AB, ikinci en büyük orman yok edicisidir

Şirketler ve kapitalistler karlarını arttırmak için ormanları yok etmeye devam edecekler. Bu durumda ormanları ve eko sistemi kurtarabilmek için, kapitalizmde kurtulmak şarttır.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 15 Nisan 2021
  • 11:16

Soya, sığır eti ve kahve Avrupa süpermarketlerinin raflarını dolduruyor. Oysa bu tür ürünlerin Avrupalı tüketicilere sunulması için dünyanın diğer bölgelerinde ormanların yok edilmesi gerekiyor. AB pazarına satılan mallar için her yıl Constance Gölü’nün dört katı büyüklüğünde tropikal orman yok ediliyor. Çevre örgütü WWF tarafından 14 Nisan’da yayınlanan 2005-2017 yılları raporuna göre, 2017 yılında, ticaretle bağlantılı olarak dünya çapında yok edilen tropikal ormanların yüzde 16’sı, AB ülkelerinin yaptığı ithalattan kaynaklandı.

Çin, küresel tropikal orman tahribatının yüzde 24’ü ile “dünya orman yok edicileri sıralamasında” birinci olurken, Hindistan yüzde 9 ile üçüncü, ABD ise yüzde 7 ile dördüncü sırada yer alıyor. “Dünya orman yok edicileri sıralamasında” ikinci olan AB ülkeleri içinde ise Almanya listenin başında yer alıyor.

Rapora göre, AB ithalatı yoluyla ormansızlaşmanın en büyük nedenleri soya (temizlenen alanın yaklaşık yüzde 31’i) ve özellikle Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’daki ormanların ekimi veya üretimi için zorunlu olan hurma yağıydı (yaklaşık yüzde 24). Bunları sığır eti, odun ürünleri, kakao ve kahve gibi ürünler izliyor.

AB ülkeleri arasında, ithalat yoluyla ormansızlaştırmanın çoğundan Almanya sorumludur. Ortalama olarak, her yıl 43.700 hektar orman temizleniyor. Bu ise Berlin’in yaklaşık yarısı büyüklüğünde bir alan. Ormanların çoğu Hollanda, Belçika ve Danimarka’ya ithal edilmek üzere temizlendi.

Ormansızlaşma aynı zamanda küresel iklimi de etkiliyor

Rapora göre, takas sadece Avrupa’dan uzaktaki ekosistemlerde fark edilmiyor, aynı zamanda küresel iklimi de etkiliyor. WWF’nin 2005’ten 2017’ye kadar olan araştırma döneminde, çoğu tropikal orman AB tarafından, soya, hurma yağı, sığır eti ve odun ürünleri ithalatı nedeniyle tahrip edildi. AB, 2017 yılında ithalatla ormansızlaşma yoluyla 116 milyon ton CO2 emisyonuna neden oldu. Bu, aynı yıl tarımdan kaynaklanan AB emisyonlarının dörtte birinden fazlasına tekabül ediyor.

Bununla birlikte rapor, AB’nin ithalattan kaynaklanan orman tahribatını 2005-2017 yılları arasında yüzde 40 oranında azalttığını gösteriyor. 2005 yılında AB’nin payı dünya çapında hala yüzde 31 idi ve 2013 yılına kadar Avrupa, WWF’nin raporda belirttiği gibi, “dünya ormanlarını tahripedenler” sıralamasında bir numaraydı. Bazı durumlarda, şirketlerin ve hükümetlerin gönüllü taahhütleriyle bir şeylerin başarılabileceği sanıldı. Ancak sonuç böyle olmadı. Çünkü AB’nin ‘2020 yılına kadar ormansızlaşmayı durdurma’ olarak ilan ettiği hedefe ulaşılamadı.

Ormanların yok edilmeye devam etmesinden dolayı WWF, bağlayıcı kuralları olan AB yasalarının uygulanmasını talep ediyor. Avrupa Parlamentosu, Ekim 2020’de AB Komisyonu’ndan AB’nin neden olduğu küresel ormansızlaşmayı durdurmak için yasal bir çerçeve sunmasını istedi.

Zorunlu gereksinimler gereklidir

Şirketler ve finans sektörü için bağlayıcı kurallar getirilmesini talep eden WWF, ham maddelerin dolaşımı izlenmeli ve tedarik zincirleri şeffaf olmalıdır diyor. Yanı sıra AB devletlerinin ulusal mevzuatı, işletmeciler ve tüccarlar için para cezaları veya düzenlemelere uyulmadığı takdirde mallara el konulması gibi etkili ve caydırıcı yaptırımlar sağlamalıdır. İhracatçı ülkelerin kurallarına uymamak da önemlidir. Çünkü bu ülkelerdeki rejimler ormanları korumakla değil, ihracatı arttırmakla ilgileniyorlar.

WWF’de sürdürülebilir tedarik zincirlerinden sorumlu Christine Scholl, “Doğanın yok edilmesi çağı sona ermelidir, çünkü ormanlar gibi doğal ekosistemler bizim hayat sigortamızdır… Avrupa pazarında son bulan ürünler, doğa ve insan hakları pahasına üretilmemelidir” diyor.   

Rapor, uydu görüntülerinden alınan ormansızlaşma verileri ile uluslararası ticaret verileri arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. AB’deki tüketim daha çok Brezilya, Endonezya ve Paraguay’da ormanlık alanların yok edilmesine vesile oluyor.  

Vurgulamak gerekiyor ki, ormanları yok eden tarımsal üretim veya biyoenerjiye endeksli üretimin durdurulması için mücadele büyük bir önem taşıyor. Ancak ‘daha çok üretim, daha çok tüketim, daha çok kar’ kapitalizmin vazgeçilmezleridir. Dolayısıyla şirketler ve kapitalistler karlarını arttırmak için ormanları yok etmeye devam edecekler. Bu durumda ormanları ve eko sistemi kurtarabilmek için, kapitalizmde kurtulmak şarttır.