aşı üretebileceği öngörülen BioNTech’in 2021 hedefi ise 1,3 milyar doz üretmek. ABD, AB, İngiltere, Japonya ve Kanada gibi devletler değişik ilaç tekelleriyle milyarlarca doz aşı için ön anlaşmalar yaparak, muhtemelen gelecek yıl başında piyasaya sürülecek olan aşıların ilk alıcıları oldular.
Umutlar “yerli ve milli” aşıda!
Gelişmiş kapitalist devletler cephesinde durum böyleyken, AKP-Erdoğan iktidarının hangi ilaç şirketleriyle ve hangi miktarda aşı anlaşması yaptığına ve bu aşıların hangi koşullarda ve nasıl muhafaza edileceğine dair tek bir açıklama yapılmadı. 5 Ekim’de, yerli aşı geliştirme çalışmalarında oldukça ileri bir düzeye gelindiğini, 13 ayrı aşı geliştirme çalışması başlatılmış olduğunu, sonraki haftalarda insan çalışmaları için bin doz aşı üretilmiş olacağını açıklayan Erdoğan, 30 Ekim günü ise “İnşallah önümüzdeki bahar aylarında kendi aşımızı vatandaşlarımıza uygulayabilecek aşamaya gelmiş olacağız.” demişti.
Bakan Koca ise, “Eğer yetişirse (Pfizer’in) Türkiye’ye verebileceği rakam 1 milyon. Yıl içinde de 25 milyon olması şeklinde görüşmelerimiz var.” açıklamasını yaptı. Daha üretimi yapılmadan, üretilmesi muhtemel olan aşılar paylaşılırken, Bakan Koca, toplam olarak 26 milyon doz aşı için “görüşmelerimiz” var diyor. Bu durumda halkımızın aşıya ulaşması, “İnşallah önümüzdeki bahar aylarında kendi aşımızı vatandaşlarımıza uygulayabilecek aşamaya gelmiş olacağız” diyen Erdoğan’ın vadettiği, ‘yerli ve milli’ aşının ‘inşallah’lı başarısına bağlı.
Aşının kullanıcıya ulaşması kâr zincirlerinden geçecek
BioNTech’in bulduğu aşının bozulmadan kullanıcıya ulaşması için -70 santigrat derecede depolanması gerekiyor. Piyasadaki hiçbir aşı bu düzeyde bir soğuk ortam donamına ihtiyaç duymuyor. Bu tür bir donanımın yaygın olmaması söz konusu aşının depolanması ve nakliyesini pahalılaştırarak zorlaştırıyor. Yapılan açıklamalarda, termal dolaplarda bile aşının bir aşı merkezine ulaşması için sadece 10 günü olacak. Bundan sonra eğer -70 derecede saklayabilecek bir yer yoksa, aşının beş gün içinde kullanılması gerekiyor. Eğer aşı -70 derecede saklanabilirse, çözülmeden altı ay dayanabilir. Bu tür bir derin dondurma teknolojisinin çoğu hastanede bulunmadığı, özellikle yoksul ülkelerde neredeyse hiç olmadığı belirtiliyor.
Bu durumu fırsat bilen lojistik ve teslimat şirketleri pastadan daha büyük pay kapmak için hazırlık yapıyorlar. UPS, Hollanda ve ABD’de iki soğuk hava deposu kurarken, DHL’in de Indianapolis’te yeni bir soğuk hava deposu tesisi açtığı söyleniyor.
Havacılık şirketleri de aşının dağıtımı için kollarını sıvadı. Air Cargo Community’nin CEO’su Joachim von Winning, Reuters’a verdiği demeçte havayolu endüstrisinin uçakla aşı teslim etmeye hazırlık yaptığını söyledi. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) verilerine göre 10 milyar doz aşının önümüzdeki 2 yıl içinde dünyada ulaştırılabilmesi için 15 bin kargo uçağının sadece bu işe tahsis edilmesi gerekiyor.
İki doz halinde uygulanan aşının ABD’deki fiyatı doz başına 19,50 dolar (159 TL), iki dozu ise 39 dolar olacak. Hem fiyatlar hem de gerekli saklama tertibatı sorunu, yoksul ülkelerin aşılara ulaşmasını iyice zora sokuyor. Bloomberg’e konuşan Hindistan’daki Yeni Delhi merkezli Halk Sağlığı Hareketi Koordinatörü T. Sundararaman’ın, “Bu aşıların çoğunun eksi 70 dereceye ihtiyacı var, biz bunu Hindistan’da yapamayız. Unutalım gitsin” açıklaması bu gerçeği gösteriyor. Geri bıraktırılmış yoksul ülkeler bu tür bir derin dondurucu depolama teknolojisine ihtiyaç duymayacak olan üçüncü faz denemelerini bekleyecekler. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, “Aşı milliyetçiliğine karşı hareket etmeliyiz” ifadeleri bu koşullar altında boşlukta hoş bir seda olarak kalıyor.
Borsalar aşıyı yükselişle karşıladılar
Aşının uzun süreli koruma sağlayıp sağlamayacağına ya da virüsün mutasyonlarıyla başa çıkıp çıkamayacağına dair kesin bilgiler yok. Bir milyondan fazla cana mal olan bir salgın bile kapitalizmde spekülasyon nesnesi haline geldi.
Öte yandan borsalar, aşı çalışmalarının üretim aşamasına geldiğine dair haberleri coşkuyla karşıladılar. 9 Kasım’da Almanya’nın en büyük 30 tekelinin kağıtlarının pazarlandığı Dax yüzde 6,5, Avrupa’nın 50 büyük şirketinin hisse senetlerinin pazarlandığı EuroStox50 ise 7,4 artış kaydetti. Özellikle turizm, ticaret ve ulaşım sektörünün hisse senetlerinde çift haneli artışlar oldu. Lufthansa’nın kağıtları yüzde 30 artış sağladı. Aşı çalışması yapan veya aşı çalışması yaptığına dair hakkında haberler çıkan ilaç şirketlerinin kağıtları ise %100’den %1000’lere kadar varan artışlar sağladılar.
Bütün bunlar, kapitalizm koşullarında her şey gibi insan sağlığının da spekülasyon ve kâr nesnesine dönüştüğünü, görmek isteyen herkese gösterdi. İnsanlığın geleceği, insan sağlığı ya da sermayenin çıkarları ikilemi karşısında neden yana tercih yapacağına bağlı.