Suriye’de muhaliflerin “kurtarılmış bölge” diye tutunduğu, Türkiye’nin de kalkan olduğu alanlar uğruna verilen savaşın altında suç unsuru ağır basan koca bir ekonomik çark yatıyor.
Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) M-4 otoyolunun açılması konusunda Rus-Türk ortak planına direnirken Suriye devletinin kontrolündeki bölgelere ticari geçiş kapıları açma girişimi dikkat çekti. HTŞ ilk olarak 18 Nisan’da Serakıp’tan bir geçiş açmaya niyetlendi. Sonra bunu Maarat El Nassan’da denedi. Rakipleri karşı çıktı. Dokuz yerde gösteriler oldu, HTŞ’nin müdahalesinde bir kişi öldü. Plan 1 Mayıs’ta askıya alındı.
Bu gerilim, İdlib’de ticari araçlardan alınan vergilerin ne denli önem arz ettiğini hatırlattı. Tam bu sırada El Bab’da paylaşım kavgasıyla Suriye Milli Ordusu’nun bileşenlerini birbirine girdi. Türk ordusunun kontrolündeki Afrin, Tel Abyad, El Bab ve Cerablus’ta milisler arasında artan çatışmalar bu paylaşım kavgasının yansıması. Peki paylaşılamayan ne?
Yardımlar bir kenara bölgedeki çark üç alanda dönüyor: Resmi gümrük kapıları ve gayri resmi geçiş noktalarında kesilen vergiler, esnafa dayatılan vergiler ve tarımsal ürünlerden alınan payların yanı sıra yağma, gasp, hırsızlık ve fidye gibi kriminal eylemler.
Türkiye, Suriye’ye giden temel ihtiyaç ve gıda maddelerini gümrük rejimine tabi tutmazken vergiyi silahlı gruplar topluyor. Suriye içindeki kontrol noktaları da fiilen gümrük kapılarına dönüştü. Buna parayı ödeyen “haraç”, alan ise “gümrük vergisi” diyor!
Bu çarkta aslan payı HTŞ’nin. HTŞ, 2017’de rakip örgütleri tasfiye ederek Bab El Heva Sınır Kapısı’nın yanı sıra Halep ve Hama’ya açılan geçiş noktalarını ele geçirmişti. İdlib’i Halep ve Hama’ya bağlayan güzergâhlar, Suriye ordusunun M-5 ve M-4 otoyollarını kontrol altına almak için harekete geçtiği Nisan 2019’dan itibaren kapandı. Yani HTŞ, Kalat El Madik, Ebu Zuhur, Morek ve El Eys’deki geçişleri kaybetti. Şimdi kaybını telafi için yeni geçişler arıyor. HTŞ’nin kapıların yönetimi için kurduğu Genel Gümrük İdaresi’nden Said El Ahmed’e göre 2019’da İdlib’e giren malların yüzde 5’i rejimin kontrol ettiği bölgelerden, yüzde 95’i Türkiye’den geldi. Buna karşın İdlib’den çıkan ürünlerin yüzde 90’ı rejim bölgelerine, yüzde 10’u Türkiye’ye gidiyor. Türkiye’nin gümrük rejimi ithalatı zorlaştırdığı için İdlib’de üretilen ürünlerin satılabileceği yegâne yer Suriye kentleri. HTŞ’nin bir önceki versiyonu “Şam’ın Fethi Cephesi”nin eski komutanı Salih El Hamavi’ye göre HTŞ, aylık olarak Morek geçişinden 800 bin dolar; El Eys, Kalat El Madik, Ebu Zuhur ve Mansura’dan 1.5 milyon dolar elde ediyordu.
Mansura hala HTŞ’nin elinde. SyriaCall ise Mansura’nın 2 milyon dolar getirdiğini öne sürüyor. Mansura daha önce Nureddin El Zengi Hareketi’nin, Kalat El Madik geçişi ise Ahrar El Şam’ın elindeydi. Şark’ul Evsat’a göre iç geçişlerde trafiğin yoğun olduğu Morek’te aracın büyüklüğü ve yükün cinsine göre 300-500 dolar arasında para alınıyordu.
En önemli kapı Türkiye’nin HTŞ’yi terör örgütü saymasına rağmen muhatap aldığı Bab El Heva. Şebeket Şam (Şam Ağı) ve SyriaCall'a göre HTŞ’nin buradan kazancı aylık 4 milyon doları buluyor.
HTŞ, Cilvegözü’nün karşısındaki Bab El Heva’yı 2017’de Ahrar El Şam’la çatışarak ele geçirmişti. Üç yıldır kapıyı kendisine bağlı Kurtuluş Hükümeti eliyle idare ediyor. HTŞ tüm kapı ve geçişleri yönetmek için Genel Gümrük İdaresi’ni kurmuştu.
Al-Monitor’un Bab El Heva’daki bir yetkiliden edindiği tarife listesine bakılırsa, ürünlerin cinsine göre ton başına 3 dolar ilâ 60 dolar arasında vergi alınıyor. Gıda ürünlerinin vergisi genelde 5 dolar civarında. Teknoloji ürünlerinde tarife yükseliyor. Bazı ürünlerin vergisi ağırlığa değil adedine göre belirleniyor. Cilvegözü’den geçen TIR sayısı 2019’da 115 bin idi.
