Libya'da barış görüşmelerine askeri tezkere – Hediye Levent

Libya’da çatışan taraflar arasında ateşkesin ve ülkede istikrarın sağlanması için ekim ayında Cenevre’de bir anlaşma imzalanmıştı.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 31 Aralık 2020
  • 11:00

Libya’da çatışan taraflar arasında ateşkesin ve ülkede istikrarın sağlanması için ekim ayında Cenevre’de bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşma Trablus ve Tobruk merkezli hükümetlerin yanı sıra ülke içinde siyasi ve askeri gücü olan bütün tarafların bir masa etrafında oturmasını hedefliyor. Anlaşma imzalandığından beri herkesin eli tetikte olsa da çatışmalar oldukça azaldı. Diğer taraftan da BM’nin ara buluculuğunda bir geçiş hükümeti kurulması için görüşmeler sürüyor. Onlarca ülkenin dahil olduğu, her bir ülkenin kendine yakın şahısları/grupları/aşiretleri desteklediği ülkede siyasi istikrarın sağlanması kolay değil elbette. Bu görüşmeler çerçevesinde, daha çok geçiş hükümetine dahil olacak isimler etrafında küçüklü büyüklü kıyametler koparken Türkiye’nin ‘terörist’ gibi ifadelerle tanımladığı Hafter ile Türkiye arasında karşılıklı tehditlere varan söz savaşı başladı.

Zaten uzun süredir hem ülke içinde hem de Mısır gibi destek aldığı bölge ülkelerine yönelik “işgalci Osmanlı’nın devamı olan ve işgal hevesleri ile Libya’da bulunan Türkiye’ye karşı savaş” söylemlerini kullanan Hafter bir kez daha Türkiye’nin Libya’dan çekilmesi gerektiğini söyledi. Aynı açıklamada, bir taraftan siyasi istikrar için görüşmeler sürse de diğer taraftan sahadaki güçlerin yeni bir savaşa hazırlandığının sinyalleri de vardı.

Libya’da bulunan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Hafter güçlerinin saldırısına karşılık verileceğini söyledi.

Bu arada TBMM, Libya tezkeresini 18 ay daha uzattı.

Buraya kadar her şey normal görünüyor.

Ancak ekim ayında imzalanan ve Türkiye’nin de destek verdiği anlaşmaya göre, Libya’da bulunan yabancı güçlerin 3 ay içinde çekilmesi gerekiyor. Anlaşma bu kadar açıkken Türkiye’nin tezkereyi 18 ay daha uzatması Libya’daki çatışma süreçlerine katılma niyetinin açık göstergesi.

Elbette bölge ülkelerinden Fransa’ya, ABD’den Rusya’ya onca ülkenin az-çok yer aldığı Libya’dan Türkiye’nin anlaşmaya destek verse bile çekilmesi beklenemez.

Diğer ülkeler açıkça çekilmeden veya varlıklarını siyasi/ticari ilişkilerle sınırlandırmadan herhangi bir ülkenin Türkiye’ye ‘çekil’ demesi de pek olası görünmüyor şimdilik.

Ancak Libya sahasında bulunan birçok ülkenin arasında sadece Türkiye’nin “Çatışma süreçlerinin devamından yana” görüntü sergilemesi siyasi baskılar için etkili bir gerekçeye dönüşebilir. Özellikle de, Libya’ya yönelik silah ambargosunun delinmesine yönelik tepkilerin giderek yükseldiği göz önüne alınırsa…

Libya’da Türkiye haricinde savaşın devamını isteyen, buna yatırım yapan, eli tetikte bekleyen ülke de yok şimdilik. Zaten barış görüşmelerinin yapıldığı masa da ülkede savaşın kontrol edilebilir seviyeyi çok aşmasından, çatışmaların artık Libya sınırlarının dışına taşmasından, yeni mülteci akınları korkusundan, petrol üretimi ve naklinin aksamasından dolayı kuruldu.

Hafter dahil ülke içinde silahlı gücü olanların ellerinin tetikte olmasının temel sebebi yeni siyasi yapının inşası döneminde güçlerini kaybetmeden yer alabilmek. Libya içindeki tarafların da bitmeyen bir savaşın yeniden alevlenmesi gibi bir arzusu yok, en azından şimdilik…

Peki, savaş biterse Libya’ya müdahale eden bunca ülke çekip gidecek mi? Elbette hayır! Suriye’de olduğu gibi Libya’da da vekalet savaşının silahlı kısmının bitirilip siyasi kısmının başlaması niyeti açık.

Türkiye’nin istifalar, iç darbeler, ağır ithamlar ve meşruiyetine yönelik sorgulamalarla çalkalanan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti dışında müttefiki yok. Ki, bu müttefiklik ilişkisi de UMH’den çok UMH içinde birkaç isimle sınırlı.

Birkaç gün önce, Libya dahil bölgede Türkiye ile kıyasıya mücadele içinde Mısır Trablus’a bir heyet gönderdi. Uzun süre Trablus Hükümeti ile savaşan Hafter’i ve Tobruk Hükümetini açıkça destekleyen Mısır, bütün taraflarla görüşüyor. Keza Fransa, Rusya, ABD de…

Türkiye’nin UMH dışındaki taraflarla ilişkisi olmadığı gibi Libya sahasındaki varlığının önünü açan anlaşmaların meşruiyeti de eleştiri konusu… Çünkü anlaşmayı yaptığı hükümet güven oyu almadı, Türkiye ile yaptığı anlaşma meclisten geçmedi vs. vs…

Türkiye’nin Libya’daki varlığını sağlayan tek şey savaşın devam etmesi… Peki savaş biterse? Hele de Libya dahil Doğu Akdeniz’deki mücadeleye dahil olan bütün ülkelerle kriz halinde olmasını sağlayan bir dış politikada ısrarcı olduğu düşünüldüğünde geriye bir tek Suriye’de olduğu gibi Rusya üzerinden hareket edebildiği bir Libya politikası kalacak gibi görünüyor.

Türkiye’nin sadece askeri söylemler üzerinden şekillendirdiği, İHA reklamlarına dönüşmeye başlayan, Türkiye içinde milli/vatani/gurur okşayan söylemlerle kısa süreli heyecan yaratan ama dışarıda kaybettiren dış politika biçimindeki ısrarını anlamak zor.

Mesela malum medya sık sık Hafter’e nasıl haddinin bildirildiğini yazıyor. Kimse de, “Bir tarafta bölgenin en güçlü ülkelerinden biri Türkiye, diğer tarafta Libya içindeki silahlı taraflardan birinin komutanı… Hafter’e bizim gibi had bildirme heveslisi başka ülke var mı, bir bakalım” deme gereği duymuyor. Böylesi söz dalaşlarından milli menfaat, onurlu duruş devşirmek daha kolay… Ama nereye kadar?

Evrensel / 31.12.20