"Şaka gibi” diyeceğiz ama, binlerce hayata mal olmuş ve olacak bir trajedi var ortada. Onca bilimsel araştırma “Yatağan öldürüyor” derken, Emine Erdoğan’ın himayesindeki proje kapsamında santrali 2020’de ‘sıfır atık belgesine’ layık görmüşler. Niye peki? Üzerinde “camı buraya, plastiği şuraya atın” yazılı iki metal kutuyu kapının önüne koydu diye...
Santralin çevreyi kirleten atıkları sadece cam ve plastik mi?
Yatağan, uzun süre önce, Yatağanlıların sorunu olmaktan çıkıp tüm ülkenin kıyamet alametine dönüşmüştü aslında. Ne var ki çoğumuz, Akbelen’de ağacı savunanların tepesine inen jandarma copuyla beraber o ‘Sur düdüğünün’ hepimiz için öttüğünü yeni duyabildik. Oysa 20 yıldır konuya dikkat çekenler, araştıranlar, yerinde tespit yapanlar; Yatağan’dan yayılan zehrin yarattığı en sinsi, nesilleri kapsayan, en büyük yıkımın adını koymuştu: Hayat tehlikede!
Gelin tek tek araştırmaları bir hatırlayalım şimdi. Bu zehir makinesini ‘çevreci’ saymak nasıl bir aymazlık, siz karar verin.
1- Yıl 2000: Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yatağan’da Hava Kirliliğinin Değerlendirilmesi Raporu
21 Ekim 2000 günü SO2 (karbondioksit) yoğunluğu 5,670 mg/m3 düzeyine ulaşınca, 22 Ekim’de valilik “acil durum” ilan etti ve bir ay sürdü. TTB, kirliliğin toplum sağlığında akut tehlike oluşturacak düzeye geldiğini tespit etti. Raporunda solunum sistemi hastalıkları ile bronşit, amfizem ve astım yüzünden yataklı tedavi gören hastaların oranının, Yatağan Devlet Hastanesi’nde yüzde 28 iken, Muğla Devlet Hastanesi’nde yüzde 13.8 olduğunu ortaya koydu.
2- Yıl 2001: Jeoloji Mühendisi Alper Baba’nın, 'Yatağan Termik Santralı Atık Depolama Sahasının Yeraltı Sularına Etkisi' çalışması
Gözlem kuyularından bazı dönemlerde alınan su örneklerindeki kadmiyum ve kurşun değerlerinin, Çevre Koruma Örgütü’nün içme suları için önerdiği 0.005 rng/1 ve 0.015 m.g/1 sınırını aştığı anlaşıldı. Alınan su örneklerindeki sülfat değeri de Türk Standartları Enstitüsü’nün içme suları için belirlediği maksimum sınır değerlerini geçti.
3- Yıl 2006: Mersin Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gülçin Yapıcı’nın 'Kömür madenlerinin çocuklar üzerindeki etkisi' araştırması
0-6 yaş arası 236 Yatağanlı çocuktan toplanan verilere dayalı araştırmanın sonucuna göre, kurşun değeri 36,2 mikrogram/dL çıktı. Bu, ülkemizde kurşunla ilgili yapılmış çalışmalar ve sonuçları açısından en yüksek değerdi. Ayrıca çocukların yüzde 95.7’sinin kurşun zehirlenmesi sınırı üzerinde kan değerlerine sahip olduğu, yüzde 87.6’sının kanında sınır değerin iki katından fazla kurşun bulunduğu saptandı.
4- Yıl 2010: Bilim insanları Koray Haktanır, Sonay Sözüdoğru Ok, Ayten Karaca, Sevinç Arcak, Funda Çimen, Bülent Topçuoğlu, Cafer Türkmen ve Hakan Yıldız’ın yaptığı, 'Yatağan Termik Santrali Emisyonlarının Etkisinde Kalan Tarım ve Orman Topraklarının Kirlilik Veri Tabanının Oluşturulması' araştırması
Santral çevresindeki tarım ve orman topraklarından alınan örneklerde toplam kadmiyum ve kükürt değerlerinin normal değerlerden oldukça yüksek olduğu; bitkilerde bulunan ağır metal miktarlarının yüksek olduğu ve bu miktarların sebzeler için tüketilmesine izin verilen değerleri kat kat aştığı belirlendi.
