Kaybettikleri yakınları için yıllardır verdikleri mücadelede bir adım dahi geri atmayan aileler, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Dayanışma Derneği (YAKAYDER) aracılığı ile 2014 ve 2018 yılları arasında Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'na başvuru yapmıştı.
Çalışma Grubu, yakınlarının akıbetinin belirlenmesi ve faillerin yargılanması talebiyle 30 aile tarafından yapılan başvurulara, geçtiğimiz 21 Ağustos’ta kaleme aldığı bir mektupla yanıt verdi. Kayıp yakınlarına son durumu bildiren Çalışma Gurubu, Türkiye’nin 30 aileden sadece 9’u için verdiği yanıtları da mektubuna ekledi.
Önce ‘yurtdışı’ sonra ‘kayıp’ yanıtı
Türkiye’nin yanıt verdiği 9 isimden biri de 1995’de İstanbul’un Avcılar ilçesindeki evinin önünde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Fehmi Tosun. Tosun’un ailesi, 10 Eylül 2014 tarihinde Çalışma Grubu’na başvuru yaptı. Başvuruyu işleme alan Çalışma Grubu, aynı yıl içinde Türkiye’den Tosun’un akıbetine dair bilgi istedi. Adalet Bakanlığı, gönderdiği yanıtta Tosun’un 11 Mart 1992 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan çıkış yaptığını ve ülkeyi terk ettiğini iddia etti.
Çalışma Grubu, verilen yanıttan sonra bir kez daha Türkiye’den bilgi istedi. Bakanlık, bunun üzerine ise, “Şahıs 1995'te evden çıktı ve eşiyle telefonla görüştükten sonra ortadan kayboldu. Fehmi Tosun 2002'de kayıp listesine alındı. Eşi Hanım Tosun, Küçükçekmece'deki Cumhuriyet Başsavcılığı'na 2008'de başvurarak Tosun'un kayıp olduğunu bildirdi” yanıtını verdi.
Türkiye, Çalışma Grubu’nun son talebine de, “Henüz bir gelişme kaydedilmemiştir. Şahıs polis kayıtlarına kayıp kişi olarak geçti ve halen aranıyor” şeklinde yanıt verdi.
‘Babam o tarihte cezaevinde’
Türkiye’nin verdiği yanıtlara ilişkin konuşan Tosun’un kızı Besna Tosun, yanıtların gerçek dışı olduğunu kaydetti. Tosun, Türkiye’nin “1992 tarihinde ülkeyi terk etti” iddiasının gerçeği yansıtmadığına dikkati çekerek, babasının 1991 yılında tutuklandığını ve 1992 yılında Antep Cezaevi’nde olduğunu aktardı. Verilen cevapları “akıl almaz” şeklinde değerlendiren Tosun, “Önce ‘yurtdışına kaçtı’ deniliyor. Ardından da ‘polis kayıtlarına kayıp olarak geçti’ söyleniyor. Birbiriyle çelişen iki yanıta bakıldığında babamı kimlerin kaçırdığını görebiliyoruz” diye konuştu.
Başvuru çöpten çıktı
Tosun, Adalet Bakanlığının “Şahıs 1995'te evden çıktı ve eşiyle telefonla görüştükten sonra ortadan kayboldu. Fehmi Tosun 2002'de kayıp listesine alındı. Eşi Hanım Tosun, Küçükçekmece'deki Cumhuriyet Başsavcılığı'na 2008'de başvurarak Tosun'un kayıp olduğunu bildirdi” şeklindeki yanıtının da gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Tosun, babasının kaçırıldığı gün Avcılar’da bulunan polis merkezine kayıp başvurusu yaptıklarını, ancak başvurularının çöpten çıktığını aktardı.
Türkiye AİHM’de kabul etmişti
Tosun, Türkiye’nin “dalga geçtiğini” dile getirerek, babasının kaybedilme olayının AİHM’de kabul edildiğini anımsattı. Tosun, “2003 yılında Türkiye AiHM’e ‘Fehmi Tosun’un kaybedilme olayında Hükümetimiz üzgündür’ yanıtı vererek, olayı kabul etti ve etkili soruşturma taahhüdünde bulundu. Ancak aradan geçen 17 yıla rağmen etkili bir soruşturma yürütülmedi” dedi.
Tosun, 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’la yaptıkları görüşmede, BM’nin kayıplara ilişkin sözleşmesinin imzalanmasını istediklerini ancak kendilerine, “İmzalamadıysak var bir sebebi” cevabının verildiğini belirtti. Tosun, “Bu sözleşme imzalanmıyorsa bunun sebebini öğrenmek istiyoruz. BM bu konuyla ilgili imza açtı ama Türkiye imzalamıyor. Bu anlamda Türkiye’ye baskı yapılması gerekiyor. Her şeyin kanıtları ve tanıkları var. İşlenen suç ortada ama bir şey yapılmıyor. Türkiye bu suçları insanlık suçu olarak görmüyor” diye konuştu.
‘Hiç kimsenin susmaya hakkı yok’
“Haklıyız. suçlu olan, kötü olan taraf bellidir. Biz de tarafımızı belli etmek zorundayız” diyen Tosun, şöyle devam etti: “Mücadele etmemin sebebi sadece babamı bulmak değil. Babam gibi kaybedilen binlerce insan var. Bu insanlar gözaltına alındı. İşkence edildi ve kaybedildi. Bu gerçeği bilerek hiç birimizin susmaya hakkı yok. Bizden sonraki kuşaklar için mücadele ediyorum. Cumartesi Annelerinin mücadelesi ile gözaltında kaybetmelerin önüne geçildi. Bu da şunu gösterdi: ‘Mücadele ederseniz kazanırsınız.’ Hiç birimizin susmaya hakkı yok.”
Erdoğan Alayumat – Mezopotamya Ajansı / 18.09.20