Bundan beş yıl önce, 15 Nisan 2015’te, Alman emperyalizminin Türkiye’deki dinci-faşist iktidarla koordineli bir şekilde Avrupa’nın beş ülkesinde yaptığı operasyonlarla 10 Türkiyeli devrimci tutuklandı.
TKP/ML üyesi olmakla suçlanan devrimciler yıllara yayılan uzun tutukluluk süresi boyunca mutlak tecrit altında tutuldular. Kamuoyunda “Münih komünistler davası” olarak bilinen yargılama tam beş yıl sürdü. Böylece Almanya’nın en uzun süren siyasi davası olarak tarihe geçti.
TKP/ML Münih davası, çoğu düzmece ve asılsız suçlamalardan oluşan iddianamenin hazırlanmasının ardından, nihayet 28 Temmuz 2020’de görülen karar duruşmasıyla sona erdi. Yargılanan devrimciler, karar duruşmasında üç ile altı yıl arasında değişen cezalara çarptırıldı. Fakat önden bir cezalandırmaya dönüştürülen uzun tutukluluk süreleri kesilen cezaları aştığı için, son kalan tutsak Müslüm Elma da tahliye edildi.
Fakat dava sona erse bile, Alman devletinin serbest kalan devrimcilere yönelik baskıları sona ermedi. Alman devleti henüz temyiz aşamasında olan davanın sonucunu beklemeden, yeni cezalar, yasaklar ve tehditlerle devrimcilere yönelik intikamcı tacizlerini devam ettiriyor.
Almanya dışında oturanlara 20 yıla kadar ülkeye giriş yasağı konurken, 2012 yılından bu yana Almanya’da ikamet eden ve çalışan Dr. Sinan Aydın’a ve yine 2004 yılından beri Almanya’da oturan ve çalışan Dr. Dilay Banu Büyükavcı’ya yönelik de “sınır dışı etme” işlemi başlattı.
Avrupa Haber adlı sitede geçen haberde konuyla ilgili olarak, “Yıllardır Almanya’da Psikiyatrist doktor olarak çalışan Dr. Dilay Banu Büyükavcı, hukuksuzluk örneği 129 a- b maddeleri uyarınca açılan ve politik bir dava olarak tarihe geçen Münih TKP/ML davasında 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Alman Devleti’nin gerici politikaları doğrultusunda Nürnberg Yabancılar Dairesi tarafından sınır dışı edilmek istenmektedir.” ifadelerine yer verildi.
Yapılan açıklamada ayrıca önümüzdeki günlerde, Dr. Dilay Banu Büyükavcı ile dayanışmak, alınan hukuksuz kararı protesto etmek ve kamuoyunda duyarlılık yaratmak amacıyla, başta Nürnberg olmak üzere çeşitli yerlerde dayanışma komitelerinin kurulacağı da ifade ediliyor. Bunun için tüm devrimci, demokrat kurum ve kişilere duyarlılık çağrısı yapılıyor.
Alman emperyalizminin bugün Türkiyeli devrimcilere karşı güttüğü bitmez tükenmez kin, nefret ve intikam, özellikle ona Hitler faşizminden miras kalan “anti-komünist” kimliği olduğu gibi koruduğunu gösteriyor. Tarihi, komünist avcılığı ve RAF tutsaklarına uyguladığı tecrit, işkence ve katliamlarla dolu olan Almanya, gün geçtikçe yüzündeki “demokrat” maskesini bir tarafa bırakarak gerçek özüne adım adım dönüş yapıyor.