Çin’de mart ayında yapılması planlanan, fakat koronavirüs salgını nedeniyle iki ay ertelenen yıllık Çin Ulusal Halk Kongresi 22 Mayıs’ta başkent Pekin’de toplandı. Ülkenin ekonomik büyüme oranı, savunma bütçesinin artışı, Çin-ABD ilişkisi, Tayvan krizi, koronavirüsün yarattığı etkiler, Hong Kong ile ilgili hazırlanan yeni güvenlik yasası vb. konularının görüşüldüğü kongreye üç bin delege katıldı. Birçok ülkeden binlerce gazetecinin de izlediği kongre, Çin’de koronavirüs salgınının “kontrol altına” alındığına dair bir mesaj niteliğindeydi adeta.
Dünyanın en büyük yasama organı olan Çin Ulusal Halk Kongresi yılda bir kez, iki hafta süreyle toplanıyor. Her yıl iki hafta süren toplantılar bu yıl korona salgını nedeniyle bir hafta sürecek.
Toplantının açılışında Hükümet Çalışma Raporu’nu okuyan Çin Başbakanı Li Keçiang, Çin hükümetinin savunma bütçesini yüzde 6,6 artırarak, 178 milyar dolar olarak belirlediğini açıkladı. Öte yandan Çin hükümeti, ülke tarihinde ilk kez yıllık büyüme hedefi koymadı. Çin Başbakanı Li, okuduğu raporda bunu, “Esas olarak küresel pandemi ile ve ticaretteki belirsizlikler nedeniyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) hedefi koymuyoruz. Çin, kalkınmasında öngörülemez faktörlerle karşı karşıya.” ifadeleriyle açıkladı.
Başbakan Li, işsizlik konusunu da gündeme getirerek, Çin Halk Cumhuriyeti’nde işsizliğin daha da artmasını önlemeyi amaçladıklarını anlattı. Bu sözler, uzmanlarca dünyanın ikinci büyük ekonomisinde durumun ne kadar dramatik olduğunun kanıtı olarak yorumlandı.
Çalışma Raporu’nda Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşları konusu da değerlendirmeye konu edildi ve ABD ile yapılan Birinci Faz Ticaret Anlaşması’nın uygulanması gerekliliğine vurgu yapıldı. Anlaşmaya göre Çin, ABD’den mal ve hizmet alımını iki yılda en az 200 milyar dolar artırmayı taahhüt etmişti. Donald Trump, Çin’in söz konusu taahhütlerini yerine getirmemesi halinde Birinci Faz Anlaşmayı sona erdirme tehdidinde bulunmuştu. Çin-ABD ilişkileri kapsamında tartışılan konulardan biri de koronavirüsün kaynağına ilişkin süren kavgaydı.
Raporda, özellikle son dönemlerde ABD-Çin ilişkilerinin gerilmesinde bir başka kriz ögesi olan Tayvan sorunu da gündemdeydi. Tayvan’ın bağımsızlığını isteyen ayrılıkçılara karşı kararlılık tutumunu yineleyen Pekin yönetimi, Tayvan’ın kendisine bağlı bir bölge olduğunu savunarak, diğer ülkelerden de ada ile resmi temasta bulunmamalarını istedi ve “barışçı birleşme” hedefinin gerçekleşmesi vurgusu yaptı.
Korona salgınının henüz sona ermediğine de dikkat çeken Başbakan, salgınla ilgili tedbirlerin uygulanması sürdürülürken, ekonomik kalkınmanın ilerletilmesi ve istihdamın güvence altına alınması gerektiğini kaydetti.
Kongrenin önemli gündemi: Çin’in yeni Ulusal Güvenlik Yasa Tasarısı
Li, kongredeki konuşmasında Çin’in Hong Kong’da “ulusal güvenliği korumak için yasal sistemi ve mekanizmaları” güçlendirmek istediğini açıkladı. Pekin’deki liderliğe göre, yeni yasayla “ihanet, ayrılıkçılık, devleti yıkıma, kargaşa çıkarma, yıkıcı faaliyetlerde bulunma”ya karşı bir Hong Kong anayasa maddesi uygulanacak. Kongreye Hong Kong’la ilgili sunulan yasa uluslararası krize konu oldu. Özerk bölgedeki muhalefet ise, milyonları yeniden sokağa dökülmeye çağırdı.
