Geçtiğimiz hafta borsada sert inişler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı dev konut projesi tartışmaları, birbiri ardına açıklanan ekonomik verilerle çok yoğun geçti. Ama aslında tüm gelişmeler, ekonominin hızla yavaşladığına ve dört nala giden enflasyonun bütün dengeleri bozduğuna işaret ediyor. AKP rejimi de seçim yaklaşırken en azından görüntüyü kurtarmak için büyük çaba harcıyor, ancak her beceriksiz müdahalesi işlerin daha da sarpa sarmasına yol açıyor.
Ekonomideki yavaşlamayı Orta Vadeli Program (OVP) dahi kabul ediyor. Çünkü 2022’nin ilk 6 aylık döneminde ekonomi yüzde 7,5 büyüdü. Buna karşın OVP’de 2022 büyümesi yüzde 5 öngörülüyor. Buradan rahatlıkla yılın ikinci 6 aylık döneminde yüzde 2,5’luk bir büyüme beklendiğini söyleyebiliriz. Resmi beklentilerin daima fazlaca iyimser olduğunu göz önüne alırsak, yılın devamında talebin iyice zayıflayacağını tahmin edebiliriz.
Saray çevrelerinde büyüme paniği yaşandığına ilişkin diğer bir gösterge de bütçe 2022 Ocak-Ağustos döneminde 33,1 milyar TL fazla vermişken, OVP’de yılın tümü için 461,2 milyar TL açık tahmin edilmesi. Bu yılın son 4 ayı için 500 milyar TL civarında tarihte görülmemiş bir harcama furyasına işaret ediyor.
Ekonomideki diğer durgunluk alametleri:
•Sanayi üretimi temmuz ayında yüzde 6,2 daraldı. Özellikle enerji ve madencilik üretiminde keskin bir düşüş gözlendi.
•PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) ağustosta 47,4 oldu. 50’nin altındaki değerler daralma sinyali anlamı taşıyor. Bu gösterge 6 aydır 50’nin altında seyrediyor.
•Temmuz ayında toplam ciro endeksi yüzde 1,5 azaldı. Aylık hizmet ciro endeksi yüzde 0,6 artarken; sanayi, inşaat ve ticarette sırasıyla yüzde 2,6, yüzde 5,7 ve yüzde 1’lik belirgin azalışlar gözlendi. Yıllık ciro endeks artışı ise, yüzde 122,4 ile yüzde 100’ün üzerinde enflasyona işaret eden bir düzeyde gerçekleşti.
•Temmuz ayında işsizlik oranının yüzde 10,1’e düştüğü açıklandı. Ancak rakamların ayrıntılarını inceleyince, orada da durgunluk belirtileri kendini hissettiriyor. Çünkü garip bir biçimde temmuzda işgücü 262 bin kişi azalıyor. İşbaşı yapan yurttaşlarımızın sayısı 148 bin düşerken, işsiz sayısı da 113 bin aşağı iniyor. Yılın özellikle turizm, tarım, inşatta işgücü talebinin canlanması beklenen bir dönemine ilişkin bu rakamları da ekonomik aktivitede yavaşlama diye okumak olanaklı.
Konutta umut tacirliği
Barınma toplumun en yakıcı sorunlarından biri haline geldi. Özellikle kiralardaki fahiş artışlar, dar gelirli yurttaşlarımızın “bir an önce başımızı sokacak bir ev bulalım bu dertten kurtulalım” ruh haline girmesine neden oluyor. Anlaşılan Tayyip Erdoğan da seçimler yaklaşırken bu kitlenin ağzına bir parmak bal çalarak oy devşirmeyi amaçlıyor. Açıklanan konut projesinde öncelikle bir “demokrasi açığı” dikkat çekiyor. Çünkü 2023-2028’i kapsayan dönemde Erdoğan da AKP de halktan henüz yetki almış değil. Üstelik dairelerin 2 seneden önce tesliminden de söz edilmiyor. Müjdeyi Erdoğan’ın verdiği, sorumluluğun gelecek iktidara yıkıldığı çarpık bir durumla karşı karşıyayız.
Son açıklanan temmuz ayı konut fiyat endeksi, aylık yüzde 8, yıllık yüzde 173,8’lik bir artışa işaret ediyor. İstanbul’da bu oran tam yüzde 200,1. Konut artışları haliyle kiraları da yukarı çekiyor. Bu eğilim üniversiteler açılırken aynen özel öğrenci yurdu fiyatlarına da yansıyor. Aslında AKP döneminde kamu yurtlarının ihmal edilmesi; öğrencilerin barınma gereksinimlerinin adeta tarikat, cemaatlere ihale edilmesi de bu darboğazı yarattı. Projeyi eleştirirken bu kritik noktaların altını çizmek de gerekiyor.
