ÇAYKUR grevinden çıkarılacak dersler... - Atilla Özsever

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Nisan 2013
  • 18:52

Tek Gıda-İş Sendikası ile ÇAYKUR işvereni arasında geçmiş döneme ilişkin sözleşme farkları ve ücret anlaşmazlığı nedeniyle 22 Nisan’da greve çıkıldı ancak işçi katılımının çok düşük olması sebebiyle grev aynı günün akşamı sona erdirildi.

ÇAYKUR işvereni, grevi kırmak için normalde mayıs sonunda işe başlaması gereken 7 bin kampanya işçisini (çayın hasat edildiği yaz döneminde dört ay çalışan mevsimlik işçileri) kurum tarihinde ilk kez bir ay önce işe başlattı.

İşletmede 7 bini mevsimlik, 3 bini de daimi olmak üzere 10 bin dolayında işçi çalışıyor. Daimi işçilerin yaklaşık 1000 kadarı grev kapsamı dışında bulunuyor. 2000 işçinin de büyük bir çoğunluğu greve katılmayıp işbaşı yapınca akşam saatlerinde grev kırıldı.

Grevin kırılmasında ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun “Greve katılan ücret alamaz” şeklindeki sözleri de etkili oldu. İşten atılma korkusu, başka bir iş kaynağının olmaması, işletmede çalışanların büyük bir bölümünün aynı zamanda çay üreticisi olması nedeniyle hasat edilecek çayın ellerinde kalması ihtimali de, greve katılımı etkiledi.

Özellikle mevsimlik işçilerin 4 ay çalışıp kazandığı ile 12 ay geçinmek durumunda kalması ve kendilerine bir ay daha fazla iş imkanının sağlanması, direnme güçlerini azalttı.

Daha önemlisi ÇAYKUR işçisinin 60 yıl boyunca ilk kez greve çıkmış olması, bir eylem ve mücadele geleneğinin bulunmaması, hem işçi hem de küçük mülk sahibi olarak greve çıktığında aklının bahçesindeki çayında kalması, sınıf bilinci açısından ciddi bir eksiklik yaratmaktadır.

Ayrıca AKP’nin Rize başta olmak üzere çevredeki tüm il ve ilçe teşkilatlarıyla işçiler üzerinde baskı kurması, “Burası Başbakan’ın memleketi, burada grev yapılmaz” denmesi de caydırıcı etki yaptı.

Tüm bu olumsuz faktörlerle birlikte Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’in grev öncesi gösterdiği çabaya rağmen sendikanın yerel teşkilatlarıyla birlikte grev için yeterli alt yapıyı da oluşturamadığı ifade ediliyor.

Mustafa Türkel, “Tarihinde ilk kez ÇAYKUR’un kapısına grev pankartını astık. 20 gün kapı kapı dolaştım, Bütün işçilere sordum; ‘Greve hazır mısınız?’ diye. Coşkuyla (evet) cevabı aldım. İşveren, grevi kırmak için 7 bin işçiyi bir ay önce işbaşı yaptırdı, bunun kuruma maliyeti 20 milyon liradır. Bize toplu sözleşme masasında 10 milyon lira verseler greve çıkmazdık. Aslında ÇAYKUR’un özelleştirilmesinin alt yapısı hazırlanıyor. Kuruma çay ithalatı izni de verildi. Bu koşullarda hem işçi hem üretici, tüm yöre halkı mağdur olacak, yoksulluğa itilecek” diye konuştu.

Kuşkusuz ÇAYKUR grevinin sonuçları, sadece Tek Gıda-İş Sendikası’nı ilgilendirmiyor, diğer tüm sendikaların, işçi sınıfı hareketinin bu olaydan ciddi dersler çıkarması gerekiyor. Mevsimlik, daimi gibi farklı statüler işçi sınıfını parçalıyor, bütünlüklü bir örgütlenme ve mücadele programı uygulanmalı. Toplu sözleşme sürecinin başından itibaren hazırlıklı olunmalı, tüm kesimlere ulaşılmalı.

Bölge düzeyinde mücadele, sadece greve çıkacak sendikaya bırakılmamalı, tüm emek ve meslek örgütleri “taşın altına elini koymalı”. Aynı zamanda siyasal mücadeleye de önem verilmeli. Evet, mesele sadece Tek Gıda-İş’in meselesi değildir. 1 Mayıs şiarıyla gün, “Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü”dür...

Yurt / 26.04.13