Kuruluş öykülerinde hep çalışmak, birikmek, gelişmek anlatılıyor. Sahi çöküşün bir hikâyesi var mı? Biliyoruz, çürüyen rejimler, en küçük hücresinde bile kurallı ilerlemeyi terk ediyor.
Günlerdir öğretmen adayları isyan ediyor. Sonuç belgelerini paylaşıyor. Milli Eğitim sınavından rekor puan almışlar. Mülakatta dibe vurularak elenmişler.
CHP lideri Kılıçdaroğlu önce randevu istedi. Verilmeyince Bakanlığa gitti. İçeri giremesin diye kapıya vurulmuş zincirli kilitle karşılaştı.
Peki, girebilse onu kimler karşılayacaktı? Seçmeleri, değerlendirmeleri yapanlar; kendilerinin seçilme, değerlendirilme hikâyelerini nasıl anlatacaktı?
Hep “mülakat” denilerek elenenlerin hikâyesine bakıyoruz. Oysa Milli Eğitim’deki düzeni anlamak için “yükseliş öykülerini” görmek gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki halk çocuklarının üstü, birilerinin adamlarına yer açmak için çiziliyor.
Mahmut Özer taşıdı
İşin sırrı sadece bir hafta önce çıkan Resmi Gazete’de.
24 Aralık tarihinde Cumhurbaşkanı’nın imzasını taşıyan kararda şu yazıyor:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nda açık bulunan Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne Murat İlikhan atandı.”
Milli Eğitim’de ölçme işlerine bakan Murat İlikhan’ın mesleğini merak ettim. Kendi yayımladığı özgeçmişinde yazıyor, doktor. 1994 yılından 2017’ye kadar, yani 23 yıl 1 ay aile hekimliği yapmış. Gelgelelim, 2017’de bir gün hop diye önce ÖSYM’de görevlendirilesi tutmuş. ÖSYM’de, yani Türkiye’deki kritik bütün sınavları hazırlayan Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nde, başkan yardımcısı olmuş.
Nasıl oluyor? Zonguldak’ta bir aile hekimi nasıl bir günde ÖSYM’de sınav işlerini yönetebilir hale geliyor?
Bu sorunun yanıtını yerel gazetelerde buldum. Dediğim gibi, Murat İlikhan, uzun yıllar Zonguldak’ta doktorluk yapmıştı. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile yolları burada kesişmişti. Özer, 28 Kasım 2010-4 Ekim 2017 arasında, yedi yıl, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde rektördü. Derken Özer bu görevden ÖSYM Başkanlığı’na atandı. Zonguldak’tan Ankara’ya gelirken yanında Doktor İlikhan’ı da getirdi, onu da ÖSYM’de yardımcısı yaptı.
Bu kadar sanmayın…
Mahmut Özer, 8 Ağustos 2018 tarihinde, ÖSYM’den alındı. Milli Eğitim Bakanı’nın yardımcılığına atandı. Artık Özer, MEB’in ikinci adamıydı.
Ya İlikhan?
Zonguldak’ın yerel gazeteleri Özer’in ÖSYM’den ayrılışıyla birlikte İlikhan’ın Zonguldak’a geri döndüğünü, yeniden aile hekimliğine başladığını yazıyor. Yerel İnanış Gazetesi’nin 11 Eylül 2018 tarihli haberinden İlikhan gibi çok isim olduğunu öğreniyoruz:
“Prof. Özer, Zonguldak’tan yirmiye yakın bürokrat arkadaşını ÖSYM’ye taşımıştı. Prof. Özer’in Milli Eğitim Bakan Yardımcılığı’na atanmasından sonra, ÖSYM’de göreve başlayan Zonguldaklı bürokratlar geri dönmeye başladı. Dr. İlikhan’ın dönüşü bugün valilikçe onaylandı. Dr. İlikhan Sağlık Müdürlüğü bünyesinde doktor olarak göreve başlayacak.”
Bakan nereye İlikhan oraya
Sadece günler sürdü…
Bakan Yardımcısı Mahmut Özer yine devreye girdi. İlikhan’ı aynı ay içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na aldı. İlikhan’ın özgeçmişinde Eylül 2018’de Milli Eğitim Bakanlığı’na geldiği, Sınav Güvenliği ve Sınav Yönetimi Daire Başkanı olduğu yazıyor.
Bir kural gibi: Özer yükseldikçe, İlikhan yükseliyordu.
Geçen ağustosta ise Mahmut Özer, Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirildi. Hemen İlikhan’ın özgeçmişini açtım. Aynı tarihte, Mahmut Özer tarafından Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne vekâleten atandığı yazıyor. Başta söylediğim gibi; Cumhurbaşkanı, 24 Aralık’ta, 2021/606 sayılı kararla, İlikhan’ı bu göreve resmen atamış oldu.
Yıllarca sınava çalışıp yüksek puan alan öğretmenlerin keyfi elenmesini konuşuyoruz ya… Milli Eğitim’de Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri’nin başında bulunan Murat İlikhan, Türkiye’de artık sınavların ya da ölçmenin yalan olduğunun kanıtı gibi. Gençler işte bu yüzden “çalışsam da bir şey olmamam” diyerek vatanlarından kopup gidiyor.
Mahmut bakanlığı gibi
Şaşırdınız biliyorum ama bitmedi!
Bakanlığın sitesini açıyorum. Murat İlikhan’ın eşi Sevil Uygun İlikhan’ın adını görüyorum. Kısa bir araştırma ile onun da Zonguldak’ta doktorluktan, Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Mahmut Özer’in çalışma arkadaşlığına, nihayetinde MEB’de “Mesleki Eğitimden Sorumlu Bakan Danışmanlığı”na uzanan kariyerini okuyorum.
Bugün Milli Eğitim Bakan Yardımcısı olan Sadri Şensoy’un özgeçmişini inceliyorum. Makine mühendisi Şensoy, Zonguldak’ta üniversitedeyken, 2017’de Mahmut Özer’le birlikte ÖSYM’ye geçmiş. Burada “Ölçme ve Değerlendirme Daire Başkanı” olarak göreve başlamış. Özer, bakan yardımcısı olunca, o da MEB’in “Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürü” olmuş. Özer, bakan olunca o da yardımcısı olmuş.
Liste uzayıp gidiyor…
Mesela MEB’in “Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü” Kemal Varın Numanoğlu’na bakıyorum. Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Mahmut Özer’in rektör yardımcısıyken, önce ÖSYM’de sonra Bakanlık’ta Özer’i takip ettiği özgeçmişi okuyorum. Çocuk cerrahisi doktoruyken eğitim teknolojileri ondan sorulur hale gelmiş.
Taşıyıcı annelik gibi… Bakanlık, “taşıyıcı kadroluk” olmuş! Milli Eğitim Bakanlığı gitmiş yerine “Mahmut Özer Bakanlığı” gelmiş. Tarikatların, cemaatlerin, vakıfların parsellediği bakanlıkta onun arkadaşları, onun adamları, onun dostları, onun doktorları… Onlarca kişinin Zonguldak’tan ÖSYM’ye oradan Milli Eğitim’e hikâyesi böyle. Dalga geçer gibi, “sen gel-sen gelme” diyen “ölçme, değerlendirme ve sınav işleri” sürekli onlara verilmiş.
Ray Bradbury’nin satırlarındaki gibi: “Her şeyin bir mevsimi vardı. Evet. Yıkmanın bir zamanı ve yeniden yapmanın bir zamanı.” Bir gün yeniden yaptıklarımız bugün yıkılanların yerinde yükselecek...
Cumhuriyet / 03.01.22