Bedeni soğumuş maktul, tebeşirle çizilmiş yerden ayağa kalkıyor. Eliyle kanını temizledikten sonra parmağıyla katilini işaret ediyor. Herkesin gözü “beni vurdu” dediği adamda. Reddedecek diye beklerken cevap veriyor: Evet ben yaptım! Cinayeti soruşturmak için olay yerine gelen savcı bu sırada havaya bakıyor, kulaklarını tıkıyor.
Yatıyoruz, kalkıyoruz. Her gün yeni bir rezaleti konuşuyoruz. Bakıp bakıp da bir türlü sırrını çözemediğimiz fotoğrafın negatifini ışığa tutuyoruz. Dayağı okuduk, saldırıyı izledik, ihaleyi anladık. Peki, bir tehdidin ekonomi-politiği olur mu? Şimdi her parçayı bütününe kavuşturuyoruz.
Sedat Peker konuştukça herkes daha rahat anlatıyor. Ordulu gazeteci Cihan Çakır, cesaretini topladı. İki yıl önce, 2019 seçimleri sırasında tehdit edilme hikâyesini açıkladı.
Ordu’nun Ünye ilçesinde son yerel seçimde, AKP’nin adayı, bugünkü başkan Hüseyin Tavlı idi. Gazeteci Çakır, Tavlı’nın geçmişe dayanan şaibeli ilişkilerini kaleme alıyordu. Ancak bunların “yazılmaması” isteniyordu. İhale Sedat Peker’e düştü. Çakır’ı arayıp önce bir haberi kaldırttı. Ardından tehdit etti. “Bu iş seni aşar” dedikten sonra, “bu işin içinde bakanlıktan dostlar var” sözleriyle devam etmişti.
İşin ilginci, Çakır, tehdit edildiğini açıkladıktan sonra Peker de konuştu. “Söyledikleri doğrudur” dedi. “Samimi ikrar yapıyorum” diye yaptıklarını kabul etti.
AKP içindeki kavga
Aslında Sedat Peker de aracıydı. AKP’li Başkan Hüseyin Tavlı, parti içindeki hizip kavgasının, ayak oyunlarının sonucunda göreve gelmişti. Üstelik bu sır da değil.
Ünye’de, AKP’nin son ana kadar adayı Adem Atik’ti. Atik’in aday olması da beklenen bir şeydi. Ünye’de hem teşkilat hem seçmen Atik’i seviyordu. Ordu Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olan Hilmi Güler de Ordu üzerinde etkisi bilinen Numan Kurtulmuş da Atik’in yanındaydı. Nitekim Atik’in adı partinin adayı olarak açıklandı.
Fakat…
Son anda kritik bir olay yaşandı. 20 Ocak 2019 günü Erdoğan miting için Ordu’ya geldi. Uçaktan inerken onu karşılayan isimlerin arasında Hilmi Güler de vardı. Erdoğan, elindeki aday listesini Güler’e uzattı. Adem Çevik’in adının üstü kırmızı kalem ile çizilmişti. Onun yerine Hüseyin Tavlı’nın adı yazılmıştı. Ortalık buz kesti.
İddia odur ki Çevik’in yerine Tavlı’nın konması için “yüksek düzeyde” kulis yapanlar vardı. Elbette başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu! O gün uçakta Soylu’ya yakınlığıyla bilinen bugünün Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran’ın da olması tesadüf değildi. Erdoğan ikna edilmiş, Çevik yerine Tavlı konmuştu.
İşte Peker’in, gazeteci Cihan Çakır’ı, Tavlı aleyhinde yazmaması için tehdit ederken “bakanlıktan dostlar” dediği sözlerin sırrı buradaydı.
Soylu - Tavlı ortaklığı
Yaşandı ama bitmedi.
Türk medyası olan biteni fark etmedi. 20 Ocak günü, ilçelerinde Çevik yerine Tavlı’nın aday olduğunu gören AKP’liler, AKP Ordu il binası önünde protesto gösterisi yaptı. Yaklaşık 400 kişiye ulaşan kalabalık, “siyasi darbe” yapıldığını söylüyordu. Bu işte eski Belediye Başkanı Enver Yılmaz’ın da parmağı olduğunu iddia ediyorlardı. (Enver Yılmaz ile Sedat Peker’in samimi görüşmelerinin olduğu basına düşen fotoğrafları da hatırlatalım.) Parti binası önüne gelen polis, kalabalığı yatıştırdı. Seçimde yine de Tavlı kazandı ama ilçede Saadet Partisi yüzde 22.26 oy oranı ile ikinci parti oldu. Bunun sebebi elbette AKP’ye küsen oylardı.