5- Yıl 2012: Muğla İl Sağlık Müdürlüğü tarafından Yatağan’daki kanser vakaları hakkında hazırlanan ‘gizli’ ibareli rapor
2 yılda sadece Muğla’daki hastanelerde 35 kişinin akciğer kanserinden yaşamını yitirdiği, 60 kişinin de aynı rahatsızlık nedeniyle tedavi gördüğü tespit edildi. O tarihlerde ülkemizde akciğer kanseri sıklığı erkeklerde 100 binde 50-60, kadınlarda 100 binde 6-8’di.
6- Yıl 2018: Muğla Çevre Platformu ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ortaklığıyla yapılan 'Kömürün Gerçek Bedeli' araştırması
Araştırmaya göre, Yatağan’da havadaki partikül madde yoğunluğu, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği yıllık ortalama üst limitin 2015’te 4, 2016’da 3.5 katı olarak gerçekleşti. Araştırmada ayrıca Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy santrallerinden 28 bin kg cıva salındığı, bu cıvanın yarısının ormanların, tarım alanlarının üzerine ve Akdeniz’e çöktüğü vurgulandı. Hava kirliliğinin halihazırda yılda 280 erken ölüme yol açtığına dikkat çekildi.
7- Yıl 2020: Sebahat Genç, Ali Osman Karababa, Sabri Serhan Olcay’ın 'Yatağan’da kömürlü termik santrallerin mortalite ve morbidite üzerine etkisi' çalışması
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu’nun Yatağan’daki ölüm oranlarını, kronik hastalıkları saptamak için başlattığı projenin sonuçlarına göre, 2017-2018-2019 yıllarında ölüm oranları, termik santrallerden en az etkilenen Bodrum’a göre sırasıyla yüzde 36, yüzde 32, yüzde 82 daha fazla bulundu. Akciğer kanseri nedeniyle hastane başvuruları değerlendirildiğinde Yatağan’da 2016 ve 2017’de 100 binde 60 ve 62 iken o yıllarda Türkiye’de akciğer kanseri insidansının 100 binde 20 olduğu saptandı.
8- Yıl 2021: İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nin 'Yatağan hava kalitesi ölçümü' raporu
Yatağan’da Eylül-Ekim 2021 aylarında bir aylık süre boyunca yapılan PM2.5 ve PM10 ölçümlerinin ortalama 65,66 ve 128,25 mikrogram/m3 olduğu görüldü. Türkiye’de PM2.5 için bir sınır değer olmasa da DSÖ 2021’de sınır değerini 5 mikrogram/m3 olarak belirlemişti. Buna göre, Yatağan’da PM2.5 emisyonları sınır değerin 13 kat üzerindeydi. PM10 sınır değeri ise ülkemizde 40, DSÖ 2021 düzenlemesine göre ise 15 mikrogram/m3. Yani Yatağan’da PM10 emisyonları, Türkiye sınırlarından 3, DSÖ sınırlarından 8 kat fazlaydı.
9- Yıl 2021: Enerji konusunda faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Ember’in analizi
Avrupa’da en fazla azotoksit salımı gerçekleştiren üç ülke sırasıyla Türkiye, Almanya ve Ukrayna. Türkiye’de bu gazın en büyük kaynağı, Yatağan Termik Santrali. Santralin yıllık azotoksit emisyonu 18 bin 405 ton.
10- Yıl 2022: Sağlık ve Çevre Birliği’nin (HEAL), 'Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri' adlı çalışması
Bu çalışmaya göre, 1982-2020 yılları arasında kömürlü termik santrallerin kirletici etkisine bağlı 68 bin 324 kişi erken öldü. Bu ölümlerin 33 bin 129’u Yatağan Termik Santrali’ne atfedildi. Raporda her şeyi özetleyen şu grafik oldukça çarpıcı:
Ülkede onca bilim insanı, gönüllü kuruluş, üniversite Yatağan’ın yaydığı ölümü yıllardır gözler önüne seriyor. Buna rağmen yasayı hiçe sayıp santrallerin filtre takmasını bile geciktirdiler. 2019’da kamuoyu isyan edince ancak fitreler takılmaya başlandı. Tam 40 yıldır alıp aldıkları tedbir hepi topu bu işte.
Üzerine daha fazla bir şey söylemeye lüzum yok. Emine Hanım’ın himayesinde Yatağan Termik Santrali’ne 2020’de verilen ‘sıfır atık’ sertifikasını ve sebebini ibret olsun diye buraya bırakalım yeter:
Not: Yazıdaki bilgilerin büyük kısmı, santralin sebep olduğu sağlık sorunları konusunda çalışma yapmış Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu’nun üyesi Prof. Dr. Sebahat Genç’in çalışmalarına dayanmaktadır.
Gazete Duvar / 03.08.23