Doğu Akdeniz'deki hakimiyet mücadelesinde, Türkiye NATO üyesi Fransa ve Yunanistan ile sık sık karşı karşıya gelirken, Türk savaş gemilerinin Libya'ya silah taşıdığından ve BM silah ambargosunu deldiğinden şüphelenilen bir gemiye Fransız donanması müdahale etmek isteyince, Türkiye'ye ait gemiler de savaş pozisyonu almıştı.
Medyaya yansıdığı kadarıyla, sayı ve silahça zayıf olmasından dolayı Fransız fırkateyni geri çekildi. Haziran ayı ortalarında meydana gelen bu olay iki düşmanın karşı karşıya gelmesi değildi. NATO üyesi bu iki ülkenin sıcak çatışmanın eşiğinden dönmesi, Türkiye'nin Birlik içindeki rolünü de sorgulatıyor.
Benzer bir olay da sadece iki hafta önce Türkiye’nin Rodos adası yakınlarında doğal gaz arayacağını ilan etmesinden sonra Yunan savaş gemilerinin alarm durumuna geçmesiyle yaşandı.
Avrupalı diplomatların giderek artan bir şekilde iddialı, hırslı ve otoriter olan Türkiye’nin NATO için –odadaki fil- yani kimsenin görmek istemediği bir gerçek haline geldiğini söylediklerini yazan NY Times, bu gerçeği çok az kişinin konuşmak istediğini ifade etti.
Türkiye’nin davranışlarının haksız olduğu yönündeki herhangi bir eleştiriyi reddettiğini, ancak NATO üyesi bazı ülke büyükelçilerinin, Türkiye'nin şu anda ittifakın demokratik değerlerine ve toplu savunmasına açıkça meydan okuduğunu kabul ettiğinin altını çizen gazete, “Daha saldırgan, milliyetçi ve dindar bir Türkiye, Libya, Suriye, Irak, Rusya ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ile ilgili olarak Batılı müttefikleri ile giderek daha fazla çelişiyor. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17 yıllık iktidarından sonra diktatörlük yönünde eğilim göstermesi diğer NATO üyelerini de huzursuz ediyor” yorumunu yaptı.
Gazeteye konuşan Obama yönetiminin Türkiye ile ilgili dış politika danışmanlarından ve eski Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından Philip H. Gordon, “Türkiye'yi ABD'nin müttefiki olarak tanımlamanın zorlaştığını” belirtti.
“Buna rağmen uzmanlar, istikrarlı bir ABD liderliğinin olmaması ve Trump’ın NATO’yu aşağılarken Erdoğan’a hayranlık duymasının da Türkiye için bir serbest geçiş sağladığını” aktaran gazete, Gordon’un, “ABD’nin Türkiye ile ilgili politikasının ne olduğunu ve Trump’ın nerede durduğunu söyleyemezsiniz. Bu, neredeyse her konuda stratejik olarak Türkiye ile aynı fikirde olmayan ABD politikası için büyük bir ikilem" şeklindeki sözlerine vurgu yaptı.
Bu stratejik bölünmelerin arttığına işaret eden gazete, bunlara örnek olarak ise Türkiye'nin Suriye'deki farklı silahlı gruplara destek vermesi; 2019'da ABD ve diğer NATO üyelerinin şiddetli itirazlarına rağmen gelişmiş Rus uçaksavar sistemi satın alması; Libya'daki silah ambargosunu ihlal etmesi; doğu Akdeniz'de agresif sondaj faaliyetleri; İsrail'i sürekli şeytanlaştırması; ve artan bir şekilde devlet destekli dezenformasyonun kullanımını gösterdi.
Uzmanların NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in hem ABD ve hem de Türkiye’nin tasvip edilmeyen hareketlerine göz yumduğunu vurguladığına işaret eden New York Times, Türkiye ile ilgili NATO büyükelçileri arasındaki en son tartışmanın S-400 sistemlerini satın almasına rağmen geçtiğimiz yıl sonunda yaşandığına değindi.
Şimdi Harvard Üniversitesi’nde görev yapan eski NATO büyükelçilerinden Nicholas Burns, Macaristan ve Polonya gibi bazı ülkelerin de NATO içinde sorun oluşturduğunu ancak hiçbir ülkenin NATO genişlemesini Türkiye gibi kilitlemediğine değindi.
NATO kararlarını mutabakatla aldığından Türkiye’nin itirazlarının neredeyse her türlü adımı engelleyebildiğini aktaran gazete Fransa'nın da daha önce ulusal çıkarlarını gözetmek için etkili bir şekilde veto kullandığını, ancak asla toplu savunmayı baltalamadığını, Türkiye’nin ise İsrail, Ermenistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi sevmediği ülkelerle NATO’nun yapmak istediği ortaklıkları engellediğine işaret etti.
