Milli iradeye saygı derken - Şükrü Küçükşahin

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Ocak 2014
  • 12:03

YOLSUZLUK operasyonları ardından sıkışan iktidar, ‘milli iradeye darbe vuruluyor’ gerekçesiyle yeniden ‘en iyi savunma en şiddetli saldırıdır’ taktiğini uygulayıp işi, bile bile anayasaya aykırı düzenleme yapma noktasına taşıdı.

Demokrasilerde milli iradenin en saygın temsil makamı parlamentolardır.
Gelin görün Türkiye’de, TBMM’nin saygınlığı giderek dip yapıyor.
‘Milletin vekilliği’ onurunu elde edenlerin, daha 2 yıla yakın süre varken, belediye başkanlığını tercih eder olması dahi bunun örneklerinden biridir.
Milletvekilliğine sıçrama makamı olan belediye başkanlıkları artık tam tersi özellik kazandı ve şimdilik, 21 vekil bu amaçla yola çıktı. 

YASAMANIN CAZİBESİ YOK

AKP, ikisi kabinenin en önemli isimleri olmak üzere 10; CHP, hem de biri ilçe düzeyinde 4; MHP ve BDP 3’er; HDP de 1 milletvekilini aday yaptı.
Yenileri de çıkabilir, ama ilginç olan bu gidişatın sorgulanmaması.
Oysa tablo, milli irade ve TBMM için hiç de iyi bir algı yaratmıyor.
‘Vekiller ekonomik güce hükmetme arzusunda’ algısı yok değil, ama asıl sıkıntı, ‘yasama görevi yapmanın cazibesi hiç kalmadı’ yönündeki inançtır. 
Bir yanda ‘5 bakandan daha güçlü başkanlar var’ anlayışı; diğer yanda, yasama üyeliğine seçim ve orada çalışma biçiminin tamamen liderin iki dudağı arasına sıkışması, bu cazibeyi yok eden iki ana etken.
Sonuçta, ülkenin tümünü temsil eden, tümüne hizmet verip tümünü dönüştürmesi gereken TBMM, vekiller için anlamsız kalmaya başladı.
TBMM’de günlerdir, lider emri ile yapılanlar da bu tablonun başka bir kanıtı.
Daha 3.5 yıl önce, “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” sloganıyla anayasa değişikliği yapanlar, bugün, sanki o günkü HSYK seçimini de kendileri organize etmemiş gibi, “Meğer üstünlük Cemaat’e geçmiş, HSYK darbeci olmuş” teziyle ‘majestelerine sadık yargı’ oluşturma peşine düştüler, hem de kural tanımaz yöntemlerle.

DÖRT FEZLEKENİN AKIBETİ

HSYK’yı bugünden de daha kötü bir şekle büründürmek istiyor, herkese de “Milli iradeye saygı gereği bizi koşulsuz destekleyin” diye baskı yapıyorlar.
İyi de, gittikleri yolun milli iradeye saygıyla uzak-yakın hiç alakası yok.
Aynen 4+4+4’te olduğu gibi yine gece yarısı bir ‘teklif’ ortaya çıktı.
Niye ‘teklif’? Çünkü ‘tasarı’ olsaydı, Adalet Bakanlığı bir ön çalışma yapacak, taraflardan, üniversitelerden, STK’lardan, kamu kurumlarından öneriler isteyecek, bir taslak hazırlayıp tartışılması için Bakanlar Kurulu’na getirecekti.
‘Teklif’ ile tüm bu süreçler dışlanıyor, önceden toplanmış imzalarla milletvekillerinin okumadığı bir metin, milli iradenin merkezi TBMM’ye dayatılıyor. 
Uzlaşmaya kapalı bu yöntem, TBMM’yi kavganın ve kaybın merkezi yapıyor.
Tek özellikleri ana avrat küfretmek, uçan tekme atma, yumruk sallamak olan bazı milletvekillerine de gün doğuyor.
Yolsuzluk soruşturmasında izlenecek yol da milli iradeyi saygı göstergesi.
Dört eski bakanla ilgili fezleke 10 gündür Adalet Bakanlığı’nda tutuluyor; eğer milli iradeye saygı varsa, o iddialar hemen TBMM’nin bilgisine sunulmalı.
TBMM de derhal o fezlekelere bakarak kararını vermeli.
Şu anki algı, bakanlığın bunu bir şekilde önleyeceği yönündedir.
Umarım yanılırım; çünkü bu, sadece milli iradenin aklıyla alay etmek olur.

Hürriyet / 13.01.14