Dün açıklanan ikinci çeyrek büyümesi ardından bu yıl sonunda yıllık büyümenin yüzde 10’u bulacağı konuşulmaya başladı. Çift haneli bir büyüme beklentisi önümüzdeki aylarda verilecek Merkez Bankası faiz kararlarını daha da kritik hale getirdi.
Türkiye ekonomisinin 2021’in ikinci çeyreğinde, piyasa beklentileri doğrultusunda, bir yıl önceki aynı döneme kıyasla yüzde 21.7 büyüdüğü açıklandı. Geçen yılın ikinci çeyreğinde ekonomi yüzde 10.4 oranında küçülmüştü. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış büyüme, bir önceki çeyrekle kıyaslandığında ise artış yüzde 0.9 olarak kaydedildi. Piyasalar bir yıl önceye kıyasla yüzde 22, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 1 büyüme bekliyordu.
Tüketimin alt kalemlerinde bakıldığında, hanehalkı tüketim harcamalarının yıllık bazda 22.9 arttığı, kamu harcamalarındaki büyümenin yüzde 4.2’de kaldığı saptandı. Yatırımlar kalemindeki artış ise yüzde 20.3’ü buldu. İhracat bu yıl ikinci çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 59.9 artarken ithalat yıllık yüzde 19.2 büyüdü.
İkinci çeyrek büyümesi, geçen yılın düşük baz etkisiyle yüksek gelirken yılın üçüncü çeyreğinde hizmetler sektörünün açılması ve sanayi üretiminin güçlü seyri nedeniyle yıllık olarak pozitif büyüme performansının devam ettiği konusunda herkes hemfikir. Üçüncü ve dördüncü çeyrekte yatay seyretmesi halinde bile yılsonunda büyüme rakamının yüzde 8.5’ler seviyesine yükseleceği tahmin ediliyor.
Yerli ve yabancı analistler şimdiden yılsonu büyüme tahminlerini yüzde 9’ların üzerine çıkardılar. Hatta bu tahminlerin bile iyimser kaldığı, ekonomide ciddi bir fren hareketi olmadığı takdirde, yılsonunda büyüme rakamının çift haneye, yani yüzde 10’ların üzerine çıkacağı tahminlerini görmeye başladık.
İşte bu nedenle büyümenin, sınırlı da olsa, yavaşlatılmasına dönük çabaların arttığını görüyoruz. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’dan sonra dünkü yatırımcılar toplantısında Merkez Bankası yönetiminin de bazı tüketici kredi kullanımlarının kısıtlanmasına ilişkin sinyaller verdiğini gördük.
İkinci çeyrek büyüme rakamının da belli olmasından sonra, ekonomiye fren ihtiyacının arttığı kesin. Daha önce de bu köşede sözünü ettiğimiz gibi bu yılki büyüme bazı çok yüksek olursa, iktidar açısından 2022 yılında oldukça düşük büyüme rakamları hatta eksi büyüme rakamları görme tehlikesi oluşuyor. Kapasitesinin üstünde büyüyen bir ekonominin ekonomik dengelerini bozma riski çok büyük. Türkiye gibi dengeleri zaten bozulmuş bir ekonomi için bu nedenle yüksek büyümenin yaratacağı risk de daha büyük olacak. Bırakın makro dengelerin bozulmasını, iktidarın olası bir seçim yılında, bir önceki yıl çok yüksek büyümeye izin vererek ekonomik küçülmeyi göze alması da siyasi olarak pek kabul edilebilecek bir gelişme olmayacak.
Fren yapmak isteyen faizleri artırır
İşte bu riskler nedeniyle iktidarın bu yılki büyüme trendini yavaşlatacak adımları atması rasyonel sayılabilir. Ancak “yüksek büyüme hırsı” bilindiği için, Bakan Elvan ve Merkez Bankası’nın aşırı büyüme kaygısını Cumhurbaşkanı’na kabul ettirip ettiremeyecekleri bilinmiyor. Daha doğrusu fren gerekiyor ama Cumhurbaşkanı’nın büyüme hırsı nedeniyle ekonomiyi yavaşlatacak kararlara izin vermesi biraz zor görünüyor.
Ekonominin aşırı büyümesi başta enflasyon olmak üzere, temel dengeleri bozuyor. Türkiye’deki enflasyon rakamlarının yükselmeye devam ettiği, iktidarın son otomobil vergilerinde olduğu gibi tedrici tedbirlerle bu trendi yumuşatmaya çalıştığı gözleniyor.
Aslına bakacak olursak sadece otomobil zamlarını engelleyerek de bazı tüketici kredilerini frenleyerek de fiyat artışlarında kalıcı bir iyileşme sağlanamayacağı ortada. Dün İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı fiyat endekslerinde ağustos ayında da enflasyondaki artışın devam ettiği görüldü.
Kısacası ekonomide dengeleri bozan aşırı büyümenin frenlenebilmesi için asıl olarak faiz oranlarının yükseltilmesi gerekiyor. Sadece mevcut dengeler açısından değil, önümüzdeki dönem küresel finans kesiminde yaşanacak daralmanın yaratacağı kaynak etkisini de düşünerek faiz artırarak ileriki dönemlere hazırlık yapma ihtiyacı duyuluyor. Birçok gelişmekte olan ülke bu döneme hazırlık için önceden faiz artırımlarına başladılar bile.
Ancak Türkiye’de bırakın faiz artırmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baskısı nedeniyle Merkez Bankası’nın ne zaman faiz indireceğinin konuşulduğu bir süreç yaşıyoruz.
Cumhuriyet / 02.10.21