Latin Amerika ülkesi Kolombiya, Covid-19 salgınından kısa bir süre önceye kadar sokak gösterileri ve paramiliter suikastlarla gündeme geliyordu. Ülkenin muhafazakar Devlet Başkanı Ivan Duque’nin neoliberal paketi ve bunlara karşı toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler sık sık sokağa taşıyordu. Diğer taraftan FARC ile yapılan bir garip barış anlaşmasının ardından bitmek tükenmek bilmeyen paramiliter suikastlar, yüzlerce eski gerilla ve toplumsal liderini yok etmeye devam ediyordu. Hoş, özellikle bu iki başlık böylesi günlerde hâlâ haber olabiliyor.
Ülkede FARC’ın aksine Kolombiya hükümetiyle girdiği müzakere sürecinden sonuç alamayıp silah bırakmayan bir başka güç var: Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN). Toprak reformu için mücadele eden ELN’nin, Covid-19 ile birlikte tek taraflı ateşkes ilan etmesi oldukça ses getirmişti. Hele ki paramiliter suikastlar devam ederken alınan bu tavır dikkat çekti. Biz de bu konuyu, ELN yöneticilerinden, Omar Gómez Doğu Savaşı Cephesi Sözcüsü komutan Uriel’e sorduk. Ateşkesin yanısıra ülkedeki ve dünyadaki Covid-19 krizini de konuştuk… Sözcü Uriel, “Kapitalizm ve kapitalistler, her ne kadar krizde de olsa, uğruna kavga etmeden bu sistemin ölmesine müsaade etmeyecekler, buna hiç şüphe yok” diyor.
İlk olarak, ELN’nin sağlık sistemi hakkındaki genel olarak politikalarını bize açıklayabilir misiniz? Sizin için ‘ideal’ bir sağlık sistemi hangi temele dayanıyor?
Salgınla birlikte dünyadaki diğer sağlık sistemleri ve temel hakların başına gelenin aynısıyla Kolombiya’daki sağlık sistemi de karşılaştı. Kırk yılı biraz aşan bir zamandan beri devletler, iktidardaki hükümetler aracılığıyla sağlık sistemlerini sermayesizleştiren ve özel şirketlere izin veren bir neoliberal stratejiyi benimsedi; Kolombiya’da da Sağlık Sağlayıcı Kuruluşlar (EPS) olarak şekillenen bu süreçle birlikte sağlık alanında pazarlık yapıp sonuç olarak bundan para kazanıyorlar.
Buradan hareketle, beklenmedik küresel durum karşısında yanıt vermesinin hiçbir yolu olmayan, pazar mantığını değiştiremeyecek, mevcut krize karşı kapasitesi olmayan, yozlaşmış bir sağlık sistemimiz var. Kapitalizm ve onun dahilindeki neoliberalizm için her şey bir ticari faaliyettir, kâr üretebilecek her şey iktidardaki oligarşi tarafından tekelleştirilir.
Ne olması gerektiğine gelirsek… Biz sağlığın insanlık için devredilemez ve vazgeçilemez bir hak olduğunu düşünüyoruz. Devletlerin aklında, her yurttaşın garantilerle onurlu bir yaşam sürebilmesi olmalıdır. İdeal, olasılıkları değerlendirme kapasitesi olan bir sistemdir. Ama aynı zamanda idealin, çoğu insanı etkileyen kapitalizmin zedelediği koşulların kalktığı, hastalıkları önleyebilen dinç bir sağlık sistemi olduğunu düşünüyoruz.
ELN’nin hakim olduğu bölgelerde uygulanan ‘alternatif’ bir sağlık sistemi var mı? Mesela ELN’nin yoksul halkla ilgilenen doktorları var mı? Kısacası sağlık sizin için pratikte nasıl vücut buluyor?
