AB’de yüzbinlerce insan sokaklarda yaşıyor. Kesin rakamlar olmasa da AB Komisyonu, bu sayının 700 binin üzerinde olduğunu söylüyor. Bu, on yıl öncesine göre yüzde 70 daha fazla. Rakamlar kesin değil, ama kesin olan; AB’nin İstihdam, Sosyal İşler ve Katılımdan Sorumlu Komisyon Üyesi olan Nicolas Schmit’in ifadesiyle, evsizliğin “büyük bir Avrupa sorunu haline geldiği” gerçeğidir. Konuyla ilgilenen hemen her kurum, bu sayının “zenginliğin ve refahın merkezinde” sürekli olarak yayılıp artacağına işaret etmektedir.
Artan yoksulluk ve büyüyen işsizlik, sosyal eşitsizlik, güvencesiz yaşam koşulları ve düşük ücretler, sosyal hakların giderek kuşa çevrilmesi, artan göç, birçok AB vatandaşlarının iş aramak için diğer AB ülkelerine taşınması vb., sözde “Refahın Kıtası”ndaki utanç tablosunu oluşturan nedenlerdir. Özellikle son ekonomik ve mali krizden sonra söz konusu sorunların büyümesine paralel olarak evsizlerin de sayısı arttı.
Avrupa Komisyonu, evsizliğe karşı birçok kez “etkili önlemler” alma çağrısında bulundu. Çünkü, 1996 tarihli Avrupa Sosyal Şartı’ndaki düzenlenmeye göre, herkesin başını sokacağı bir eve sahip olmak temel bir haktır. Dolayısıyla Avrupa Parlamentosu, kapitalizm koşullarında biraz ütopik olsa da 2030 yılına kadar Avrupa’da evsizliği ortadan kaldırmak istiyor. Bunun için de AB’nin evsizlikle mücadele eden bir politikaya ve daha fazla yatırıma yöneleceği iddia ediliyor.
AB’nin İstihdam ve Sosyal Haklar Komiseri Nicolas Schmit Lizbon’da yaptığı açıklamada, “Yüz binlerce insanın dünyanın en zengin kıtasında yaşayacak bir yeri olmamasının” “saçma” olduğunu söyledi ve Avrupa’da evsizlikle mücadelenin “mutlak bir öncelik” olduğu iddiasında bulundu.
Bunun için de “Avrupa Birliği’ndeki hiç kimse 2030 yılına kadar sokaklarda yaşamak zorunda kalmamalı.” hedefi saptandı. Bu hedef, 27 AB üye ülkesi tarafından ve somut adımlar atmak biçiminde taahhüt edildi. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu tarafından üye ülkelerin uyması için çeşitli tavsiyelerde bulunuldu. “Üye Devletler ise, konutun temel bir insan hakkı olduğu kavramına dayalı hedefli eylem planları ve yenilikçi yaklaşımlar getirerek evsizlik oranının azaltılmasına önemli katkı sağlayacağına inanılan “Önce Konut” ilkesini benimsemesi” hedefi öne sürüldü.
AB’nin çözüm arayışları bir yana, koronavirüs krizinin AB’de konut satın alınabilirliğini nasıl etkilediğine ilişkin hazırlanan raporlar, ekonomik durgunluk ile iş ve gelir kaybının Avrupa’da konut maliyetlerini ve evsizlik oranlarını daha da artırabileceğini öngörüyor.
Tekellerin “barbar” Avrupa’sında artan yoksulluğa ve büyüyen işsizliğe, sınıflar arası gelişen devasa sosyal eşitsizliğe, güvencesiz yaşam koşullarına ve düşük ücretlere, sosyal hakların giderek kuşa çevrilmesine nasıl gerçek çözümler bulunmayacaksa evsizler sorununa da çözüm bulmak, AB’li emperyalistlerin pek de umurunda değildir.