Yüksek inşaat maliyetleri, arsa arzının sınırlılığı da konut üretimini yavaşlattı. Ağustos ayın konut satışları bir önceki yıla göre yüzde 12,7 azalarak 123 bin 491’e düştü. Asıl önemli veri, ilk el satışlar da yüzde 8,5 azalmayla 39 bin 25 oldu. Bu yeni konut üretiminde darboğaza işaret ediyor. Zaten 2022 ikinci çeyreğinde inşaat sektörü büyümeyi yüzde 0,7 aşağı çekti.
Diğer bir ifadeyle, Erdoğan yüksek enflasyon ve düşük konut üretimi sonucu kendi neden olduğu sorunun üzerinden seçim yatırımı yapmaya soyunuyor. Yüksek kiralardan bunalan yurttaşların başvuruları dün sabah itibarıyla 3,4 milyon kişiyi aştı. İnsanlar “başlayan ücretler” ifadesiyle aslında konutların tam maliyetini bile bilmeden, taksitlerin yılda iki kez memur maaş artışına göre ayarlanması koşulunun riskini de göze alarak umuda koştular. Ne var ki bu seçim silahının geri tepmesi, başvuruları reddedilen kişilerin hayal kırıklığının seçim sandığına olumsuz yansıması olasılığı da unutulmamalı.
Borsada görülmemiş manipülasyon
Bilindiği gibi son haftalarda borsada da çalkantılı günler yaşanıyor. Özellikle banka hisselerinde ardı ardına yüzde 10 tavan yapılan günlerden sonra, zembereğin boşalması gibi seri düşüşler gözlendi. Temmuz sonundan satış dalgasının tetiklediği 13 Eylül’e kadar BIST 100 endeksi yüzde 41 artarken, bankacılık endeksinde yüzde 124’lük bir sıçrama gerçekleşti. Rüzgârın aniden yön değiştirmesiyle ana endeks yüzde 7,5 düşerken, bankacılık endeksinde değer kaybı yüzde 28’e ulaştı.
Finansal piyasalarda böyle büyük alt üst oluşlarda birileri büyük vurgunlar vururken, genelde küçük yatırımcılar büyük kayıplara uğrar. 2019 sonunda 1 milyon 150 olan borsadaki yatırımcı sayısı 2022 Mayıs’ta 2,5 milyona ulaştı. Genç ağırlıklı çok sayıda amatör umuda koştu. Arkadaşımız Havva Gümüşkaya’nın cumartesi günkü yankı yaratan haberinden borsada yapılan manipülasyonları ayrıntılarıyla öğrendik. Son dönemlerde borsaya yönelen çaylak yatırımcıların bu karmaşada en fazla zarara uğrayan kesim olduğunu tahmin etmek zor değil. Doludizgin devam eden enflasyon ortamında, şirketlerin değerlerinin paralel biçimde artmasının beklenmesi borsayı çekici kılıyor. İstanbul Sanayi Odası 500 büyük şirket kârlarının yüksek çıkması, bankacılık kârlarının rekor kırması da borsaya talebi artırıyor.
BDDK’nin garip düzenlemeleriyle bankalar devlet tahvillerine yüklenince, kamu kâğıtlarının fiyatları arttı, getirileri düştü. Örneğin 5 yıllık tahvillerin faiz oranı en son yüzde 10,65’ti. Bu da bireysel yatırımcıları ve şirketleri DİBS’lerden uzak tutan, borsaya yönelişi teşvik eden bir durum.
O nedenle borsanın yönünü kestirmek kolay değil. Ama yaşanan kaotik süreçte başta Nurettin Nebati gelmek üzere adeta yatırım tavsiyesi veren ekonomi yönetimi sözcülerinin, olan bitene göz yuman Borsa İstanbul, SPK, Takasbank yetkililerinin sorumluluğu bulunduğu açık.
Tek hedef seçim
Seçimler yaklaşır, ekonomi soğuma belirtileri gösterirken, Saray yönetimi Şanghay eksenine yaklaşmaktan medet umuyor. Böylelikle belli krediler ayarlayarak, enerji faturası borçlarını erteleyerek veya indirim sağlayarak seçime kadar nefes almaya çalışıyor. Başta Suudi Arabistan, Katar, BAE körfez monarşileri de döviz girişi sağlamak için diğer bir umut kapısı. Buna karşın Atlantik bloku da, Erdoğan Rusya-Çin hattına yaklaştıkça ekonomik yaptırım sopasını sallıyor. Bir taraftan da Türkiye’nin tamamen Avrasya hattına savrulmasını göze alamıyor.
Görüldüğü kadarıyla seçime kadar bu gelgitler sürecek. Ancak ne yapsalar makroekonomik dengelerin sağlandığı, belirsizliklerin azaldığı, sade yurttaşın geçime ilişkin tedirginliklerinin azaldığı bir ortamda seçime gitmeleri mümkün olmayacak.
BirGün / 20.09.22