Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası İstanbul Şube Temsilcisi Okan Karaçam, tekstil işçilerinin esnek, güvencesiz, taşeron çalışma ve düşük ücretlerle birlikte fabrika içerisinde insani olmayan koşullarda çalıştırıldığını belirterek, sendikal örgütlenmenin öneminin altını çizdi.
Sendikal mücadelenin çok düşük olduğu ve sömürünün çok yoğun yaşandığı tekstil iş kolunda kayıtlı olan 1.2 milyon işçiden sadece 106 bin 858’i sendikalara kayıtlı bulunuyor. Yoğun olarak çocuk ve kadınların çalıştığı tekstil iş kolunda, hem kadınların hem de çocukların neredeyse tamamının sigorta veya başka bir güvenceleri bulunmuyor. Kayıt dışı olarak 4 milyonu aşkın kişinin çalıştığı tekstil iş kolunda özellikle son dönemlerde göçmen ve mülteci işçiler çalıştırılıyor. Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası İstanbul Şube Temsilcisi Okan Karaçam, tekstil işçilerinin yaşadıkları sorunları ANF’ye anlattı.
İnsani olmayan koşullar
Derinleşen ekonomik krizle birlikte tekstil iş kolundaki sorunlarında katlanarak büyüdüğünü, patronların krizi fırsata çevirerek işçiler üzerindeki sömürüyü arttırdığını belirten Karaçam, tekstil iş kolunda sendikalaşma boyutunun da çok düşük olduğunu hatırlattı. Karacam, şunları söyledi:
“Tekstil işçilerinin yaşadığı sorunlarına baktığımızda esnek, güvencesiz, taşeron çalışma ve düşük ücretler başta geliyor. Bu sorunlarla birlikte fabrika içerisinde insani olmayan koşullarda üretim yapılıyor. Usta, şef, vb. baskıları artık rutin haline gelmiş durumda. Ağırlıkla kadın işçiler, ustaların ve şeflerin hakaretlerine maruz kalıyor ve bu sorunlar her geçen gün artıyor. Tekstil işçilerinin kendi içerisinde birliği olmadığından dolayı yaşanan sorunlar karşısında bireysel çözümler arıyorlar ya da yaşadıkları sorunlar üzerinden kısa süreli birliktelik içerisinde bulunarak tepkilerini ortaya koyuyorlar. Sorun şu ki; birliktelik korunamadığı için patron ve uşakları hızla saldırıya geçiyor, birliği dağıtıyor.”
Kadın işçiler ve kalifiye iş yapmayanlar
Tekstil iş kolunda ucuz iş gücünün çok yakıcı bir sorun olduğunu dile getiren Karaçam, özellikle kadın işçilerin ve kalifiye bir özellik gerektirmeyen işlerde çalışan işçilerin asgari ücretin altında çalışmaya zorlandıklarını belirtti. Kadın işçilerin fabrikalarda köle muamelesi gördüğünü söyleyen Karacam, şunları paylaştı:
“Ücret bakımından düşük ücretler alması bir yana fabrika içerisinde her türlü işler işçiye yaptırılıyor. Bunlar ise ortalığı toplama, temizleme, işleri getirip götürme ve her türlü ayak işleri. Kalifiye işçilik gerektirmeyen işlerde çalışan işçiler ve kadın işçiler fabrikanın köleleri olarak görülüyor. İş içerisinde ağır çalışma koşulları ve her türlü baskıyla da karşı karşıyalar.”
Mêrdîn ve Amed gibi yerlerde
Karaçam, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası olarak ücret gündemli iş kolu raporu hazırladıklarını anımsatarak, bu rapor içerisindeki verilere dikkat çekti. Karaçam, “Mardin, Antep, Batman, Diyarbakır, Adana bölgelerinde bulunan tekstil fabrikalarında işçilerin aldıkları ücretler asgari ücretin çok az üzerindedir. Özellikle Mardin, Diyarbakır ve Batman’da bulunan fabrikalarda asgari ücretin dahi altında ücretler veriliyor. Kadınlar ve kalifiye işçilik gerektirmeyen işlerde çalışan işçilerin maaş 5 bin ile 9 bin TL arasında değişkenlik gösteriyor” dedi.
620 bir çocuk, “genç işçi” tanımıyla çalıştırılıyor
Türkiye’nin 1990’da BM Genel Kurulu’nda Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladığını ve 1995’te yürürlüğe girdiğini; buna göre 18 yaş altında olup çalışanların “çocuk işçi” olarak kabul edildiğini belirten Karaçam, Türkiye’nin bunu da “genç işçi” tanımıyla “çözmeye” çalıştığını belirtti. Türkiye’de 620 bin çocuğun “genç işçi” adı altında çalıştırıldığını söyleyen Karacam, ancak kayıtsız olan binlerce çocuk işçinin olduğuna da işaret etti. Karaçam, “Kendi iş kolumuzda da özellikle saya (ayakkabı) işinde ve tekstil atölyelerinde çalışan binlerce çocuk işçi bulunuyor. Patronun her türlü sömürüsüyle karşı karşıya kalıyorlar” diye konuştu.
Önce işsiz kalanlar kadınlar oluyor
Kadın işçilerin ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, ikinci bir cins olarak görülmesi ile birlikte her türlü baskı ve mobbingle karşı karşıya kaldığını kaydeden Karaçam, “Sadece sorunları bundan ibaret değil. Fabrika içerisinde tacizle de karşı karşıya kalabiliyorlar. Salgın döneminde resmi kayıtlara göre, 200 bin işçi KOD 29 ile işten çıkarıldı. Bunun büyük bir bölümü kadın işçilerden oluşuyordu. En ufak kriz karşısında bedelini ilk ödeyen kadın işçiler oluyor. Sorunları her geçen gün derinleşiyor. Ücretler bakımından erkek işçilerle aynı işi yapmalarına rağmen asgari ücretle çalıştırılıyorlar. Usta ve şefler, kadın işçilerin üzerinde her türlü psikolojik şiddeti uyguluyor” dedi.
İcazetçi ve ihanetçi istiyorlar
İşçi sınıfını sefalet ve yoksulluğa mahkum eden AKP-MHP iktidarı ve sermayenin saldırılarına karşı sendikanın çalışmalarının devam ettiğini belirten Karaçam, şunları dile getirdi:
“Sermaye tarafından sendikal faaliyetlerimize dönük her türlü saldırıyla karşı karşıya kalabiliyoruz. İktidar ise sendikamızı baskı altına almaya, işçi sınıfı içerisinde kötürümleştirmeye çalışıyor. Onlar, kendilerine biat eden ve sermaye sınıfına karşı huysuzluk yapmayan, icazetçi ve ihanetçi konumda olmamızı istiyor. Tekstil işçilerine dayatılan tüm sorunlar karşısında örgütlenme çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ne onların istediği sendika olacağız ne de onlara biat edeceğiz. İşçi sınıfı mücadelesini geliştirmek ve ileriye taşıma noktasında sendika olarak var olan tüm olanaklarımız ile ilkelerimiz çerçevesinde mücadelemizi sürdüreceğiz. İşçi sınıfını yasası ile hareket ederek fiili meşru mücadele çizgisinden ödün vermeyerek sermayenin ve iktidarın karşısında olacağız. Tekstil işçilerini yaşadıkları sorunlara karşı sendikamızda örgütlenmeye birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.”
ANF / 23.11.2023