“Suçlu, onu bulmak için çekilen zahmete değer birisi olmalıdır.”
Polisiye romanın 20 kuralını sıralayan yazar Van Dine; suçlunun, son sayfada ortaya çıkacak işsiz güçsüz biri değil, öykünün içinde önemli rol oynayan birileri olması gerektiğini söyler. Okurun bütün öfkesini çekecek, kötü kalpli birileri…
Manisa’nın Çapaklı Köyü’nde kurulacak biyogaz tesisinin etrafında gelişen olaylar da bu kuralı hatırlattı işte. Köylüyü copladılar, yerde sürüdüler, gözaltına aldılar. Başa çıkamayınca da Cumhurbaşkanlığı kararıyla geçen hafta arazilerine el koydular.
Görünürde bütün bunlar, daha önce enerji yatırımı bulunmayan, sahipleri tanınmayan, ne sermayesi ne de siyasi ilişkileri öyle kuvvetli durmayan bir şirket adına yapıldı. Oysa bu denli zahmete değecek başka birileri olmalı mutlaka. Peki ama kim?
Polisiyenin diğer bir kuralına başvuralım...
Agatha Christie’nin sevilen hikayesi, Roger Ackroyd’u Kim Öldürdü? üzerine inceleme yazan Pierre Bayard, kusursuz gizemin yolunun, gerçeği aşırı anlaşılır biçimde gizlemek olduğunu belirtir. Tıpkı, Edgar Allen Poe’nun Çalınmış Mektubu’nda olduğu gibi. Hırsız, polisin peşinde olduğu belgeyi öylesine ulu orta bir yere koyar ki, oraya bakmak kimsenin aklına gelmez.
Bizim suç mahallinde göz önünde duran delil de 3 MW’lik santral kuracak olan Ege Biyogaz’ın kendisi. Ölçeğiyle, harekete geçirdiği güç arasında bir tezatlık bulunuyor çünkü. Gelin son bir polisiye kurala daha uyup, olayın değil paranın peşine düşelim. Bakın birbiriyle bağlantılı onlarca ufak şirket, kağıt üzerinde il il dolaşıp, nasıl bir ‘büyüğün’ yörüngesinde toplanıyor.
***
27 Temmuz 2020 günü gazeteci Çiğdem Toker, Ege Biyogaz’ın sahiplerine dair önemli bilgiler verdi. İki ‘sıradan’ ismin kurup, daha sonra başka iki ‘sıradan’ isme devrettiği şirketin, Erdoğan Gönen’in EG Atık ve Serkan Revan’ın Gölen 1 adlı şirketlerinin ortağı olduğu Vega Atık’a uzandığını yazdı. Enerjideki matruşka misali ilişkilere dikkat çekiyordu, Toker.
Buradan sürdürelim meseleyi...
Gölen 1, Ankara’da 23 Ekim 2015 günü Alper Efe ve Özgür Yıldız tarafından kurulur. İki ay sonra şirketin başına Belçika’da yaşayan Serkan Revan geçer. 10 Ocak 2019’da ise şirketin ismi Capella Atık olarak değiştirilir. Biraz ara verip, yeniden Gölen 1’in kuruluş gününe dönelim. Çünkü aynı kişiler, aynı gün, aynı adreste ‘seri milli piyango biletini’ andıran başka şirketler de kurdular: Gölen 2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12… Ve Gölen 1’de olduğu gibi bir müddet sonra şirketlerin tamamının yöneticisi Serkan Revan oldu. Devamında işler ilginçleşiyor.
İlki hariç 11 adet Gölen şirketi 2019’da tanıdık bir inşaatçıya devredilir. Ankaralı ünlü firmanın adı Çiftay İnşaat’tır. Hatırlayanlar çıkacaktır muhakkak.
Maden, enerji, turizm, inşaat ve akaryakıt sektörlerinde faaliyet yürütüyor. 2018 sonrasında Ankara, Manisa, Urfa, İzmir’de 16 Güneş Enerjisi Santrali (GES), bu yıl Erzurum’da Ortaköy HES'i ve Ankara-Polatlı’da biyogaz santrali kurdu.
Madencilikte ise 8 işi var. Sivas ve Manisa’da Erdemir, Soma’da TKİ ile taahhütlü çalışıyor. Fakat esas kariyeri altın madenciliği üzerine. Kanadalı altın tekeli Alacergold’un Türkiye ayağı olan Anagold’un Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nin taşeronu. Diğeri, Kayseri Develi’deki Öksüt Altın Madeni. Onun sahibi de Kanadalı Centerra Gold. Üçüncü maden ise çok tanıdık. Kaz Dağları’nın canına okuyan Alamos Gold’un Kirazlı’daki taşeronlarından. En son bu olayla gündeme gelmişti zaten.
