Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmeleri dün başladı. Görüşmelerden yansıyanlar, BM’nin “işlevsizleşme” sürecinde kayda değer bir mesafe kat ettiğini gösterdi. Genel kurul tablosuna ciddiyetsizlik, riyakarlık, tehditler, sataşmalar, kendini övmeler damga vurmuş görünüyor.
Genel kurul kapitalist/emperyalist sistemin ekonomik krizi, hegemonya krizi, iklim krizi ve bu krizlerin yarattığı vahim sorunların gölgesinde gerçekleşti. Bütün sorunların kaynağı olan kapitalist sistemin temsilcilerini bir araya getiren bu genel kurulun herhangi bir soruna çözüm üretmesi beklenmiyor.
Tehdit ve riyakarlık
Genel kurulda ABD Başkanı Donald Trump’ın konuşması öne çıktı. Kendi kendine övgüler dizerek konuşmaya başlayan Trump ardından İran ve Suriye’ye tehditler savurdu, Küba ve Venezuela’nın adını anarak sosyalizme dil uzattı, başta Suudi Arabistan kralı olmak üzere ABD uşaklarını ise övgülere boğdu, BM’nin itibarsız olduğunu ilan etti, ticaret savaşlarının devam edeceğini bir kez daha vurguladı.
Suriye ve Yemen’deki savaşlardan dolayı üzüntü duyduğunu, dinin siyasi amaçlar için kullanmasının doğru olmadığını, dünyayı daha iyi bir hale getirmek için çalıştıklarını iddia eden Trump’ın paçalarından riyakarlık akan bu sözlerini elbette ciddiye alan olmadı. Halen dünyanın en büyük emperyalist gücü olan ABD başkanının bu rezil halleri, kapitalist dünya sisteminin içinde bulunduğu kepazeliğin de aynası oldu.
Dünya lideri komedisi
Genel kurulda konuşan AKP şefi Tayyip Erdoğan, riyakarlıkta sınır tanımadığı gibi, “dünya sorunlarına çözüm öneren lider” havalarına bürünmeye de çalıştı. Seçim meydanlarındaki nutuklarını BM ortamına uyduran AKP şefinin ilk işi yine Filistin halkının sorunlarını istismar etmek oldu. Suriye’ye karşı savaşın bir numaralı sanıklarından biri olmasına, yedi yıldır cihatçı çetelere verdiği desteği sürdürmesine rağmen, “Suriye halkını düşünen bir melek” diye kendini pazarlamaya çalıştı.
“Dünya beşten büyüktür” teranesini tekrarlayan T. Erdoğan, BM’nin dünyanın sorunlarına çözüm üretecek bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söyledi. Oysa BM’nin içine yuvarlandığı kepazelik kapitalist/emperyalist sistemin içinden geçtiği sürecin yansımasından başka bir şey değildir. Kendi ülkesinde dinci-faşist tek adam diktasını kuran AKP şefi, dünyaya demokrasi, hak ve adalet sistemi önerebiliyor. T. Erdoğan’ın bu ve benzer söylemleri de, BM Genel Kurulu’nun mahiyeti hakkında fikir veriyor.
Genel Sekreter Guterres’in yakarışı
Her şeye rağmen genel kurulun dikkate değer konuşmasını BM Genel Sekreteri Guterres yaptı. BM’nin saygınlığının yerlerde süründüğünü itiraf eden Guterres, kapitalizmin adını anmadan sistemin krizini ve yarattığı sorunları dile getirmek durumunda kaldı.
“Bugün, dünya düzeni oldukça kaotik... Güç ilişkileri karışık… Evrensel değerler aşınıyor. Demokratik ilkeler kuşatma altında. Hukukun üstünlüğü zayıflıyor. Suçlar cezasız kalıyor. Liderler ve devletler içeride ve uluslararası arenada sınırları zorlarken bir dizi paradoksla karşı karşıyayız. Çok uluslu sistem en fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde tehlike altında…” diye konuşan Guterres çok kutuplu bir dünyaya doğru gidildiğini, bu gidişatın kendi içinde barışı garanti etmediğini, küresel sorunları çözmeyeceğini, ayrıca güç dengelerindeki kaymaların çatışma riskini arttırdığını, nükleer tehlike ve terör tehdidinin arttığını, ticaret savaşlarının serleştiğini, mülteciler sorununu ile iklim değişikliği riskinin aşılamadığını söyledi.
Kapitalizme ve emperyalizme tek söz etmeden temel sorunlara dikkat çeken BM Genel Sekreteri’nin yakarışının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Zira bu temel sorunları aşmanın ilk adımı ancak kapitalist/emperyalist sistemle hesaplaşılarak atılabilir!