Herkesin merak ettiği bir soru var: Koronavirüs kaç kişiye bulaştı? Burun veya boğaz salgısından alınan örnekte virüse ait genlerin tespitine dayanan mevcut testler “aktif” olguları gösteriyor. Dolayısıyla bu testlerin ortaya koyduğu, ardından istatistiksel modellemeler aracılığıyla genelleştirilen rakamlar var. Peki ya enfeksiyonu çoktan geçirmiş olanlar? Hiç fark etmeden atlatanlar ya da basit bir soğuk algınlığı olduğunu düşünerek yaşayanlar? Bunun için şimdilerde medyada sıkça telaffuz edilmeye başlanan “antikor” testlerine ihtiyaç var. Virüse maruziyetin antikor ürettiği ve bu antikorun vücutta savunma aracı olarak tutulduğu artık sabit bilgi; dolayısıyla hastalığı atlatmış kişilerden elde edilecek serumun COVID-19’a karşı tedavi yaklaşımı olarak benimseneceği haberleri yayılıyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin birkaç gün önce yaptığı duyuru aslında bunun yaygın bir tedaviden çok, hastalığın henüz başında olanlarda, sağlık çalışanlarında ve durumu ağır hastalarda yapılacak denemeleri içerdiğini gösteriyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Hastanesi’nden immünoloji uzmanı Arturo Casadevall’in Ocak 2020 sonundan beri devam eden çabaları sayesinde antikor testlerinin geliştirilmesi (zira en uygun serumun belirlenmesi için önce yeterince antikor içerdiğinin teyit edilmesi gerekiyor), denemelere katılacak aday profilinin belirlenmesi, gerekli istatistiksel hazırlıkların yapılması gibi işler virüs henüz yayılmadan başlatılmış. Bu anlamda bilim dünyasının pandemi konusunda siyasetçiden çok daha hazırlıklı ve girişken olduğu bir kez daha görülüyor.
Geliştirilen çeşitli antikor testleri arasında biri, New York’taki Mount Sinai Hastanesi’nde görevli viroloji uzmanı Florian Krammer’in antikor tarama protokolü özellikle öne çıkıyor. Krammer ve meslektaşlarının 18 Mart’ta yayımladıkları, tüm kullanıcıların erişimine açık protokol makalesinde, dünyanın dört yanındaki bilimcilere kendi laboratuvarlarında bu antikorları kolaylıkla nasıl tespit edebilecekleri anlatılıyor. Prosedürün günde birkaç bin kişiye uygulanabilecek kadar basit olduğu belirtiliyor; öyle ki detaylarını görmek isteyen uzmanlar aşağıdaki linke gidebilir. Fakat meraklı okur için hangi ilkeye dayandığını kısaca anlatalım.
Önce virüsün dış zarı üzerinde bulunan bir proteinin belli değişikliklere uğratılmış (örneğin laboratuvarda kullanılmak üzere daha stabil hale getirilmiş) bir versiyonu hasta kişiden alınan örneğe enjekte ediliyor. Normal şartlarda virüsün hücre içine girişini sağlayan bu protein bireylerde bağışıklık sisteminin temel hedeflerinden biri. Kişinin ürettiği antikorlar zamanla bu proteini tanıyor, böylece o proteini taşıyan virüs hücre içine girmek istediği zaman taşıdığı damga yüzünden yıkıma tabi tutuluyor. Araştırmacılar tam da bu proteinin hücreye bağlanırken kullandığı bölgeyi ayrıştırmış, bu bölge ile antikorun bağlanmasını dışarıdan bakan göze bir renk değişikliğiyle görünmesini sağlamış. Bu noktada ilginç bir ayrıntı devreye giriyor: Testin deneme aşamasında kullanılan kan örneklerinin çoğu koronavirüs ailesinden NL63 adında bir başka tür ile zamanında enfekte olmuş bireylere ait. Soğuk algınlığı benzeri semptomlar NL63 için de geçerli; elbette COVID-19 gibi şiddetli etkileri bulunmuyor. Fakat virüs zarındaki giriş proteini insan hücresine girerken COVID-19 ile aynı kapıyı (reseptör deniyor buna) kullanıyor. Dolayısıyla araştırmacılar aynı antikorların NL63 ile de üretilebileceği ve antikor testinde renkli bağlanma sağlayarak -yalancı- pozitif sonuç verebileceği konusunda endişelilerdi. Fakat korkulan gerçekleşmedi, NL63 ile enfekte olmuş bireylerde de sonuç kesin ve net olarak negatif. Bu iyi bir haber…
