Bugün dünyanın neresine bakarsak bakalım kapitalist sistemin yol açtığı yıkım, yoksulluk ve acıların her geçen gün biraz daha derinleştiğini görürüz. Büyüyen ekonomik kriz, emperyalist devletler arasındaki rekabetin ürünü bölgesel savaşlar, önü alınamayan sosyal sorunlar, azgın kâr hırsının yol açtığı çevre sorunları… Kapitalist sistem insanlığı ve doğayı hoyratça sömürüp yağmalıyor. Hiçbir sorunu çözemediği gibi onlara sürekli yenilerini ekliyor. Milyarlarca insan ise sömürü, baskı, ezilmişlik, işsizlik, açlık ve yoksulluk, eğitimsizlik, konutsuzluk, yurtsuzluk, sağlık hizmetlerinden mahrumiyet, ırkçılık, faşizm ve savaşlar içinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Ülkemizdeki durum da çok farklı değil. Ekonomik-mali krizin faturası her geçen gün kabarıyor. Bunun kendisi emekçilerin yaşamına sömürünün yoğunlaşması, çalışma ve yaşam koşullarının alabildiğine ağırlaşması olarak yansıyor. Krizin derinleşmesi ve bunun sosyal yaşama olan etkileri ise işsizliği, güvencesizliği ve gelecek kaygısını giderek büyüyen toplumsal sorunlar haline getiriyor.
Hepimizi dehşete düşüren bebek, çocuk ve kadınlara yönelik cinayetler, yüzlerce taciz, tecavüz vakası, mafya ve çeteleşmenin vardığı düzey, artan uyuşturucu kullanımı vb. düzenin nasıl bir çürüme içinde olduğunu ortaya koyuyor. 22 yıldır iktidarda olan AKP ise uyguladığı politikalarla bu sorunların daha da derinleşmesine yol açmakla kalmıyor, oluşan her türlü tepkiyi etkisizleştirmek için tam bir baskı rejimi inşa etmeye çalışıyor.
Bu sorunları gören, yaşayan her bir emekçi elbette bunlara öfke duyuyor, ama tablodan kendine bir çıkış bulamıyor. Umutsuzluk ve çaresizlik, bunun ürünü olarak ortaya çıkan atalet bu iç karartıcı tablonun bir kader gibi algılanmasına yol açıyor.
Oysa ki bugünkü durum bir kader değildir. Kapitalizmin sömürü, baskı ve eşitsizlik düzeninde yaşamak zorunda değiliz. İşçi sınıfı ve tüm ezilenler omuz omuza vererek, mücadele ederek bu tabloyu değiştirebiliriz. “Gündüzlerinde sömürülmediğimiz, gecelerinde aç yatmadığımız, herkesin bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşadığı yeni bir düzeni, yeni bir dünyayı kendi mücadelemizin ürünü olarak kurabiliriz.
Bundan tam 107 yıl önce Rusya’da işçi ve emekçiler insanlık tarihinin en barbar günlerinin içinden çıkarak bunu yaptılar. 1. Dünya Savaşı’nın yol açtığı karanlığın içinde yepyeni bir düzen inşa ettiler. Ekim Devrimi işçi sınıfının ve insanlığın yol göstericisi, kutup yıldızıdır. Bugün içinde yaşadığımız bu sömürü ve baskı düzeninden çıkış yolumuzdur. Bugünün dünyası ve insanlığın içinde bulunduğu durum yeni Ekimler yaratmaya ne denli büyük bir ihtiyaç duyulduğunu gözler önüne seriyor. İşçileri, emekçileri, tüm ezilenleri çoktan ömrünü doldurmuş olan bu barbarlık düzeninden kurtulmak için mücadeleye çağırıyor.
Kahrolsun emperyalist-kapitalist barbarlık düzeni!
Yaşasın Büyük Sosyalist Ekim Devrimi!
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Emeğin Kurtuluşu’nun 42. sayısından alınmıştır…