Varlık gösterdiğimiz alanlarda kendi başına bir sağlık sistemimiz yok. Evet, bir çok durumda, toplulukların ilaç ihtiyacı ve doktor ekipleri için tek seçeneğiz ve bunu gerçekleştiriyoruz. Ayrıca uzun yıllar boyunca hem gerilla güçleri hem de topluluklar için ilk yardım ve hemşirelik dersleri aldık. Sağlık sistemine sahip olmak için çok fazla kaynağa ve nüfusun tümü için uygulayacağınız kamu politikaları nüfuzuna ihtiyacınız vardır. Bizim böylesi bir olanağımız yok. Sadece pekiştirilmiş bir devlet ölçeğine sahip olmadığımız için değil fakat aynı zamanda halkın sorunlarını çözmekten aciz, topraklarındaki mevcudiyetini büyük ölçüde askeri hakimiyete ve baskıya indirgeyen aynı devlet tarafından ezildiğimiz için. Dolayısıyla topluluklarla birlikte yapılacak herhangi bir altyapı inşa girişimi ya da sağlık sistemi işlemleri ‘kötü’, ‘tehlikeli’ ya da ‘yıkıcı’ bir şey gibi görülür.
Yine de; yoksul mahallelerde, kırsal yerleşimlerde, mezralarda… Toplumsal sağlık süreçleri ördük. Halkın hizmetindeki militanlarımız her gün halk egemenliği ve özyönetim inşa ediyor ve buna halkın fiziksel ve zihinsel refahı da dahildir.
‘Sağlık için kaynak yok, ama baskı için her zaman var’
Kolombiya özelinde Covid-19 hakkında konuşmak gerekirse, ülkede hükümetin bu salgına karşı gösterdiği tepkileri nasıl yorumluyorsunuz?
Birçok ülke gibi, Kolombiya’nın da böylesi beklenmedik bir olaya hazırlıklı olmadığı aşikardır; özel sermayeyi savunan neoliberal bir hükümetimiz var, yani ona fon sağlayanların hizmetinde olan bir hükümet.
Mali olarak popülist önlemler alındı, KDV’nin sınırdaki sektörlere iade edilmesi gibi. İki ayda bir, 20 dolara yakın bir rakamdır bu. Ancak bu sis perdesinin ardında vergi reformunun, aslında büyük vergi mükelleflerini borçlardan kurtaran bir uygulama olduğu görülüyor; yüz binlerce dolarlık vergi muafiyetleri… Ve bu, vergilerden kaçınmak için yapılan yolsuzluklardan geri kalan rakamdır.
Ülkemizdeki dev şirketler, bu durumun ortasında mali kayıplar yaşamış olabilirler. Ancak şundan eminiz ki, ülkedeki zengin bir azınlığın, çoğunluğa uygulamak istediği planları hükümet eliyle gerçekleştireceği çok daha kötü baskı ve sömürü şekilleri bizi bekliyor.
Buna ek olarak, biliyoruz ki Kolombiya hükümeti, ABD’nin işgalci hükümetinin mutlak müttefikidir. Bu nedenle salgının orta yerinde, Kolombiya’yı ‘köprü başı’ olarak görüp mevcut durumdan faydalanarak işgale devam edecektir.
Bulaşıcılık eğrisini düzleştirmeyi deneyen ve ülkemizde beklenen salgının yaygınlaşma ihtimaliyle başa çıkmak için sağlık sistemini cebri yürüyüşle adapte etmeye yönelik önlemler alınmıştır. Karantina ve zorunlu tecrit önlemleri, bulaşma oranını azaltmayı amaçlamaktadır. Ancak kayıt dışı ekonomiye bağlı nüfus oranı bilinmemektedir. Danışılan kaynakların aktardığına göre bu rakam, yüzde 45 ila yüzde 65 arasında değişmektedir. Dahası, MiPyME’ler (mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler) çalışıyorken maaşları da ödeyemezler. Ve en savunmasız sosyoekonomik sektörler için devlet ‘yardımları’ -sübvansiyonlar- resmi açıklamalar ve verilen sözlerle sınırlı kalır: Ki krizin ilanından sonra her gün Devlet Başkanı’nın [Ivan Duque] televizyon ekranlarından yaptığı yayını var.
