AB içişleri bakanları “şiddet içeren aşırılığa” karşı çözüm üretmek için bir araya geldi. Bakanlar Fransa, Dresden ve Viyana’da gerçekleştirilen saldırılardan sonra Avrupa’daki cihatçı terör tehdidini görüşmek ve “teröre karşı mücadele” önlemleri almak için buluştular. Bakanların, Cuma günü video konferansla yaptıkları açıklamada “barbarca eylemleri” şiddetle kınadıklarını belirttiler. “Bu barbar teröre karşı tüm imkanımızla birlikte harekete geçilmesini talep ediyoruz” diyen bakanlar, tehditler hakkında daha iyi bilgi alışverişinin gerekli olduğunu belirttiler.
Bu çerçecede dijital kanıtların korunması için daha fazla seçenek ve radikalleşmeye karşı daha güçlü bir mücadele öneriyorlar. Önceki yıllarda alınan tedbirlerin artık tutarlı bir şekilde uygulanması gerektiğini söyleyen Macron, veri tabanlarının birbirine bağlanmasını, polis işbirliğini ve bilgi alışverişini buna örnek gösterdi.
“Teröre karşı mücadele” hedefiyle hazırlandığı ileri sürülen dokuz sayfalık bildirgede Fransa, Viyana, Avusturya ve Dresden’deki son İslamcı şiddet eylemlerine atıfta bulunuluyor. “Mümkün olan en güçlü şekilde saldırıları kınıyoruz” diyen bakanlar, “olaylar, maruz kaldığımız terörizm tehdidinin boyutunu gösteriyor” diyerek olayın ciddiyetine dikkat çekiyorlar. “Terör ağlarının ulusötesi doğası”na işaret eden bildiride, “Teröristleri ve destekçilerini ancak birlikte durdurabiliriz. Olaylar Avrupa düzeyinde önlemlerin ne ölçüde önemli ve gerekli olduğunu göstermiştir” denildi.
Yetkililer dijital bilgilere erişmek istiyor
‘Radikallerin’ internetteki nefret, propaganda ve dezenformasyon çabalarına karşı daha güçlü eylemlerde bulunmak istediklerini söyleyen AB İçişleri Bakanları, bunun için yetkililerin dijital bilgilere daha fazla erişimleri gerektiği konusunda birleşiyorlar. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la yaptığı görüşmenin ardından şunları söyledi. ‘’Terörizmin arkasında ideolojik bir temel var. Bu İslamcılık, bu siyasi İslam. Ve onunla her düzeyde mücadele etmeliyiz.”
Buna karşın Almanya Şansölyesi Angela Merkel ise şunları vurguladı; “Mesele İslam ile Hıristiyanlık arasındaki bir anlaşmazlıkla ilgili değil, daha ziyade demokratik toplum modelinin terörist ve anti-demokratik davranışlarla başa çıkması gerektiğidir.” İçişleri bakanlarının ortak açıklamasında İslam’ın kendisinden söz edilmesinden ziyade, terörle mücadelenin belirli dini veya siyasi inançlara değil, fanatik ve şiddet içeren aşırılığa yönelik olduğu söyleniyor.
Terörizmle mücadele, “dini grupların dışlanmasına veya damgalanmasına” yol açmamalıdır diyen bakanlar, önlemlerin “Belirli dini veya siyasi inançlara değil, fanatik ve şiddet içeren aşırılığa yönelik” olduğunu belirtmeyi de ihmal etmiyorlar.
Schengen bölgesinde “güvenliğin güçlendirilmesi”
İşçisleri bakanları, Avrupa’da sınır kontrolleri olmaksızın seyahatin mümkün olduğu Schengen bölgesinde “güvenliğin güçlendirilmesi” çağrısında bulundular. Güvenlik yetkilileri, Schengen bölgesine kimin girip çıktığını bilmeli diyorlar. Bu amaçla “AB’nin dış sınırlarındaki kontroller sıkılaştırılmalı ve diğer ülkelerle terörist tehditlerle ilgili işbirliği güçlendirilmelidir” çağrısında bulunuyorlar.
Schengen kurallarında bir reform’un da gerekli olduğu da ileri sürülüyor. Macron bunu şöyle ifade ediyor; “Avrupa Birliği'nin dış sınırlarını güçlendirmemiz, daha iyi savunmamız ve Schengen kurallarının işleyişini daha iyi kontrol etmemiz ve uygulamamız gerekiyor.”
Buna göre, dış sınırların ve “Avrupa Kalesi”nin daha güçlü korunmasının yanı sıra daha hızlı sığınma prosedürleri ve üye devletlerarasında daha fazla dayanışma sağlamak mümkün olacak. Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, “Aralık ayında en azından üye devletlerin çoğuyla siyasi bir anlaşmaya varacağımızdan eminiz” dedi. Bununla birlikte, Doğu Avrupa ülkeleri şimdiye kadar göç konusunda eleştirel tutumlarından vaz geçmiş değiller. Dolayısıyla Seehofer’in amacına ulaşıp ulaşmayacağı belli değil.
Avrupa hükümetleri, Paris, Nice, Dresden ve Viyana’daki son saldırıları “Teröre karşı mücadele” adı altında hak ve özgürlüklere saldırmanın, Avrupa çapında polis devletini kurumanın fırsatına çevirmek istiyorlar. Belirtmek gerekiyor ki, bu aynı AB şefleri, Suriye’deki Baas yönetimini yıkmak için kullanılan vahşi cihatçı teröre utanmazca destek vermişlerdir.