Esad'ın kritik BAE ziyareti ne anlama geliyor? – Musa Özuğurlu

Suriye’nin savaş ve ABD’nin yaptırımları ile can çekişen ekonomisinin düze çıkabilmesi için mucize lazım. BAE bu mucizeyi gerçekleştirebilir. Elbette Suudi Arabistan ile birlikte.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 23 Mart 2022
  • 15:00

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah Bin Zayed Al Nahyan Kasım 2021’de Şam’ı ziyaret etti. Bu ziyaretten önce BAE 2018 yılında Şam büyükelçiliğini tekrar faaliyete geçirmiş, Suudi Arabistan da Şam büyükelçilik binasında yenileme çalışmalarına başlamıştı. Suudi yetkililer ile Şam arasında bazı görüşmeler gerçekleştirilmişti.

BAE dışişleri bakanının Şam ziyareti 2011’den bu yana devam eden krizden çıkışın ilk somut adımı oldu. Elbette hem BAE hem de diğer Arap ülkeleri ile tam normalleşme sağlanmış değil ancak bu ziyaret normalleşme açısından önemli bir işaretti.

ABD BAE Dışişleri Bakanının ziyaretine beklenen tepkiyi gösterdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price “yönetimimz diktatör Esad ile normalleşme çabalarını desteklemeyecek, biz de Esad ile ilişkilerimizi normalleştirmeyeceğiz, bu ziyaret bize sürpriz olmadı” dedi. Ziyaretin ABD için sürpriz olmamasının nedeni BAE Dışişleri Bakanı ile ABD Dışişleri Bakanı arasında ziyaretten bir hafta önce yapılan görüşmeydi. Antony Blinken Şeyh Abdullah’a ziyareti onaylamadıklarını ifade etmişti.

Bu ifadelerden çıkan sonuçlardan birisi şu: Bu ziyaret ABD’nin istememesine rağmen gerçekleşmişti.

Beşşar Esad ise Şam’daki buluşmada kararlaştırıldığı anlaşılan tarihi BAE ziyaretini geçtiğimiz günlerde yaptı ve BAE basını dünyaya gösterircesine samimi pozların verildiği fotoğrafları yayınladı.

Bu ziyaret sadece Suriye – BAE ikilisi anlamında değil bölgedeki diğer aktörler ile birlikte ele alınmalı.

Beşşar Esad Suriye’nin dışlandığı 2011 yılından bu yana ilk defa bir Arap ülkesini ziyaret etmiş oldu. Üstelik bu Arap ülkesi son yılların en aktif aktörlerinden birisi ve Suudi Arabistan ile birlikte hareket ediyor.

Esad böylece bu ziyaretle bütün Arap dünyasına kapıyı aralamış oldu. Açmış oldu diyemeyiz henüz zira aşılması gereken bazı sorunlar var.

Örneğin İran konusu. İran ile sıkı işbirliği Suriye savaşının, Suriye’nin dışlanmasının nedenlerinden biriydi, normalleşme sürecinde de karşımıza çıkıyor. İran’ın Körfez ile ilişkisi eskisi gibi düşmanca değil ancak yine de Suriye sahasındaki etkisinin azal(tıl)ması sadece Körfez ülkelerinin değil, İsrail’in, ABD’nin ve hatta Rusya’nın da isteği.

Suudi Arabistan geçtiğimiz yıllarda Esad’a “İran ile ilişkisini asgariye indirmesi koşulu ile yeniden imarın maliyetini üstlenmeyi ve Esad’ın iktidarının devamını sağlamayı” teklif etmişti ancak Esad bu teklife yanaşmadı. Körfez ülkelerinin İran’a yaklaşımlarında bir yumuşama var ancak yine de Suriye sahasındaki etkinlik bu ülkeleri rahatsız ediyor. Bu ülkeler Suriye’nin savaşta da İran ile kader birliği yaptığının ve bu nedenle İran’ı terk etmesinin mümkün olmadığının farkındalar elbette ancak en azından ilişkilerin “kabul edilebilir” seviyeye indirilmesini talep ediyorlar.

Suriye’nin öncelikle BAE ile ilişkileri hal yoluna koymaya başlaması ekonomisinin düzelmesi açısından çok önemli. Dışişleri Bakanının Şam ziyareti öncesinde BAE’nin Suriye’ye birkaç milyar dolarlık bir yardımda bulunduğu belirtilmişti. Şimdilerde bu yardımların daha da artması bekleniyor, zira Suriye’nin savaş ve ABD’nin yaptırımları ile can çekişen ekonomisinin düze çıkabilmesi için mucize lazım. BAE bu mucizeyi gerçekleştirebilir. Elbette Suudi Arabistan ile birlikte. İkili her konuda aynı politikaları gütmeseler de birlikte hareket ediyorlar.

Her ikisi de sadece küresel güç ABD ile değil yeni dünya konjonktüründe bölgesel ve yerel ortaklarla da hareket edilmesi gerektiği gerçeğini görmüş durumdalar. Ukrayna krizinde aldıkları tavır bunu çok açıkça gösteriyor.

Diğer yandan bu ülkeler ve bazı diğerleri açısından İsrail ve İran ile aynı anda normalleşmelerin yaşandığı dönemde Suriye olmadan tablo tamamlanamazdı.

Suriye 10 yıldan fazla bir süredir devam eden savaşta ağır yaralar aldı. Ancak buna rağmen Arap dünyasının en önemli aktörlerinden biri olmayı sürdürüyor.

Türkiye ile birlikte hareket eden Katar’ın dışında Suriye’ye “açık düşmanlık” gösteren ülke yok. Ancak Katar da bir süre öncesine kadar kendisini boğmaya çalışan Suudi Arabistan ve BAE ile barış yaptı, ilişkileri düşmanlığa varan BAE – Ankara arayı düzeltti, Katar bu sıcak havaya ne kadar uzak kalabilir? Elbette Türkiye gibi sert Suriye söylemleri bir süre daha devam edecektir ancak ne Türkiye’nin ne de Katar’ın yeni dengelerin dışında kalma gibi lüksleri yok.

ABD Suriye’de işbirliği yaptığı yerel güçler ile ilgili garantiler almadan Şam üzerindeki baskıyı bitirmeyecek. Türkiye ise daha önce operasyonlar ile hakim olduğu bölgeler, yeniden imar pastasından pay kapmak gibi konulardaki hedeflerinden vazgeçmiş değil.

BAE yukarıda saydığımız aktörlerin “iletişim / ilişkiler ağı” içinde santral görevini üstlenmiş gibi. Bu nedenle Esad’ın BAE ziyareti bu ağın içinde bulunan taraflara mesajdı.

İran – P5+1 ülkeleri nükleer görüşmeleri, Ukrayna krizinin gidişatı ve Suriye sahasına yansılmalarının olup olmayacağı, Suudi Arabistan – İran ilişkileri, Arap – İsrail ilişkileri gibi konularda yaşanacak gelişmeler bu mesajın nerelere varacağını belirleyecek.

Sol / 23.03.22