Seyhan Erdoğdu: Kıdem fonu, tazminatları finansal piyasalara açmayı hedefliyor

Ekonomi reform paketinde yer alan 'kıdem tazminatlarının bir fon altında toplanabileceği' şeklindeki ifadeyi değerlendiren Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu, “Faiz lobisinden şikayet edip tam da faizci çokuluslu mali sermayenin çıkarına olan kıdem tazminatı fonunu ve zorunlu bireysel emeklilik sistemini reform diye sunmak emekçinin aklını ve bilgisini hafife almaktır" dedi.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 14 Nisan 2019
  • 08:40

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 10 Nisan’daki reform paketi açıklamasında kıdem tazminatlarının bir fon altında toplanabileceğini ifade etti. Kıdem tazminatı konusunda fon girişimi 2003’ten bu yana zaman zaman gündeme geliyor. Çalışanları ve işvereni doğrudan etkileyecek bu girişimi Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu ile konuştuk.

 

Kıdem tazminatı düzenlemesinin uzun bir tarihi var değil mi?

Evet, ilk düzenleme 1936’daki 3008 Sayılı ilk İş Kanunu’nda gündeme geliyor. Söz konusu düzenlemenin ardından 1950 ve 1975’te yeniden düzenleme yapıldı. Bu dönemden sonra emek ile sermaye arasında kıdem tazminatına ilişkin olarak çatışma yaşanmaya başladı, sermaye kesimi farklı yollarla kıdem tazminatının azaltılmasını sağlamaya uğraşırken işçi kesimi bu uğraşlara sürekli karşı koydu.

Ancak değişiklik devam ediyor değil mi?

Evet, 1982 yılında 2762 Sayılı Kanun’la yapılan bir düzenleme ile ödenecek kıdem tazminatı miktarına getirilmiş olan üst sınırı belirleyen ölçüt değiştirildi. Buna göre bir yıllık kıdem tazminatı tavan tutarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemiyor.

‘KIDEM TAZMİNATI FONU KURULMASI KARARI 2003’TE ALINDI’

2003’te bir değişiklik daha yapılıyor ve kıdem tazminatı fonu hükme bağlanıyor…

2003 yılında kabul edilen 4857 Sayılı İş Kanunu, 1475 sayılı İş Kanunu’nu yürürlükten kaldırdı ancak kıdem tazminatına ilişkin 14’üncü maddesini hariç tuttu. Geçici altıncı madde ile de kıdem tazminatı fonu kurulmasını hükme bağladı.

Hüküm ne söylüyor?

Buna göre kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulacak, ancak kıdem tazminatı fonuna ilişkin kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 Sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklı kalacak.

Hâlihazırda işçilerin kıdem tazminatı nasıl hesaplanıyor?

Halen yürürlükte olan 1475/14’üncü madde hükümlerine göre işçi çalıştığı her bir yıl için aldığı son ücret üzerinden bir aylık ücret düzeyinde kıdem tazminatına hak kazanmakta ve 1475 Sayılı Yasa kapsamında çalışanlara belirli şartlarla kıdem tazminatı ödenmekte. Buna göre aynı işverene bağlı çalışma süresinin en az bir yıl olması gerekiyor.

Çalışılan her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı ödenirken bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya dahil ediliyor. Kıdem tazminatı hesaplamaları sırasında işçiye ödenen ücretin yanı sıra, kendisine düzenli olarak sağlanan tüm para ve para ile ölçülebilen menfaatlerin (yol parası, yemek parası, düzenli olmak koşulu, ikramiye ödemeleri v.b.) brüt tutarları dikkate alınıyor.

‘HÜKÜMET KIDEM TAZMİNATLARINI SÜREKLİ GÜNDEME GETİRİYOR’

Kıdem tazminatına dönük fon girişimi 2003’te yasaya girdi. Fon tartışmaları 2003’ten bu yana mı gündemde?

2001’de yürürlüğe giren işsizlik sigortası sisteminden sonra 2003’te yeniden düzenlenen İş Yasası ile birlikte bu konu bir kere daha ön plana çıktı ve yeni bir kanun tasarısı düzenlendi. Yeni İş Kanunu ile birlikte yasalaştırılması planlanan bu tasarı, iş güvencesi üzerine tartışmaların alevlenmesi ile birlikte, sendikaların açık karşı çıkışı üzerine gündemden düşürülmüştür.

2006 sonu-2007 başında gerçekleştirilen Üçlü Danışma Kurulu’nda gündeme yeniden alınan konu, 2008 yılında tekrar tartışılmaya başlandı. 2008’de “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” kapsamında kıdem tazminatı fonu da düzenlenmek istendi (35-50’inci maddeler). Sendikaların karşıt tavırlarını sürdürmeleri üzerine yeniden rafa kalktı.