Sağlık sektöründe çalışan emekçiler şikayetçi, çünkü onlar mızrağın ucundalar ve risk altındalar, bu sektörde yaşanan enfeksiyon ve ölüm oranları yükseldikçe yükseliyor ve çoğu sağlık merkezinde maske ya da temel çalışma materyalleri mevcut değil. Mesleki sigortalar, Covid gibi bir şeyi varsaymıyorlardı. Ayrıca, aylardır yapılmayan ödemeler ve kötü çalışma koşulları hakkında da bir sürü şikayet var.
Kolombiya’da sağlık sektörünün neoliberalizasyonu anlamına gelen 100. Kanun 1993’de kabul edildi: Sağlık sistemi güvenilmez bir hale geldi, hak olmaktan çıktı. Buna rağmen, bizi her gece saat 20.00’de kendilerine minnettarlığımızı göstermemiz için alkışlamaya davet ediyorlar, herkes için gerçekten sağlık kalitesini garanti altına alan bir devlet politikası ve koşulları iyileştirilmiş bir kamu politikası daha iyi olacaktır.
Ah, ancak geçtiğimiz haftalarda Devlet Başkanı, milyonlarca dolar karşılığında toplumsal olaylara müdahale için kullanılan zırhlı araçlar satın aldı. Sağlık için kaynak yok, ama baskı için her zaman var!
Ve iyi zamanda borçları artırmak için, hizmetlerinin GSYİH’nin yüzde 40’ına yakın olmasına rağmen, IMF’den 11 milyar dolar bekliyorlar.
O halde Covid-19 sürecinde Kolombiya’daki yoksulların ve işçi sınıfının durumunu biraz daha açabilir misiniz? Sizce bu sürecin çözümü için yol nedir?
Genel itibariyle, Kolombiya’nın yoksul çoğunluğu için durum kötüleşti. Nüfusunun yüzde 50’den fazlasının kayıtdışı işlerde (günlük işlerde) çalıştığı bir ülkede, devletin önünüze koyduğu bir karantina, insanları ‘enfeksiyondan mı yoksa açlıktan mı ölme’ seçimine zorlamaktan başka bir şey değildir. Eğer kapsayıcı bir şartlamayla yoksulluk, kötü beslenme ve fırsat eşitsizliği günlük yaşam demekse; devlet şu an insanlardan daha fazla evde kalmayı talep ediyor ama bunu gerçekleştirebilmeleri için garantileri vermiyor.
İdeal olan, devletin fonksiyonlarını yerine getirebilmesidir. Sadece salgınlarda ya da afetlerde değil (ki bunu da yapmıyor), aynı zamanda her daim ve sürekli bir şekilde. İnsanların eşit çalışma, geçim, onurlu bir yaşam, ücretsiz eğitim ve sağlık imkanlarına sahip olmasına ihtiyacımız var; eşitsizliği gerçek anlamıyla değiştiren ve sınıflar arasındaki uçurumu daraltan kamu politikaları.
‘Daha azla da yaşayabileceğimizi öğreniyoruz’
ELN bu süreçte tek taraflı ateşkes ilan etti. Fakat Kolombiya hükümetinin buna tepkisini nasıl okuyorsunuz? Çünkü bildiğiniz gibi, geçtiğimiz haftalarda eski FARC gerillaları suikasta uğramaya devam etti. Dolayısıyla siz, ELN olarak, hükümete güvenerek mi bu adımı attınız?
Bu hükümet, büyük bir çoğunluğun ihtiyaçlarına sırt çeviren bir hükümettir. Bizler tek taraflı ateşkes ilan ettik, çünkü küresel olumsallığın ciddiye alınması gereken bir şey olduğunun farkındayız. Bu yeni bir durum ve hâlâ nasıl gelişeceğinden tam anlamıyla emin olamıyoruz. Eğer bu, halkın refahını ve sıhhatini düşünen bir hükümet olsaydı, en mantıklısı iki taraflı ateşkes olurdu, böylece tüm çabalar salgının içerisinden en iyi şekilde çıkabilmeye odaklanabilirdi. Mülksüzleşmeyi ve topraklara yağmayı getiren paramileter stratejisi olan, katil hükümete güvenemeyeceğimiz gün gibi ortadır.
