Genelde usulsüzlük ve kamu zararlarıyla ünlenen Sayıştay raporlarından bu sefer feci bir iş cinayeti çıktı. Üstelik ilk günden, devletin resmi raporuyla adım adım geldiği tespit edilen bir cinayet bu. Binali Yıldırım’ın temelini attığı, adı neredeyse AKP ile özdeşleşmiş Bayburt Grup’un inşa ettiği ve 11 işçinin feci şekilde yandığı olay, elbirliğiyle bakın nasıl kapatıldı?
Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait 2020 yılı denetim raporunun 47’inci sayfasından başlayarak anlatılan konu, Trabzon-Aşkale Yolu (Kop Dağı Tünelli Geçişi) inşaatıyla ilgili bir skandal. Sayıştay, “idarenin”, 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu çerçevesindeki yükümlülükleri yerine getirmediği için “yüklenici firma”ya gerekli yaptırımları uygulamadığından dolayı Karayolları’nı kusurlu buldu. Daha da önemlisi şirket yasalara aykırı davrandığı için, sözleşmenin de feshedilmesi gerektiğini vurguladı.
Raporda ne söylendiğine geleceğiz ama önce, teknik terimlerin arkasında yatan hikâyeyi anımsayalım.
Binali Yıldırım açtı, 11 işçi yandı
Tünel ve yol ihalesi 2011 yılında yapıldı. İhaleyi Şenbay Madencilik ile Özgün İnşaat ortaklığı kazandı. Her iki şirket de küçücük bir inşaatçıyken AKP döneminde milyarlarca liralık ihalelerle büyümüş Bayburt Grup’a ait.
2012’de dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın törenle temelini attığı iş için 2016’da, inşaatçıların aynı işten defalarca kazanç sağlamasının yolu haline gelmiş bir de “ikmal ihalesi” açıldı. 24 Eylül 2020 günü tünel inşaatında feci bir patlama meydana geldi. Enkaz altında kalan işçiler saatler sonra çıkarıldı. 1 işçi yaşamını yitirirken, 10 işçi ağır şekilde yanarak yaralandı. Yetkililer kazanın gaz birikmesinden dolayı yaşandığını açıkladı.
Ölen işçinin ailesinin ne yaptığını, yanan işçilerin bir daha çalışabilecek kadar iyileşip iyileşmediklerini bilmiyoruz. Ancak Sayıştay raporuyla ortaya çıktı ki, devletin kurumu işçilerin hayatından ziyade yandaş müteahhidin çıkarlarını korumak için elinden geleni ardına koymamış!
Bundan sonrası tüneldeki cinayeti örtbas çabası işte. Sayıştay raporundan kelimesi kelimesine aktaralım…
Kazadan 5 yıl önce müdürlük uyarmış
Karayolları 12. Bölge Müdürlüğü, 22 Ağustos 2016 günü, Genel Müdürlük Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı’na bir yazı yazarak, tünel yapımı esnasında karşılaşılan gaz çıkışı sebebiyle çalışmaların iş güvenliğinden dolayı durdurulduğunu belirtiyor. Ve gaz çıkışının engellenmesi için teferruatlı çalışmaların yapılması isteniyor.
Bunun üzerine, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı’nca hazırlanan raporda, alınan gaz örneklerinde CH4 (metan) ve CO (karbonmonoksit) gazlarının tehlikeli oranlarda olduğu belirtilerek, şu önerilerde bulunuluyor:
- Gaz ölçümü tehlike sınırında alarm veren otomatik bir sistemle sürekli olarak yapılmalıdır.
- Tehlike sınırında tünel içerisine elektriği kesecek devre kesici sistemi kurulmalıdır.
- Aynanın ilerisindeki CH4 ve CO gazlarının varlığının önceden tespiti ve tahliyesi amacıyla kontrol ve rahatlatma sondajları yapılması gerekmektedir.
Raporda ayrıca, havalandırma ve tahliye sondajları konusunda uzman kişi veya kurumlardan görüş alınarak uygulama projesinin yapılmasının uygun olacağı ifade ediliyor. Söz konusu rapor, 17 Kasım 2016 tarihli yazı ile şirkete gönderiliyor. Sonra ne mi oluyor?