Gelelim NL63 antikorlarının COVID-19’u görünce ne yaptıklarına. Aslında araştırmalar tam da bu noktada yoğunlaşıyor. Nitekim dışarıdan bakınca bu antikorlara sahip olmanın iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz, oysa durum, bazı virüslerde tam tersi de olabiliyor. Örneğin deng hummasında… Özellikle sivrisineklerden bulaşan bu viral hastalıkta antikora bağlı şiddetlenme denen olgu hastalık tablosunu ağırlaştırabiliyor. Buna göre asıl virüsle bağlantılı bir enfeksiyonu daha önce geçirip antikora sahip olmak, vücut virüsle karşılaştığında o antikorların tekrar devreye girmesine, fakat bunun bir tür aşırı tepkiye dönüşmesine neden oluyor. Korona özelinde böyle bir durum var mı, tam açıklanabilmiş değil. Fakat zamanında NL63 ile enfekte olup bunu bir soğuk algınlığı olarak geçirme, dolayısıyla antikor bulundurma ihtimali, bu “vakte” sahip olanlarda, yani yaşlılarda daha fazla. Ya da yaş arttıkça bu patojenle karşılaşmış olma ihtimali de artıyor diyelim. Dolayısıyla çocuklarda tam tersi, azalıyor… Bazı araştırmacılar, COVID-19’un yaş arttıkça daha şiddetli bir tabloyla sonuçlanmasını (ya da tam tersi, çocuklarda hafif seyretmesini), yaşını almış bireylerdeki bu antikorların miktarına bağlıyor. Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi, Krammer’in test sonuçlarına göre NL63 antikorları COVID-19’un yüzey proteiniyle etkileşime girmiyor. Bir iyi haber daha…
Sonuçta Krammer ve ekibi gibi diğer araştırma grupları da geliştirdikleri testler aracılığıyla hastaların antikor geliştirme hızını, kimin ne derece bağışık olduğunu, varsa bu bağışıklığın ne kadar sürdüğünü anlamaya çalışıyorlar. Bir yandan da vakit kaybedilmiyor ve uygun kişilerin antikor içeren serumları tedavide kullanılmak üzere devreye sokuluyor. Hatta pandemi krizinin yönetimi konusunda alternatif yaklaşımlarıyla tartışma yaratan İngiltere, bu konuda da ilginç bir adım atmaya hazırlanıyor. Hükümet yetkililerinin bildirdiğine göre bireylerin eczanelerden satın alıp evde uygulayabileceği antikor testleri çok yakında piyasaya sürülecek. Ancak verilerin nasıl takip edileceği veya yukarıda bahsettiğimiz yalancı pozitiflik ihtimalinin ne şekilde aşılacağı tartışma konusu. Neticede pandeminin nasıl ilerleyeceğini aktif enfeksiyona işaret eden testler kadar, belki de daha fazlasıyla antikor testleri gösterecek gibi duruyor.
Kaynaklar:
1) “New blood tests for antibodies could show true scale of coronavirus pandemic”, Gretchen Vogel, 19 Mart 2020, Science.
2) “How blood from coronavirus survivors might save lives”, Amy Maxmen, 24 Mart 2020, Nature.
3) “United Kingdom pledges to roll out extensive antibody testing”, 27 Mart 2020, Nature News.
4) Fatima Amanat ve ark., A serological assay to detect SARS-CoV-2 seroconversion in humans, medRxiv 17 Mart 2020; doi:https://doi.org/10.1101/2020.03.17.20037713.
Nıvart Taşçı – Bilim ve Gelecek / 29.03.20