Çatışma yoğunluğunun düşürülmesinin tam tersine hükümet bu ateşkesi askeri bir avantaja çevirmeye çalışmakta, bizim etki alanımızdaki bölgelere askeri operasyonlar düzenlemekte. Ve ülkenin çeşitli bölgelerinde tekrar glifosat* püskürtmeye başladı. Ateşkesi fırsata çeviriyor ve topluluklar hapsedilmiş durumda. Daha şimdiden yoğunlukla varlık gösterdiğimiz departmanda (eyalette) kimi yetkililerden ve topluluk temsilcilerinden gelen şikayetleri duyuyoruz.
Son olarak, dünyayı Covid-19’dan sonra nasıl görüyorsunuz? Dünyada bu krizden çıkışın iki yolu olduğu daha sık bir şekilde vurgulanır oldu: Birincisi yoksulların ve ezilenlerin daha farklı bir dünya talebini yükselttiği yol. Diğeriyse daha distopik bir çıkış. Sizin bu konuda görüşleriniz ve öngörüleriniz var mı?
Kapitalizm ve kapitalistler, her ne kadar krizde de olsa, uğruna kavga etmeden bu sistemin ölmesine müsaade etmeyecekler, buna hiç şüphe yok. Onların, güç üzerinde tekelleri ve sermayeleri var. Dahası, kitle iletişim araçlarını ve tüm diğer ideolojizasyon aygıtlarını kontrol ediyorlar. Bu olumsallık açısından da [Covid-19 salgını], kapitalizm kendi başına sona ermeyecek. Bununla birlikte çelişkilerin keskinleşmesiyle sistemin özü görülür hale geldi, maskesi düştü. Dolayısıyla sosyal hareketlilik kısıtlamalarına rağmen, insanlar refahlarına zarar veren politikaları parçalara ayırmaya çağırıyor, protesto ediyor…
Kendimizi bu kadar savunmasız hissetmenin, öz tüketim, içkaynaklı takas ve dayanışma pazarı gibi alanlarda değişim sağlayabilmesini umut ediyoruz. Belki de bazı tüketim alışkanlıkları da değişecektir, çünkü çoğumuz çok daha azla yaşayabileceğimizi fark ediyoruz. Ve bu, yaralarının sarılması zaman alacak ekonomik krizle birlikte, hayal edilemez uygulamalara dönüşebilir..
Korona virüsü, kapitalizmin krizini soyar ve farklı seviyelere taşıyarak, zaptedilemeyen yeni bir alan açar. Ekonominin birçok sektöründeki yavaşlaması, işten çıkarmalar, en yoksulların ve en bedbahtların ölümü -ve yoksulların öldüğü, zenginlerin yaşadığı bir yerde engin sınıfsal eşitsizliklerin kanıtı, en nihayetinde farklı düşünce şekilleriyle vücut bulan ve muktedirlerin şahsi çıkarlarını anlamlandıran, toplumda kendine yer eden bir değişimi güçlendiriyor. Bu yönetilemezlik, Kolombiya da dahil olmak üzere pek çok ülkeyi ‘tehdit’ ediyor.
Bu perspektifle ve ani paniğin ardından halklar, çözüm önerilerini eline alacak ve konumlarını radikalleştirecektir.
* Tarım ilacı olarak da kullanılan bir bitki öldürücünün temel maddesi olan glifosat, hükümet tarafından ‘kokainle mücadele’ kapsamında uygulandığı öne sürülüyor. 1990’larda yoğun olarak kullanılan bu kimyasalın kullanımı, ABD ile daha yakın ilişkileri olan Ivan Duque hükümetiyle birlikte yeniden hız kazandı. Koka bitkisini öldürdüğü gibi glifosatın kanserojen bir madde oluşu, bu uygulamanın sadece kokain üretimini hedef almaması ve çevre sorunlarına neden olmasını gündeme getiriyor. Dolayısıyla sık başvurulmayan ve Kolombiya dışında da tartışma yaratan bir uygulama.
Kavel Alpaslan - Gazete Duvar / 25.04.20