Kimse üzerine alınmıyor. Zaten Sayıştay da araştırmalarına rağmen rapor üzerine şirketin tedbir alıp almadığına, almadıysa idarenin de buna karşı bir yaptırım uygulayıp uygulamadığına dair hiçbir resmi kaydın bulunmadığını ifade ediyor.
Tam 9 ay sonra, 11 Eylül 2017’de müdürlük şirkete bir yazı yazıyor. Fan tüpünün çok geride ve kapalı olduğunu gösteren bir fotoğrafı da yazıya iliştirip; tünelde havalandırmanın yetersiz olduğunu, yanıcı ve patlayıcı gazların varlığının unutulmaması, havalandırmanın yeterli seviyede olması gerektiğini bildiriyor.
Buradan sonra bir gelişme oluyor mu? Elbette hayır!
Müfettiş raporu şirketi suçlu bulmuş
2020 yılında patlama yaşanıyor. Genel Müdürlük müfettişi tarafından başlatılan soruşturmada, bilirkişilerce hazırlanan raporda şu bulgulara rastlanıyor:
- Tünel içerisinde otomatik alarm veren gaz ölçüm sistemi yapılmadığı, manuel ölçüm cihazı kullanıldığı ve cihazın kalibrasyonunun yaptırılmadığı,
- Her vardiya başlangıcında ve bitişinde yapılması gereken gaz ölçümlerinin yapılmadığı,
- Tünel içerisinde tehlike sınırında elektriği kesecek devre kesici sistemin kurulmadığı,
- Tünel havalandırma sistemleri sağlıklı bir şekilde çalışmadığından zararlı gazların tahliyesinin yapılamadığı,
- İş güvenliği uzmanlarının “tespit ve öneri defteri”ne yazdığı eksileri tebliğ etmesine rağmen, işveren ve işveren vekilinin imzadan imtina ettiği ve eksikleri gidermediği...
Müfettişler elde edilen kanıtlardan sonra işin yüklenicisi ve alt yüklenicisi şirketleri aslî kusurlu buluyor. Ayrıca kaza günü havalandırmanın çalışmadığı da tespit ediliyor. Suçlamalara dair şirketin savunması ise bir başka suçu ortaya çıkarıyor.
Şirket fan tüplere ait fatura fotokopisini ibraz ederek havalandırma eksikliğinin olmadığını iddia ediyor. Sayıştay raporunda ise, sunulan faturanın irsaliye tarihinin, kazadan 5 gün sonrasına ait olduğuna dikkat çekiliyor. “Evrakta sahtecilik” de işin içine giriyor böylece.
Karayolları’ndan akıllara zarar savunma
Sayıştay’ın açık açık yazdığı usulsüzlüklere dair Karayolları öyle bir savunma yapıyor ki, akıllara zarar.
Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı’nca hazırlanan raporda bahsedilen gaz çıkışının Erzurum-Bayburt istikametine doğru “sol tüpte” meydana geldiği; kazanın ise yaklaşım tünelinde gerçekleştiği, aynı şartlarda olmadıkları için sözleşmenin feshedilmesine gerek duyulmadığı ileri sürülüyor.
Yani diyor ki, “Kaza tünelin 2016’da uyarılan bölümünde olmadı. Bu yüzden ortada ihmal veya sorumsuzluk yok. Haliyle ihaleyi feshetmeyi gerektirecek bir sorun doğmadı.”
Buna karşın Sayıştay raporunda, işin henüz başında hazırlanan devletin resmi raporunda açıkça ortaya konulan eksik ve yanlışlar hatırlatıldıktan sonra şöyle deniliyor:
“Aynı iş kapsamında yapılan tünelin farklı kesiminde kazanın meydana gelmiş olması, yüklenici hakkında mevzuat ve sözleşmede yazılı yaptırımların uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Ayrıca, kaza öncesi alınması gereken tedbirlerin yüklenici tarafından yerine getirilip getirilmediğine ilişkin herhangi bir belge İdare tarafından hâlâ sunulamamıştır.”
Bahadır Özgür – Gazete Duvar / 29.09.21