Devlet bütçesinin nereye harcanacağı görüşülürken, her zaman büyük harcamalar yapan Diyanet’in elektrik enerjisi ihalesinin Cengiz Holding’e verildiği duyuruldu. Cengiz Elektrik ile Diyanet arasında imzalanan sözleşmeye göre, şirket Diyanet’e 25,2 Milyon TL’lik enerji satacak. Bu ihale ile kamu kaynaklarının yandaş şirketlere nasıl peşkeş çekildiği birkez daha gün yüzüne çıkarken, Saray rejiminin işçi-emekçilerden aldığı vergileri nerelere harcadığı, yandaş şirketlere nasıl ihale sunduğu da görüldü.
Bu sözleşmenin birçok anlamı var: Sık sık verilen vaazlarda yoksulların “şükretmesi gerektiğini” anlatan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) şefi Ali Erbaş’ın lüks konutunun giderlerinin Diyanet bütçesinden karşılandığı ortaya çıkmıştı. Yeni dönemde ise okullarda Diyanet’e sınıf tahsis edilmiş, zorunlu din dersinin yanında eğitimde çürüme had safhaya çıkarılmıştı. Kısacası Saray rejiminin kullanışlı aparatı Diyanet’in her alana yayılması, ekonomik krizin yarattığı tepkiyi sindirmeyi ve gençliği gerici ideoloji ile zehirlemeyi hedefliyor.
Sermaye sınıfını her icraatıyla kayıran AKP-MHP rejimi, vergilerin çoğunu emekçilerden topluyor. Yapılan ihalelerle birlikte kamusal giderler için ayrılan bütçe ise yandaş şirketlere pay ediliyor. Saray rejiminin bu konuda birçok olanak tanıdığı Cengiz Holding, halen pastadan büyük dilimi alan şirketlerin başında geliyor. Nitekim elektrik enerjisi ihalesi Diyanet ile sınırlı değil. Bakanlıklarla yapılan enerji ihalelerinde de Cengiz Elektrik’e servet transfer ediliyor. Örneğin Sağlık Bakanlığı 250 milyon 40 bin TL, İçişleri Bakanlığı 190 milyon 737 bin TL, Gençlik ve Spor Bakanlığı 114 milyon 218 bin TL’lik enerjiyi bu aynı şirketten satın aldı.
Cengiz Holding’in yanısıra diğer yandaş kapitalistler de kendilerine altın tepside sunulan kamu ihaleleri aracılığıyla servetlerine servet kattılar/katıyorlar. Saray rejimi, bu şirketlere verdiği ihalelerle milyarlarca liralık harcamalar yaparken, işçi ve emekçilere düşen ise her geçen gün daha fazla derinleşen sefalet oluyor. Kurulan ihale çarkıyla birlikte yandaş şirketlerin nasıl palazlandırıldığı, iktidardan aldıkları güç ve olanaklarla her yeri nasıl cehenneme çevirdikleri de gözler üzerine seriliyor.
Diyanet’in bütçesinden yapılan büyük harcamalar, emekçilerden toplanan vergilerin sermaye gruplarına nasıl peşkeş çekildiği hakkında fikir veriyor. Elektrik enerjisi alımı ihalelerinin dağıtımı, AKP-MHP iktidarının büyük şirketlere servet transferinin aracı haline getirilmiş durumda. Bu durum, ekonomik ve siyasal krizin toplum üzerindeki etkisini daha fazla büyütecek, yoksul daha fazla yoksullaşırken, sermaye grupları servetlerine servet katacaklar.
İşçi sınıfı bu asalak sermayeye ve onları kayıran dinci-faşist rejime karşı mücadele etmeli, inançlarının istismar edilip sömürüye alan açılmasına izin vermemelidir. Aksi takdirde ideolojik zehirleme aracı Diyanet ve iktidara yakınlığı ve doğayı talan etmesiyle bilinen Cengiz Holding’in adları yağma, israf ve sömürüyle sık sık anılmaya devam edecektir.
S. Sancar