Haziran ayı enflasyon rakamı beklentilerin üzerinde çıkarken, ekonomi yönetiminin enflasyonda kontrolü elinden kaçırdığı görülüyor. Enflasyonla mücadele için yeteri kadar sıkı para politikasını uygulamayan iktidarın, bundan sonrası için sert tedbirler alması da beklenmiyor.
Haziran ayında tüketici fiyatları, 1.4 olan beklentilerin epey üzerinde, yüzde 1.94 olarak gerçekleşti. Bununla birlikte yıllık tüketici fiyat artışı ise yüzde 17.53 ile son iki yılın zirvesini gördü.
Merkez Bankası’nın para politikasını belirlerken daha fazla hesaba kattığı çekirdek enflasyon oranları da haziranda yüzde 2.5 oranında artarak, yıllık yüzde 25’e ulaştı. Enerji fiyatlarını dışlayan çekirdek enflasyon oranının yüzde 25’e çıkması, son yapılan enerji zamları hesaba katılmasa bile enflasyondaki artış oranlarının yükselmeye devam edeceğini gösteriyor. Elektrik ve doğalgaza temmuz ayı başında yapılan zamların enflasyona doğrudan katkısı yüzde 0.9, dolaylı etkisi ise yüzde 1.2 civarında hesaplanıyor. Buradan yola çıkarak önümüzdeki aylarda artışın devam etmesinin beklendiği çok açık. Şimdiden, piyasada yıllık enflasyonun bu yıl içinde yüzde 20’yi bulacağı tahminleri yapılmaya başladı. Yılsonundaki iki ayda, baz etkisi nedeniyle, bir miktar düşüş beklense bile yılsonu için yüzde 20 tahminini yapan analistler de var.
Bu arada bir süredir gözlenen üretici ile tüketici fiyat artışları arasındaki makasın açılmaya devam ettiği, tarihi farkların oluştuğu gözüküyor.
Haziran ayında üretici fiyat endeksindeki artış yüzde 4.01 olarak gerçekleşirke yıllık oran ise yüzde 42.89’u buldu. Sadece 2021 ilk yarısındaki üretici fiyat artışı yüzde 22’yi aştı. 17.53’lük tüketici fiyat artışı ile kıyaslandığında arasındaki makasın iki katından fazlaya çıkıp 25 puanı bulduğu görülüyor. Bu farkın, hepsi olmasa bile bir bölümünün tüketici fiyatlarına yansıması kaçınılmaz görülürken üretici fiyat artışı rakamları da yıllık tüketici fiyat artışının devam etmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Bu arada Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun iç talebi azaltmaya dönük aldığı son önlemlerin, üretici fiyatlarındaki artışın tüketici fiyatlarına yansımasını engelleyemeyeceği de çok belli. Alınan kredi taksitlerindeki daraltma kararlarının, iç talebi frenleyecek dozda olmadığı, normalleşme ile birlikte artmaya devam eden iç talep artışının, enflasyondaki artışı devam ettireceği yorumları yapılıyor.
Faiz indirimi değil artırımı gerekince...
Daha önce de vurguladığımız önümüzdeki dönem enflasyon - faiz tartışmalarının alevleneceği beklentisi, haziran ayındaki enflasyon rakamlarından sonra iyice arttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temmuz veya ağustosta istediği faiz indiriminin hayal olduğu açık. Buna karşılık Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun önce eylül, son olarak ekimi işaret ettiği faiz indirimi de hayal olmaya artık çok yakın. Yüzde 19’luk politika faizine karşılık yıllık enflasyonun yüzde 19, hatta 20’ye çıkacağı beklentisi giderek artıyor. Bazı yorumcular yılsonunda yüzde 16-17’lik enflasyon rakamlarına inilmesi, dolayısıyla kasım ve aralık aylarında küçük de olsa faiz indirimi yapılabileceği konusunda hâlâ iyimserler.
Yerli ve yabancı bankacıların yılsonu enflasyon tahminleri dünkü rakamlardan sonra tekrar yükseldi. Yılsonu için resmi tahminler yüzde 17-18’e çıkıyor. Son aylarda piyasa tahminlerinde görülen hızlı artış göz önüne alındığında, yılsonu tahminlerinin daha da büyüyeceğini söylemek kâhinlik olmaz.
Peki, yüzde 19’u aşan yıllık enflasyon oranlarına karşı Merkez Bankası yönetimi “enflasyonda oluşan rakamlar ve beklentilerin üzerinde reel faiz vermeye devam edeceğiz” sözünü tutabilecek mi? Yani, iki ay sonra enflasyon yüzde 19’u bulursa, faiz artırımı yapabilecek mi?
Rasyonel ekonomi politikalarının uygulandığı bir ülkede bu sorunun tartışılmasına bile gerek olmaz. Ancak bizde bu soruya “Tabii ki o zaman faiz artırımına gider” diyen piyasa yetkilisinin olacağını sanmıyorum.
İşte enflasyonu artıran asıl sorun da buradan kaynaklanıyor. Kimse, “ne olursa olsun ekonomide ve para politikasında gerekli olan kararların uygulanacağı”na artık inanmıyor. Faiz artırdı diye dört ay içinde görevden alınan başarılı Merkez Bankası başkanlarını gördüğü, yeni gelen başkanın da bu korkuyla hareket ettiğini gördükleri için, kimse “Gerekirse faiz artırır” diyemiyor. O nedenle de enflasyonla mücadelede iktidarın ve ekonomi yönetiminin samimi olduğuna güvenilmiyor. Güven olmadığı için de enflasyonla mücadelede başarı mümkün gözükmüyor.
Aynı şekilde piyasalardaki kur beklentisinin de arttığına, gerekli kararlar alınamayacağı beklentisiyle kurlardaki artış beklentisinin giderek hız kazanacağı tahminlerine şahit oluyoruz.
Kötü yönetim nedeniyle enflasyonda kontrolün kaybedildiği çok açık.
Cumhuriyet / 06.07.21