Kaz Dağları protestoları esnasında, Kanadalının taşeronunun AKP’li vekilin eşinin şirketiyle ortak iş yapan Çiftay İnşaat olduğu basına yansımıştı. Kastedilen ortaklık, AKP Milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Rizeli patron Fatih Erdoğan’ın sahibi olduğu Pasifik İnşaat ile yürütülen projeydi. 2015 yılında Melih Gökçek’in ihaleye çıkardığı eski EGO garajı arazisini Pasifik-Çintay Ortaklığı almış; ardından otel, konut, AVM yapmak için Emlak GYO ile hasılat paylaşımı sözleşmesi imzalamıştı. Ne var ki ‘Merkez Ankara’ adlı proje henüz bitirilemedi. Nedenini anlamak için, Pasifik İnşaat’ın başka bir projesinde olanlara bakmak ipucu verebilir.
TOKİ’nin arazisi üzerine kurulan ve 2013’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın törenle açtığı Next Level AVM ve iş merkezi için alınan kredi ödenmedi ve 412 milyon TL borç karşılığı Next Level, geçen yıl Ziraat Bankası’na devredildi. Çiftay İnşaat ve satın aldığı enerji şirketlerinin adresi de Next Level’da görünüyor.
Enerjiye dönelim tekrar...
Çiftay İnşaat, ‘seri numaralı’ şirketlere hayli meraklı. Mesela; grubun bünyesinde bulunan Enerbes Elektrik de Gölenleri kuran Alper Efe ile Ali Rıza Aksoy’un 2015’te kurduğu 9 adet şirket destesinden. Aynı yıl Şanlıurfa’da kurulan iki adet Çırağan da önce İzmir ikametli isimlere, sonra Çiftay İnşaat’a devredildi. Yine Şanlıurfa kökenli 3 adet Bivi Enerji’nin yolculuğu da benzer. Açıkçası orada burada aynı isimlerle kurulup, aynı yolu izleyip, aynı adreste toplanan şirketleri buraya tek tek yazmak mümkün görünmüyor; sayısı onlarca çünkü.
Çapaklı köylülerine sergilenen çıplak şiddetten ticaret sicil gazetesinin gri sayfalarına uzanan dolambaçlı yol, biraz kafa karıştırıcı kuşkusuz. Ancak kaos, yolun sonunda düzene giriyor.
15 Mayıs 2019 günü yukarıda saydığımız şirketlerle ortak adreste kurulan Vega Hereko Enerji’nin ilk yöneticileri, Ege Biyogaz’ınkilerle aynıydı: Erdoğan Göğen ve Serkan Revan. Şirket, iki ismin kurduğu ve Ege Biyogaz'la bağlantılı Vega Atık’a bağlıydı. 29 Kasım’da sermaye artırımına gidildi ve 16 Temmuz 2020 günü 450’şer bin adet hisse hikayenin ilk sahnesinde görünen EG Atık ve Capella’ya devredildi. 900 bin hisse ise finalde ortaya çıkan esas kahraman Çiftay İnşaat’ın oldu.
İşte enerjideki matruşka.
Şimdi soralım: Köylüye o dayak kimin için atıldı, arazi gaspı kim adına yapıldı?
***
İnşaattan bile beter bir evren yaratıldı enerjide. Fakat ortada yasadışı bir şey yok. Bu vahşi habitatın nizamı, şirketlerin çoğunun doğum tarihi olan 2015’te ‘yenilenebilir’ enerji konusunda yapılan yasal değişikliklerle; lisans toplayıp satanlarla; Berat Albayrak’ın kurduğu alım garantili destekleme sistemiyle sağlandı.
Bir zamanlar ‘çantacı’ tabir edilen ve ‘yenilenebilir’ enerjide lisans alması kolay küçükler, hızlanan bir trafikle daha büyüklere, çoğu da inşaatçı olanlara akıyor. Manisa Çapaklı’da, Bursa Kirazlıyayla’da, Konya Çavuşgöl’de ve daha pek çok yerde köylülerin önüne dikilen jandarma bariyerleri, daha iri birilerini koruyor. Toplumsal kaynaklar yasaların marifetli elinden geçip, rejimin ‘şahsi’ karakterine uyumlu biçimde, kâr ve servet olarak belli şirketlerde ve ailelerde birikiyor.
Anayasayı başında bir taca çeviren Louis Bonaparte’ın boğazına çöktüğü Cumhuriyet’in dönüşümünü, zenginleşen aileler üzerinden anlatan Emile Zola’nın müteahhit karakterinin söylediği gibi;
“Menfaate dayalı bu demokrasi devrinde, imparatora bağlılık biricik vatanseverliktir… Tüm servetler, tahtın etrafında toplanmalıdır.”
Gazete Duvar / 29.09.20