2011’de Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı model özünde gerek 2004 gerekse 2008 tartışmalarının bazı farklılıklarla aynısı. 2012’de basına sızdırılan “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Tasarısı” işçi sendikalarından ve işçilerden gelen yoğun tepkiler nedeniyle uygulamaya konulamadı.

2012’de kıdem tazminatı konusu kamuoyu gündeminden uzaklaşmasına rağmen Çalışma Bakanlığı tarafından 12-18 Nisan 2013 tarihinde düzenlenen üçlü danışma kurulunda kıdem tazminatının fona devredilmesi konusu taşeronluk ve geçici iş ilişkisi konuları ile birlikte işçi sendikalarının önüne tekrar getirildi. Daha sonra Bakanlık tarafından 10’uncu Çalışma Meclisi hazırlık çalışmaları adı altında 16-17 Mayıs 2013 tarihlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde sosyal kesimlerin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantılarda yine konu gündeme getirildi ve kıdem tazminatının fona devri tartışıldı. 10’uncu Çalışma Meclisi’nde ilgili panelde konu tekrar ele alındı. Katılımcı işçi sendikaları konfederasyonlarının görüşleri ve açıklamaları dikkate alınmadığı halde, görüş birliği varmış gibi lanse edildi.

‘KIDEM TAZMİNATLARI FONUNU ÇOK ULUSLU BİREYSEL EMEKLİLİK ŞİRKETLERİ YÖNETEBİLECEK’

Bu kadar ısrar edilen “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Tasarı Taslağı”nda nasıl bir model öneriyor?

Kıdem tazminatı için işçilerin sigorta primine esas kazançları esas alınarak aylık brüt ücretlerinin yüzde 4’ü oranında prim kesilecek. Buna kıdem primi denecek. Basına yansıyan bilgilere göre bu prim yüzde 4.5 veya yüzde 5’de olabilir. Bu primler bireysel emeklilik sistemi dahilinde kurulacak olan Bireysel kıdem hesaplarına yatırılacak. Bu hesaplar tıpkı bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi önemli bir bölümü çokuluslu finans şirketlerinden oluşan Bireysel Emeklilik Şirketleri tarafından yönetilecektir.

İşveren ve işçinin sistemle ilişkisi nasıl olacak?

Kıdem tazminatı ile ilgili şirketleri işveren seçecek. Fonun işletilmesine ve hangi yatırım araçlarında değerlendirileceğine işçi karar verecek. İşverenler ait olduğu dönemde yatıramadıkları kıdem primini sonraki dönemlerde yatırabilecek, geç ödenen primlere, ilgili oldukları döneme ait nema farkları da dahil edilecek.

‘KIDEM TAZMİNATI ENFLASYONA ENDEKSLENDİ’

Kıdem tazminatının hesaplanması dahil bazı değişiklikler de öngörülüyor değil mi?

Evet, hesaplara yatırılması gereken kıdem priminin tahakkuku ile tahsili konusunda ayrım yapıldı. Genel kanun olarak 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Hakkında Kanun şartları uygulanacak. Yasa tasarısı öncesindeki kıdem tazminatı hakkının eski şekliyle devam edeceği belirtilirken kıdem tazminatı tavan artışları memur maaş zam artışlarından koparıldı, enflasyona endekslendi.

Fonlar için bir devlet güvencesi var mı? Örneğin bu fon iflas ederse ne olacak?

Bu fonların işleyişinde devlet güvencesi bulunmamaktadır. Fon iflas ederse ne olacağı belirtilmemiş.

KIDEM TAZMİNATI MİKTARI YARI YARIYA İNECEK

Bu yasa tasarısı işçileri nasıl etkiliyor?

Söz konusu yasa tasarı taslağı ile kıdem tazminatının işçiyi feshe karşı koruma niteliği tamamen ortadan kaldırılıyor. İşçinin fiili iş güvencesi olarak tanımlayabileceğimiz bir mekanizma yok ediliyor. Yıllık olarak 30 günlük kıdem tazminatının 12 aya bölünmesi durumunda aylık giydirilmiş ücretin yüzde 8.3’üne tekabül eden kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü bu kanun tasarısıyla işçi açısından aylık giydirilmiş ücretin yüzde 4’üne düşürülmekte. Yani kıdem tazminatı miktarı yarı yarıya azaltılıyor.

Bu düzenlemenin başka ne gibi etkileri var?