Peki, neden? Soylu’nun Tavlı ısrarının sebebi ne? Ordu’nun yerel medyasında hakkında FETÖ geçmişinden silahlı olaylara karışmasına kadar bir dizi iddia ortaya atılan Tavlı’yı neden koruyor?
Herkes sebebini biliyor. Tavlı ailesi ile Soylu ailesinin ilişkisi İstanbul Gaziosmanpaşa’ya kadar uzanıyor. Tehdide uğrayan gazeteci Çakır, “Süleyman Soylu’nun sigortacılık yaptığı dönemde Hüseyin Tavlı da İstanbul Gaziosmanpaşa’da elektrikçilik yapıyordu. Bu iki isim komşu” diye ilişkiyi anlatırken tanışıklığın belgeleri de var. Ticaret Odası kayıtlarına göre Tavlı ailesinden Süleyman Tavlı ile Bakan Süleyman Soylu geçmişte ticari ortaklık da yaptı.
Liman rantı 45 milyon dolar
Bir soru daha var.
Nasıl oluyor da resmi rakamlara göre nüfusu 130 bin olan bir ilçe (Ünye) bu denli iktidar savaşlarının merkezi oluyor. Yanıtı yine ilçenin rantında gizli. Ünye’de Karadeniz’in kritik bir limanı olduğunu söylersem herhalde sorumuz yanıt bulur.
Geçmişte eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e yakın bir ekip tarafından işletilen liman, her zaman tartışmaların odağındaydı. Limana verilen ad bile uzun tartışmaların konusu oldu.
Şimdi yakın zamanda yaşanan bir olayı hatırlatalım…
Yer: Ünye Belediye Meclisi. Bir belediye meclis üyesi toplantıda şunları söyledi:
“Ünye Limanı, Ünye’nin en önemli projelerinden bir tanesi. (…) 2015 yılında Büyükşehir Belediyesi’ne devroldu. Burada bu zamana kadar 45 milyon dolar, Ünye’nin parası bu. Bu parayla üç tane Ünye Limanı yapıyorsunuz. Bu para, bu sistem içerisinde dönmüş ama yatırıma dönüşmemiş.”
Konuşan kişi kim mi? Başlangıçta AKP’den Ünye Belediye Başkanı olması beklenen ancak ayak oyunlarıyla elenen Adem Atik’ten başkası değil. Ünye Belediye Başkanı yapılmayan Atik, AKP’den Ünye Belediye Meclis üyesi olmuştu. Yetmemiş, Ordu Belediye Başkanı Hilmi Güler onu yanına almış, başkan vekili yapmıştı. Üstüne üstlük, Ünye’deki limanın idaresini ona bağlamıştı.
Vali de kuzeni çıktı
İçişleri Bakanı ve mafyanın karıştığı bir komployla yerinden edilen AKP’li Atik’in, kendi partisinin içindeki isimleri, 45 milyon doları yutmakla suçlamasının öyküsü böyle. Konu, “AKP’li AKP’liyi suçladı” diye konuşuldu geçti. Ama okuduğunuz gibi, kavga çok yukarılara uzanıyor. Elbette ucu milyon dolarlara dayanan bir çatışma var.
Son ayrıntı…
Sedat Peker’in iddialarıyla, marinasından otellerine kadar konuştuğumuz şehir hangisi? Elbette Muğla. Hani Mehmet Ağar’ın görevini “ben olmazsam mafya çöker” diye açıkladığı şehir. Hani çökülen otellerin Ankara’daki ilişkilere uzandığı şehir.
Peki, idaresi bu kadar tartışılan şehirdeki vali kim? Orhan Tavlı. İsim benzerliği değil. Tavlı, Ünye Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı’nın amcasının oğlu. Kısacası İçişleri Bakanı Soylu’nun, Muğla’da mülki idare amiri olan gölgesi de Tavlı ailesinden.
Attilâ İlhan’ın dizeleri gibi: Cinayeti kör balıkçı gördü. Biz de gördük kulaklarımız da. Hiç inkâr etmeyin, hepiniz oradaydınız!
Cumhuriyet / 10.06.21