Hong Kong’da suçluların iadesi yasası nedeniyle geçen yıl İngiliz ve Amerikan bayrakları altında patlak veren protestoların ayrılıkçı karakter kazanmasıyla karşı karşıya kalan Pekin merkezi yönetimi, 1842-1997 arasında Britanya hakimiyeti altında kalmış olan Hong Kong’a karşı şimdi yeni bir hamle daha yaptı. 1997 yılında Büyük Britanya tarafından Çin’e iade edilen Hong Kong, Çin’in kapsamlı “saldırılarının” hedefi durumunda. Ulusal Halk Kongresi’ne sunulan yeni ulusal güvenlik yasası, “Gerektiğinde Merkezi Halk Hükümeti’nin ilgili ulusal güvenlik organları Hong Kong’da yasalara uygun şekilde ulusal güvenliği koruma görevlerini yerine getirmek için kurumlar oluşturabilir” gibi bir madde de içeriyor. Li Keçiang, Ulusal Halk Kongresi’ne hitabında “iki Özel İdari Bölgede ulusal güvenliği korumak için sağlam yasal sistemler ve uygulama mekanizmaları kuracaklarını” da söyledi. Bir başka deyişle, Pekin’in kapsamlı müdahaleler yapmasını sağlayacak bir güvenlik yasası uygulanacak.
Geçen yılki protestoların örgütleyicilerinden olan Sivil İnsan Hakları Cephesi’nin lideri Jimmy Sham, “Bu, ÇKP’nin Hong Kong’u imha için kullandığı en büyük nükleer silah” diyerek, milyonları yeniden sokağa dökülmeye çağırdı. Muhalefet Milletvekili Dennis Kwok ise yasayı, “Hong Kong’un sonu” olarak tanımladı. Hong Kong’daki “demokrasi yanlısı” kamp şok yaşadığını dile getirirken, Milletvekili Tanya Chan da “Bugün Hong Kong tarihinin en üzücü günü” şeklinde açıklama yaptı. Pekin’e karşı protesto hareketinin dünyaca ünlü yüzü aktivist Joshua Wong ise, Şansölye Angela Merkel ve diğer Avrupalı liderlerden yardım istedi.
ABD’den sert tepki
Çin kongrenin en çok yankı yaratan Ulusal Güvenlik Yasa Tasarısı nedeniyle çeşitli devletlerin şiddetli tepkilerini de üzerine çekti. Özellikle fırsatı kaçırmayan ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in Hong Kong’da vatandaşların özgürlüklerini kısıtlayacağı konusunda uyardı. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise önerilen güvenlik yasasını Hong Kong’un geniş özerkliği için bir “ölüm darbesi” olarak nitelendirdi ve Çin’den “yıkıcı teklifleri” üzerine yeniden düşünmesini istedi.
İki ülke arasında süren ticaret savaşı, son zamanlarda ABD Başkanı Donald Trump’ın, Pekin’i korona salgınının kökenini örtmekle ve böylece virüsün dünya çapında hızla yayılmasına neden olmakla suçlaması, zaten gergin olan Çin-Amerikan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmıştı. Şimdi buna Hong Kong’un statüsü eklendi. Gerilimin tırmanmaya devam etmesi durumunda ABD bunun ilk aşamada Birinci Faz Ticaret Anlaşması’nı, ayrıca ikinci bir anlaşma için yapılması düşünülen müzakereleri tehlikeye atabileceğini açıkladı.
Pekin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zhao Lijian ABD Başkanı Donald Trump’ın ve öteki yetkililerin eleştirilerini, geçtiğimiz hafta cuma günü, ülkesinin “ayrılıkçıların ulusal güvenliği tehlikeye atmasına izin vermeyeceği” biçiminde yanıtlayarak, kararlılık gösterisi sergiledi. Çin’in Washington’daki hükümetle diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Bakan, ancak ABD’nin Çin’i bastırmaya çalışmak gibi girişimlerine karşı da mücadele edileceğini belirtti.
ABD-Çin ilişkilerini izleyen uzmanlar, başkanlık seçimlerinin yaklaşmakta olduğu bir dönemde Trump’ın Çin karşısındaki tutumunun nedenlerinden birinin de özellikle korona salgını karşısında kendi yeteneksizliklerini ve ihmallerini gizleme çabası olduğu yorumunu yapıyorlar.