Mevcut duruma göre işçi emekli olduğunda veya kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde işten ayrıldığında kıdemine bağlı olarak işverence ödenen tazminat sadece damga vergisine konu olurken, şimdi fondaki nemaların tamamı gelir vergisine tabi oluyor.

KIDEM TAZMİNATINDA DEVLET KATKISI AZALTILIYOR

Yasa tasarısı devlet ve işveren cephesini nasıl etkileyecek?

Kanun tasarısında işverenler ve devlet açısından üstü örtülü bir maliyet düşürücü unsur daha var. İşsizlik sigortası prim oranları işverenler için yüzde 2’den yüzde 0,5’e düşürülmekte.Kıdem tazminatı fonuna yüzde 4 prim yatırılacağı varsayımıyla işverenler açısından kıdem tazminatından gelecek ekstra yük sadece yüzde 2,5 olacak. Ayrıca devlet katkısı olarak işsizlik sigortası fonuna aktarılan prim yüzde 1’den yüzde 0,5’e düşürülüyor. Devletin işveren olarak işsizlik sigortası priminin de düşeceğini göz önüne alırsak kamunun ekstra yükü sadece sadece yüzde 2 olacak.

Bu durumda işçiler kıdem tazminatlarını hangi koşullar altında alabilecek?

Yeni sistemde işçiler sadece emekli olduklarında veya hesaplarına 5 yıl boyunca hiç prim yatmaması halinde (yani işsizlik süreleri 5 yıl olursa) biriken kıdem tazminatlarını ve faizlerini alabilecekler. İşçilerin ölümleri halinde mirasçıları da biriken parayı alabilecektir.

Bunun dışında 15 yıl ve 3600 gün (on yıl bilfiil çalışma) halinde biriken kıdem tazminatının ve faizinin sadece yarısına hak kazanabilecekler. Bu süreden sonra yeniden para çekme hakkı ancak 1800 gün daha prim ödenmişse (beş yıl fiili çalışma) olacak. Bu halde de yine biriken meblağın yarısı alınabilecek.

İŞVEREN, PRİMİ ÖDEMEZSE CEZA YOK

Peki işverenler bu bireysel fonlara prim ödemezse ne olacak?

İşverenlerin bireysel fonlara prim ödemelerini yapmazsa bir müeyyide yok. Sadece primleri yatırmasının haricinde nema bedellerini de yatırması öngörülmüş. İdari para cezası, gecikme cezası gibi düzenlemeler yapılmamış.

Sendikalar bu konuda nasıl bir tutuma sahip?

Sendikalar kıdem tazminatı konusunda işçi haklarında geriye gidiş içerecek herhangi bir yasal düzenlemeye kesinlikle karşı olduklarını açıkladılar. TÜRK-İŞ böyle bir düzenlemenin genel grev nedeni sayılacağı konusunda Genel Kurul kararı aldı.

Sendikaların, işçilerin karşı çıktığı bu yasal düzenlemede neden ısrar ediliyor?

AKP’nin kıdem tazminatı fonuna ilişkin ısrarının arkasında iki temel unsur vardır. Sermaye kesiminin genel olarak beklentisi,fon sistemi kurulurken işçinin kıdem tazminatı hakkının kısıtlanması ve bir yıl için 30 gün olan kıdem tazminatı hakkını ilk etapta 15 güne indirecek bir modelin getirilmesi. Bu model getirilirken işverene pirim yükünün de minimum olması hedefleniyor. İkinci unsur ise bireysel fonlar vasıtasıyla ulusal tasarrufların mali sermayenin talepleri doğrultusunda finansal piyasalara aktarılması.

Berat Albayrak’ın anlaşılması güç bir Türkçe ve dilbilgisi ile anlatmaya çalıştığı sistemin aslı astarı budur. “Faiz lobisinden” şikayet edip tam da “faizci” çokuluslu mali sermayenin çıkarına olan kıdem tazminatı fonunu ve zorunlu bireysel emeklilik sistemini “reform” diye sunmak emekçinin aklını ve bilgisini hafife almaktır.

Zorunlu bireysel emeklilik fonları ile birlikte beş yıl içinde milli gelirin yüzde onundan fazla bir ücret payının finansal piyasalara fon olarak aktarılması “reformu”nun gerçek yüzünün ne olduğunu işçiler ve sendikaları çok iyi bilmektedir.

Sizce bu reform kabul edilir mi?

2019 yılı içinde uygulamaya konması planlanan kıdem tazminatı bireysel fonu hesabı yanlış hesaptır, işçiden ve sendikalardan döner.

Mühdan Sağlam - Gazete Duvar / 14.04.19