Türkiye’nin aylarca, Rusya ile sınır olan Polonya ve Baltık ülkelerinin savunulması için bir NATO planını engellediğini, NATO'dan bağımsızlıkları için savaşan çeşitli silahlı Kürt grupların terörist örgütler listesine alınmasına istediğini –ki NATO'nun yapmadığı bir şey- yazan gazete geçtiğimiz yıl Aralık ayında Londra’da yapılan bir toplantıda NATO’nun, Türkiye’nin çıkardığı bürokratik engellerden dolayı karar alamadığını, ancak Washington’dan gelen baskılardan sonra Türkiye’nin geri adım attığını ve ancak geçtiğimiz Haziran ayında karar alınabildiğini, bu şekilde Polonya ve Baltık ülkeleri ile anlaşma imzalanabildiğine işaret etti.
Erdoğan’ın 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra iyice şüpheci davrandığını, darbe girişimi sırasında kullanılan savaş uçakları gibi Amerikan ve İsrail savaş uçaklarının da kullanılabileceğini ve bunları düşürmek istediğini yazan gazete, bir diplomatin, “NATO'da “Rusya'yı her tartıştığımızda”, “herkes S-400'ü düşünüyor ve kimse bir şey söylemiyor. Bu durum NATO hava savunmasında büyük bir delik oluşturuyor ve hiçbir şekilde konuşulmadı bile” şeklindeki sözlerine yer verdi.
NATO’nun bunun yerine Washington ve Ankara arasındaki görüşmelerle sorunun çözüleceğini düşündüğünü yazan gazete fakat Washington bölünmüş durumda olduğunu, Erdoğan’ın ise sadece Trump'la konuştuğunu ifade etti.
Gazetenin haberine göre Obama dönemi Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından Amanda Sloat'a göre kafa karışıklığı sadece Washington’da değil, aynı zamanda Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler de Türkiye veya Libya konusunda net bir politika ortaya koyamıyor.
Dönemin ABD’nin NATO’daki büyükelçisi Ivo Daalder, son günlerde karşılıklı sert tartışmalarla gündeme gelen Türkiye ve Fransa arasındaki tansiyonun NATO’nun Muammer Kaddafi’ye karşı Libya’da gerçekleştirmek istediği operasyona kadar gittiğini belirtti.
Deniz sınırlarının tartışmalı olduğunu, Erdoğan’ın haziran ayında yaptığı bir konuşmada Akdeniz’e en uzun sahili olan Türkiye’nin küçücük bir alana hapsedilmek istendiğini, bu alanda da ancak olta ile balık tutulabileceğini söylediğini aktaran gazete, Türkiye’nin daha sonra doğal gaz arama faaliyetleri için Kıbrıs açıklarına gemi gönderdiğini, aynısını Rodos adası açıklarında da yapacağı tehdidinde bulunduğunu, ancak geçtiğimiz hafta Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in gerçekleştirdiği telefon görüşmesiyle krizin derinleşmesini engellediğine vurgu yaptı.
“Birçoğu Türkiye'ye on yıl önce Arap baharında ılımlı bir demokratik model olarak bakarken, Erdoğan'ın kırsal kesimdeki daha dindar seçmenleri seferber eden farklı bir ülkeye dönüştüğünü” yazan gazete dindar bir Müslüman olan Erdoğan’ın özellikle 2016 darbe girişiminin ardından birçok laik, yargıç, gazeteci ve askeri komutanı temizleyip hapse atarak daha milliyetçi ve otoriter olduğunun altını çizdi.
Erdoğan’ın Ayasofya'yı bir müzeden camiye dönüştürme kararıyla sembolize edilen Türk laikliğiyle kesin bir şekilde ayrıldığını ifade eden gazete. Neo-Osmanlı hırsıyla bölgeyi zorladığını ve Türkiye'nin çıkarlarını korumak için eski ittifaklardan ayrıldığını öne sürdü.
Sloat, NATO için sorunun “Türkiye hala Batı ülkesi mi ve değerlerimizi hala paylaşıyor mu?” olduğunu ifade ederken, Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalin ise eleştirilere “Trump ve Macron’un NATO’nun değerini sorgulayanlar olduğunu” söyleyerek son verdi.
Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili olarak ABD’nin Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan yardımcılarından Philip T. Reeker, Türkiye'den “gerilimi artıran operasyonları durdurmaya” çağırmıştı.
Gazeteye göre üst düzey bir Avrupalı diplomat, “Türkiye hakkında ne yapılacağı konusunda büyük bir fikir teatisi yapılmalı” dedi ancak bunun şimdi olmadığını belirtti.
Kaynak: Siyasi Haber