Siz bu yazıyı okurken 26. COP İklim Krizi Zirvesi başlamış olacak. Sonunda da büyük olasılıkla katılanlar bir şeylerde anlaşmış, bir ortak bildiri açıklayarak olacak; 1995’ten bu yana toplanan 25 COP zirvesinde olduğu gibi… Ben bu son zirveden fark yaratacak bir sonuç bekleyen yorumcuya rastlamadım. Ancak bu toplantıların bir önemi var. Kapitalist uygarlığın hakikatini sergiliyorlar: Kapitalizm, yok olmanın eşiğine getirdiği uygarlığı, iklim krizinden kurtaramaz!
Kapitalizm ve iklim krizi
Kapitalizmin küresel çapta egemen üretim tarzına dönüşmesi, sanayileşmeyle ile başladı, emperyalizmle devam etti ve bugün iklim krizinin arkasındaki CO2 emisyonunun kaynağındaki fosil yakıt bağımlılığı üzerinde yükseldi.
Bu süreç, İngiltere ve Kıta Avrupası’nda başladı, Amerika, Kanada ve Japonya gibi merkezlerin eliyle ilerledi, dünyanın geri kalanını doğrudan sömürgeci ve kapitalist emperyalist zorlama ile içine çekerek hızlandı. CO2 emisyonu açısından baktığımızda, sanayileşmeden bu yana gerçekleşen emisyonun yarısından fazlası, bu kapitalist emperyalist ülkelerin ürünü.
Toplam CO2 emisyonunun yarısını herkesten önce gerçekleştirenler, aynı zamanda bu emisyonu yapan sanayiler üzerinden ekonomik, siyasi ve askeri ayrıcalıklar, dünyanın geri kalanından çok daha yüksek refah ve tüketim/lüks tüketim olanakları yarattılar. Öyle ki örneğin, bugün yalnızca Hindistan/Çin, bir Avrupa ülkesinin tüketim düzeyini yakalamak için gelişme süreçlerini hızlandırsa, hedefine ulaşmadan önce, dünyanın kaynakları tükenmiş, küresel ısınma dünyayı yaşanmaz hale getirmiş olacak.
Geç sanayileşen ülkelerin gelişmelerini engelleyen sömürgecilik ve emperyalist talanın failleri, şimdi gezegenin ekosistemine yaptıkları zararın faturasını ödemeyi kabul etmeden, dünyanın geri kalanından gelişme süreçlerini yavaşlatmalarını, refah taleplerinden vazgeçmelerini istiyor. Batılı analistlerin, “Olan oldu, şimdi durum bu” diye başlayıp toplam CO2 emisyonunun son 30 yılda, (çevre ülkelerde sanayileşmenin, çoğu kez Batılı çokuluslu şirketler için üreterek hızlandığı dönemde) gerçekleştiğini vurgulamaları samimi değil. Çünkü, son 30 yılda da en büyük kirletenlere bakınca, karşımıza, geç sanayileşen ülkelerin yanı sıra yine olağan şüpheliler çıkıyor. Örneğin ABD ve Avrupa ülkelerinin toplam (sanayileşmeden bu yana birikimli) CO2 hacmi içindeki payı 2019’da hâlâ yüzde 58 düzeyindeydi.
Kaynak var ama...
Dünya ekonomisi, ABD, Avrupa ülkelerinin yanı sıra Hindistan ve Çin gibi arkadan gelen ama CO2 emisyonunda liste başına geçmeye başlayan ülkeler, ekonomik krizle, pandemi ile boğuşuyor. Hükümetler, bu ortamda, iklim krizini önlemek için gereken kaynağı nereden bulacaklarını bilemediklerini iddia ediyorlar. Öyleyse, çöküşün eşiğinden ağlaya sızlaya geçeceğiz. Ya da başımızı kaldırıp kapitalizmin ufkunun ötesine bakmaya çalışacağız.
Credit Suisse’in Küresel Servet (varlık) Raporu’na göre dünyada toplam hanehalkının en zengin (1 milyon doların üzerinde) dilimi 2019’da toplam hanehalkının yüzde 1’ini oluşturuyormuş. Bu oran 2020’de 1.1’e çıkmış, Aynı dönemde, bunların servetinin toplam içindeki payı yüzde 43.4’ten yüzde 45’e yükselmiş. Toplam servetleri de 173.3 triyon dolardan 191.6 triyon dolara. Bu en alt yüzde 55’lik dilimi oluşturan (10 bin doların altında) hanehalkının payı ise yüzde 1.4’ten yüzde 1.3’e gerilemiş.
Küresel çapta, hanehalkının yüzde1.1’inin payı, varlığı artmaya devam ediyor. Bu kesimde, dünya hasılasının iki katına yakın bir varlık birikimi söz konusu. Toplam varlığın yüzde 55’i ABD ve Avrupa’da yoğunlaşmış. Dünyadaki dolar milyarderlerinin yüzde 67’si ABD ve Avrupa’da. İklim krizini durdurmak için yılda 4 trilyon dolar gerekiyor, en zengin kesimin varlığının yüzde 2’si gibi bir şey.
Bloomberg’in derlemesine göre en zengin listesindeki ilk 10 kişinin toplam varlığı 1.4 trilyon dolar, ikinci 10 kişininki 728 milyar dolar. Bu sayılar iklim krizini durdurmak için gereken yıllık 4 trilyon dolarlık yatırıma çok yaklaşıyor. Bloomberg’in listesinde en “yoksulu” 5.8 milyar dolarlık olmak üzere 500 milyarder var. Bunların varlıklarının yüzde 1’i bile kamulaştırılabilse kaynak sorunu filan kalmaz. Bugün, bunu yapacak irade olmadığından, buyurun uygarlığın cenaze namazına…
Cumhuriyet / 01.11.21