HTŞ’nin gelir kapıları bunlarla sınırlı değil. Afrin ile İdlib arasındaki Deyr Balut ve Gazaviye geçiş noktaları da HTŞ’nin elinde. Al-Monitor’a konuşan Suriyeli gazeteci Nurhat Hesen’e göre Deyr Balut ve Gazaviye geçiş noktalarında HTŞ araç başına minimum 10 bin Suriye Lirası (7 dolar) alıyor. Hesen “HTŞ gelen insani yardım malzemelerinin de yaklaşık 10’da birine el koyuyor” diye ekliyor. SyriaCall ise Ghazaviyye’nin HTŞ’ye aylık 2 milyon dolar kazandırdığını öne sürüyor.
Bu iki nokta bölgede iç geçişler için önemli. Ghazaviye’den geçen 62 otoyolu Afrin’i Deyr Seman ve Daret İzze üzerinden Halep’e bağlıyor. Bu yol tersi istikamette Azez ve Bab El Selame Sınır Kapısı’na çıkıyor. Afrin’in güneybatısında Cinderes’ten geçen 217 otoyoluna tali yolla bağlanan Deyr Balut ise Atme’deki sığınmacı kamplarına gidişlerde kullanılıyor. Atme’nin karşısında gayriresmi Bükülmez kapısı var.
HTŞ ayrıca Hatay-İdlib arasında gayriresmi işleyen Darkuş-Şanlı, Hırbet El Coz-Güveççi ve Ayn Beyda-Aşağıpulluyazı geçişlerini kontrol ediyor.
HTŞ’nin kaynakları kapıların da ötesinde. Hesen’e göre HTŞ, İdlib’de her bir dükkân sahibinden aylık 50 dolar topluyor. Hesen başka bir kaynağa da işaret ediyor: “HTŞ, Harem ve Deyr Hassan’da terk edilmiş arazilerin 100 metrekaresini 150 bin Suriye Lirası’na satıyor.” Yine HTŞ hane başına 2000 Suriye Lirası su, 1000 Suriye Lirası çöp faturası kesiyor.
En çok konuşulan gelir kaynağı ise petrol. IŞİD, WATAD adlı şirketi kurarak petrolü tekeline aldı. Syria TV’nin 2019’daki rakamlarına göre aylık olarak WATAD mazottan 250 bin dolar, benzinden 400 bin dolar kazanıyor. Elektrik dağıtımından gelen para aylık 400 bin dolar. SyriaCall'a göre ise WATAD’ın mazot, benzin ve gazdan gelen kârı 2 milyon dolar. Türkiye’ye kaçak insan geçişleri de HTŞ’nin kasasına bir şeyler bırakıyor. Yasa dışı yolları kullananlar HTŞ’ye 50-100 dolar ödüyor.
HTŞ yetkilisi Ebu El Abd Eşdad, Eylül 2019’da örgütün aylık gelirinin 130 milyon dolar olduğunu açıklamıştı.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerindeki çark ise daha kuralsız dönüyor. Öncüpınar’ın karşısındaki Bab El Selame Sınır Kapısı’ndan geçici muhalefet hükümeti sorumlu. Bu gümrüğün getirisi aylık 3 milyon dolar civarında. Vergi gelirleri Türkiye’de bir banka hesabına yatıyor ve yüzde 15’i geçici hükümete gidiyor.
Türkiye destekli grupların elindeki diğer geçişler ise şöyle: El Bab-Halep arasında bulunan Ebu Zendeyn, Lazkiye tarafındaki Yunesiye-Toprak Tutan ve Semira-Kızılçat geçişleri, Hatay sınırındaki Cisr El Sadagati, Afrin’de yeni açılan Hammam-Zeytin Dalı, Kilis sınırındaki El Rai-Çobanbey, Antep sınırındaki Islahiye ve Cerablus-Karkamış, Urfa sınırındaki Rasulayn-Ceylanpınar ile Tel Abyad-Akçakale.
Nesen de “Türkiye destekli gruplar rejim bölgelerine giden ve gelen araçlardan milyonlar kazanıyor. Dükkân sahiplerine dayattıkları vergiler de önemli bir kaynak” diyor.
Bu süreçte Afrin’de Türkiye destekli grupların “gelir elde” etme yöntemlerine dair görüntüler fikir vericiydi. Hesen de durumu şöyle aktarıyor: “Grupların gelirleri zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere tarım ürünlerinin gaspı, kaçırılan siviller için istenen fidyeler, dükkânlardan toplanan paralar, çalınan ya da el konulan mallara dayanıyor.”
Türkiye destekli gruplar arasında çıkan çatışmalar genelde paylaşım kavgasına bağlanıyor. Hesen’e göre maaşların yetersiz olması ya da ödenmemesi hem iç çatışmaları hem de öteki suçların artmasına neden oluyor: “Türkiye kendisine bağlı gruplara yeterince maaş vermiyor. Aylardır da maaşları ödenmiyor. Onları çalma, yağmalama ve fidye istemeye iten birinci neden bu. Ayrıca Libya’daki savaşa adam vermeyenlerin maaşlarını kesme tehdidi var.”
Savaş ağalığını besleyen bu çark, Suriye’de çözümsüzlüğe süreklilik kazandırıyor. Bölüşüm kavgaları bir yanıyla da Türkiye’nin “tek ordu” projesini imkânsız kılıyor. Türkiye bu kriminal gelir mekanizmalarına fazla karışmazken ilgilendiği tek şey durumun kontrolden çıkmaması. Yani istikrar!
AL-MONITOR / 15.05.20